Parola uygarlığı

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Köşe otomatından para çekeceğim, hay Allah banka kartımın şifresi kaçtı? Bari öteki hesabın ve kredi kartının kodlarını bir kenara yazayım. Pili doldurduktan sonra cep telefonunun ‘pin’ini üç defa yanlış girmişim, mendebur alet şimdi firmanın verdiği dokuz rakamlı esas sıralamayı istiyor.

‘Parola’ kelimesinin Türkçe lugate Galata Cenevizlileri aracılığıyla İtalyancadan mı, yoksa İberya Yahudileri dağarcığıyla İspanyolcadan mı girdiğini bilemiyorum ama, sözcükle ne zaman karşılaşsam aklıma kışla nöbetleri değil de, boğuk sesli Dalida'nın biraz meydan okuyarak söylediği ve ilk kez Yeşilköy'deki ‘Kapri’ lokantasında dinlediğim ‘Parole’ şarkısı gelir.

Fakat burada ne etimolojik köken araştırması yapacağım, ne de çocukluk nostaljiyalarının güneşli pazarlarına gideceğim.

Diğer kelime ‘şifre’ için de öyle...

Fransızca deyim bizim lisanımızda anlam kaymasına uğrayarak başka doğrultuya seyretmiş, konunun bugünkü yazımla hiç ilgisi yok.

Yaşadığımız parola ve şifre uygarlığından söz etmek istiyorum.

* * *

Evet, evet, bilmem farkında mısınız ama, ben çoktandır bunun hakkında kafa patlatıyorum, bir süredir hayatımızı parola ve şifreler belirliyor.

Bu iki öğeyi insanlık tarihinde hiç olmadığı ölçüde çok kullanıyoruz.

Sözümona siviliz ya, fakat aslında, artık en değme kurmay subayların bile vakıf olmadığı ölçüde kodlama yapmak ve ezberlemek zorundayız.

2. Savaş'ta Alman şifre makinası ‘Enigma’nın sırrını çözen İngiliz ‘Ultra’ aparatı solda sıfır kalır, şimdi hepimiz birer ‘ultra beyin’ kesildik.

Normandiya çıkartmasını Fransız direnişçilere Paul Verlaine'nin ‘Sonbahar kemanının uzun hıçkırıkları / Yaralar kalbimi hep yeknesak ayrılıkları’ dizeleriyle haber veren gizli BBC anonsunun lafı mı olur, bugün hemen tümümüz alengirli cinsten parola üreten istihbarat ajanlarına dönüştük.

Şöyle bir düşünün bakalım...

* * *

Köşe otomatından para çekeceğim, hay Allah banka kartımın şifresi kaçtı ?

Bari öteki hesabın ve kredi kartının kodlarını bir kenara yazayım.

Pili doldurduktan sonra cep telefonunun ‘pin’ini üç defa yanlış girmişim, mendebur alet şimdi firmanın verdiği dokuz rakamlı esas sıralamayı istiyor.

Aksi takdirde tam kilitlenecek. Ambalajı da ara ki bulasın...

Canına yandığımın bilgisayar programcısı, ‘Windows’u açmak için bile ‘wordpass’ zorunluluğu getirmek de nereden çıktı ?

Hadi İnternete bağlanmak için gerekli parolayı hatırlıyorum ama ‘e-mail’ adresimdeki mektuplara hangi kelimeyi tuşlayarak ulaşabiliyordum ?

Faturayı hanımefendileri ödemiyor ya, Kızımın Kanada'daki sevgilisiyle saatlerce laklak etmek için benim faks hattımı kullanmaya gelmesinden artık bıktım ve yaşasın teknoloji, uluslararası konuşmaları yasaklayan şifre koydum.

Koydum koydum da, şimdi acilen belge yollamam gerekiyor ve ben bu şifreyi kaydettiğim kağıt parçasını nereye koydum ?

Ah kaz kafam ah, düldül otomobilimi kimsenin çalmaya tenezzül etmeyeceğini bile bile, tuttum, üzerinde beş rakkamlı kod bulunan ve debriyajla direksiyonu birbirlerine bağlayan kilidi arabaya yerleştirdim. Ama rakkamları da unuttum.

Şimdi işin yoksa, ya banka kasası gangsterliğine özenip sıfır - sıfır - sıfır - sıfır - sıfır'la dokuz - dokuz - dokuz - dokuz - dokuz arasında formül ara, ya da bileğe kuvvet, metal çıtayı kesmek için demir testeresine davran...

Her halde bu ikinci yönteme başvuracağım, çünkü aynı vukuatı paraya kıyıp paşa gönlüme hediye ettiğim o canım valizde de yaşadım. Havaalanından eve dönmüşüm ve bavulun içindeki halis İrlanda viskisini derhal tatmam gerekiyor.

Bunun kilit şifresi üç haneli olmasına rağmen fazla dayanamadım ve henüz sıfır - yedi - dört'ün ötesini denememişken, yaradana sığınıp keseri indirdim.

Şimdi malt viskiciğim damarlarımda, zavallı valizciğim bodrumda duruyor.

* * *

Belki, madem kuş beyninle iki kelime ezberleyemeyecek kadar aklın havada, bari sen de hepsini bir yere kaydet ki böyle durumlara düşme diyeceksiniz.

Yapmaz olur muyum, tabii ki denedim !

Sittin senedir elektronik bir cep ajandasına sahibim ve bunun bir gizli bölümü var, oraya düzinelerle veri kaydetmek mümkün.

Tuttum bütün bir günümü harcadım ve başta bilimum şifre, parola ve kodlar, rezüs kan grubumdan otomobil şasi numarasına kadar mahrem ve elzem her bilgiyi teker teker hafızaya geçirdim. İşi bitirdiğimde rahat nefes aldım.

Lakin meselenin bam teli şu ki, elektronik ajandanın tekrar o bölümüne girmek istediğinizde minik ekran derhal yine ‘parola’ diye soruyor.

Sözcük doğru yazılmadığı takdirde de yalvarmak ve yakarmak fayda etmiyor.

* * *

Ve sahi, parola neydi ?

Galiba uzak bir çocukluk nostaljiyasının Dalida şarkısı değildi !

Parola, galiba yeni, yepyeni bir uygarlığın şarkısıydı.

Fakat ben parolayı yine unuttum, çünkü bu şarkı bana Dalida'nınkinden de çok, çok, çok uzak...

Yazarın Tüm Yazıları