AÇIKÇASI, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün New York’taki iftar sofrasında Zimbabwe ’lideri’(!) Robert Mugabe’nin de yer aldığını öğrendiğimde tüm cinlerim başıma çıktı.
Haram olsun ve de kursağında kalsın! Tez zamanda, mide fesadından teneşire düşsün.
Bedduamın nedenini açıklamak için, 27 Haziran 2000 günü "Siyaseten Doğru" başlıklı makalemi biraz değişterek tekrar yayınlıyorum:
* * *
SON on - onbeş yıldır Frenk dillerinde ’siyaseten doğru’ diye bir deyim peydahlandı. ’Mahsuru yok’, ’kitabına uygun’ anlamına geliyor. Örnekleyerek anlatmaya çalışacağım..
Diyelim ki, Fas asıllı haytalar bir Avrupa şehrinde yine sağa sola saldırdı. Etrafı kundakladı.
Ayıp bir ırkçılık çağrıştırmasın diye medya onların bu Mağribi kökeninden söz etmiyor.
Láfı ’varoş gençliği’ tanımıyla yuvarlıyor.
Veya eşcinselliği ayyuka çıkmış bir şahsiyet AIDS’ten mi öldü, ayırımcılık yapılıyor denmesin diye merhumun yatak tercihi ve de vefat nedeni es geçiliyor.
Anlayacağınız, ’siyaseten doğru’ olmak, suçlanma korkusuyla bazı doğruları unutmak ve hem mahçubiyetle, hem de ikiyüzlülükle susmak refleksini içeriyor.
Deyimi not edelim, yazının sonunda tekrar konuya döneceğim.
* * *
HAFTA sonu Afrika ülkelerinden Zimbabwe’de sözümona seçim yapıldı.
Sözümona diyorum, çünkü Harare’nin bağımsızlığa kavuştuğu 1980 yılından beri bu devleti yöneten Robert Mugabe sandıktan kendi partisi ZANU’nun çıkması için hem halka terör uyguladı, hem de bin sahtekarlığa başvurdu.
Zaten sonuç farketmez, biçilmiş kaftan anayasaya göre hükümeti yine kabile reisi atayacak.
Nitekim, söz konusu Zimbabwe’ye son iki - üç aydır bizim basın da epey yer veriyor.
Zira kendisine ’muharip gaziler’ diyen bir it sürüsü, Mugabe’nin has adamı ve Nazi lidere duyduğu hayranlık nedeniyle adına Hitler’i de ekleyen Chenjerai Hitler Hunzvi isimli bir hergelenin şefliğinde, ülkedeki beyaz çiftçilerin toprağını gaspetti.
Artı, onları hem katlediyorlar, hem de kadınlarının ırzına geçiyorlar.
Ve, Kaddafi’nin Libya’sı hariç tüm Afrika başkentlerinin dahi lanetlediği bu korkunç pogromu bizim ülkemizde bir tek kim destekledi, biliyor musunuz?
"Karanlık" adlı "Maocu-ulusalcı" varakpáre!
* * *
OYSA, ülkedeki beyazların hedef alınması, bütün ulusal zenginliği yirmi senede kendi cebine atan ve sus payı olarak da kabilesinden avaneye dağıtan Mugabe’nin o Zimbabwe’deki hoşnutsuzluğu başka yöne kanalize etmek taktiğinden kaynaklanıyor.
Düşünün ki, nüfusun çok önemli bir kesminin AIDS virüsü taşıması bir yana, bağımsızlığı elde ettiği yıl Güney Afrika’dan sonra Kıta’nın en yüksek hayat seviyesine sahip olan bu devlet şimdi tekrar 1965 düzeyine düşmüştür!
Düşünün ki, tütün tarlalarından demiryolu ağına ve fabrika tezgahlarından otel altyapısına, eskiden tıkırında yürüyen her şey şimdi felç durumdadır. Ülke dökülmektedir.
Üstelik, laf aramızda, o Zimbabwe, Afrika’daki tek örnek de değildir!
Aynı şey, ihtiyarların sömürgecilik dönemini kastederek ’ah Belçika yönetimindeki refahımız’ diye iç çektiği Kongo’dan, savaşa son vermesi için hükümetinin Londra’ya ’n’olur burada kalın’ diye yalvardığı Sierra Leone’ye kadar eski kolonilerin pek çoğu için geçerlidir.
Şu kesin, bağımsız Afrika, bağımsızlığın altından kalkamamaktadır!
* * *
BUNU söyledim diye ne sömürgeciliği, ne de Batı’nın kendisine vehmettiği ’uygarlaştırıcı misyonu’nu savunuyorum.
Ama, hiç "mahçubiyet"e (!) düşmeden; yani ’siyaseten doğru’ olmadan, yukarıdaki olguyu dobra dobra saptamak gerektiğine inanıyorum.
Aksi takdirde, ’kitabına uysun’ diye hep ’siyaseten doğru’ davranmaya çalışır ve iki kere ikinin dört ettiği doğruları es geçersek, işin sonu, "Maocu ulusalcılar" gibi Afrika Hitler’inin kıyam ve katliamlarına övgü düzmeye kadar gider...