Paylaş
Alman seçimleri ertesinde ufukta büyük ihtimalle SPD - Yeşil ortaklığının belirmesine rağmen muzaffer şansölye Gerhard Schröder'in azami istikrar arayışı nedeniyle, dün bu satırların yazıldığı saatlerde Federal hükümetin nasıl bir koalisyondan oluşacağı henüz kesinlik kazanmamıştı.
Dolayısıyla, yeni ‘Berlin Cumhuriyeti’nin olası dış politika eğilimlerini ve bunların Ankara'yla olan ilişkilere nasıl yansıyabileceği tahlilini yarına bırakarak bugün oylama sonuçlarına ilişkin ilk gözlemleri vurgulayacağım.
* * *
HER şeyden önce, kimseye kulp takmadan yenilgisini büyük centilmenlikle kabullenen ve on altı yıllık iktidarı boyunca ülkesine ve Avrupa'ya açtığı perspektiflerle modern zamanlar tarihine geçen Kohl'u selamlamak gerekiyor.
Helmut Kohl tarihe geçmiştir çünkü Duvar'ın çöküşü ertesinde topu havada yakalayıp milli birliği tekrar gerçekleştiren bu dev lider söz konusu birliği fiiliyata uygularken rotayı değiştirmemek beceri ve bilgeliğini göstermiştir.
Eski şansölye sayesinde Federal Cumhuriyet bugün ‘Avrupa ütopyası’nın esas belkemiğidir ve böylesine bir Cermen devleti de bütün insanlık için evladır.
Bu yüzden de hem ‘bitte schön’, hem de ‘auf wiedersehen’ Herr Kohl...
* * *
SPD önderi Gerhard Schröder'in sondaj öngörülerini de aşan bir skorla zafer kazanması ise Alman halkının değişim arzusunu yansıtmaktadır.
Bu arzu birinci olarak uzun ‘Kohl’lü yılların' getirdiği doğal aşınmadan, ikincil olarak da işsizlik ve sosyal güvenlik krizlerinden kaynaklanmaktadır.
Ama aynı Alman halkı maceraya kapalı bir ihtiyatı da elden bırakmamıştır.
Eğer SPD şansölye adayını sol diskurlu Oscar Lafontaine'de değil de muğlak mesajlı ve pragmatik, hatta oportünist Schröder'in şahsında belirlediyse bunun nedenini yeni başbakanın ‘ürkütücü’ olmamasında aramak gerekmektedir.
Nitekim, sosyal demokrat önder seçim sonuçları ertesinde pazar akşamı yaptığı ilk açıklamada ‘mutedil’ dille konuşmaya yine özel itina göstermiştir.
Ne var ki ‘patronların yoldaşı’ lakaplı Gerhard Schröder'in iktidara yerleşince kendisine örnek aldığı İngiliz meslektaşı Blair'in ‘pembe liberal’ siyasetlerine yakın bir tutum takınması halinde SPD bünyesindeki kanatların, bilhassa da yine Lafontaine'li sol kanadın nasıl davranacağı meçhuldür.
Soru ancak zaman içinde ve koalisyonun niteliğine göre cevap bulacaktır.
Kesin olan şudur ki Almanya değişimi ama güvenli değişimi tercih etmiştir.
* * *
OYLAMANIN diğer önemli olgusu Yeşiller partisinin en muhtemel hükümet ortağı olarak şekillenmesidir. Bu kurum çelişkili bir yapı arzetmektedir.
Başını olası bir ortaklıkta dışişleri bakanı adayı olarak beliren Joschka Fischer'in çektiği ve ‘Realo’ ismiyle sıfatlandırılan gerçekçi kanat iktidara hazırdır. Böyle bir sorumluluğun üstesinden gelecek olgunluğa da erişmiştir.
Kaldı ki Yeşillerin sandıkta oy yitirmiş olması Schröder'in bu yamalı bohça parti üzerindeki etkisini arttırıcı bir gelişmedir.
Fakat ‘Fundis’ denilen ve çevre korumacılığı yaygarısını totaliter bir ahmaklığa vardırmış olan mürtecilerin yönetimde ve özellikle de tabanda etkin olması ekolojist kurum ile yapılabilecek bir koalisyonu rizikolu kılmaktadır.
Her hangi bir şantajlı kapriste hükümet krizi kaçınılmazlık kazanacaktır.
Parlemanto barajını sınırda aşan ve ‘hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür’ sözünü hatırlamayan eski Doğu Almanya hoşnutsuzlarıyla sabık ‘kızıl ağaları’ bünyesinde toplayan PDS komünistlerinin iktidar ortaklığı ise mümkün değildir.
Bu parti yerel talepleri dışavuran marjinal bir kurum olarak kalacaktır.
Dolayısıyla, yeni ‘Berlin Cumhuriyeti’nin ‘pembe - yeşil’ bir koalisyonla başlaması bugün büyük ihtimalse de, Prusya ovasının sisleri ardına saklanan geleceğin renkleri henüz pusludur.
Paylaş