Hadi Uluengin: Örümceğin stratejisi

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Çetrefil kurgunun ayrıntısına burada girmek mümkün değil, İtalyan sinemacı Bernardo Bertolucci'nin ‘Örümceğin Stratejisi’ adlı bir filmi vardır ki, 2. Savaş'ın anti faşist mücadelesi sırasında işlenmiş ve ilk bakışta net gözüken bir cinayetin anatomisini çıkartarak, kumpas içinde kumpas, vukuatın aslında bilinenden ve sanılandan bambaşka bir mecrada gelişmiş olduğunu ortaya koyar.

Sebep - sonuç ilişkisini ve olayın nihayette kime yaradığını teşhir eder.

Zahiri görüntünün arkasında, ağla örülmüş bir ‘örümcek stratejisi’ vardır.

* * *

ZAHİREN bakıldığında, Ahmet Taner Kışlalı'nın önceki gün kurban gittiği menfur cinayetin hem sebebi, hem de muhtemel katil veya katilleri belli!

En azından, zihinlerdeki çağrışım itibariyle belli...

Maktulün, Kemalist safların temel ideologlarından biri olması ve özellikle de laiklik anlayışında ‘tavizsiz ekolü’ temsil etmesi nedeniyle, son derece normal olarak, onun susturulmak için öldürüldüğü tezi ön plana çıkıyor.

Dolayısıyla da melanet bombayı zıt kutupta yer alan ve genelde ‘İslami kesim’ denilen camiaya mensup, en radikal unsurların patlattığı akla geliyor.

Çetin Emeç'ten Uğur Mumcu'ya, bugüne dek işlenmiş cinayetlerin de hemen her zaman hep aynı safları hedef alması, yukarıdaki varsayımı pekiştiriyor.

Kaldı ki, biri ‘Kanlı Pazar’da bıçak çekmiş, ilkel bir ‘Komünizmle Mücadele Derneği’ geleneğine uzanan, diğeri de marjinal bir ‘İBDA-C’ yaftası altında şiddet vaaz eden iki ayrı fanatik mihrak, kullandıkları saldırgan belagat itibariyle, ‘anti laik cephe’ üzerindeki şüpheleri daha da yoğunlaştırıyorlar.

Her halükarda, zahiri bir bakış açısıyla, Ahmet Taner Kışlalı'yı öldüren alçakların ‘mürteci’ oldukları kuşkusu şu an belirleyicilik taşıyor.

Bu, şimdiki aşamada objektif olarak saptadığımız bir ‘sonuç’tur!

* * *

KIŞLALI cinayeti bir ‘sonuç’tur ama muhtemelen taktik bir sonuçtur.

Başka bir deyişle, bunun, zamanda ve mekanda sınırlı bir taktiği fersah fersah aşan, çok daha geniş kampsamlı bir strateji tarafından ve bambaşka bir ‘sonuç’a ulaşmak için üretilmiş ‘sebep’ olması ihtimali yabana atılmamalıdır.

‘Cumhuriyet’ Gazetesi yazarının katledilmesi, kime hizmet etmektedir?

Açıklamaya gerek bile yok, hiç kuşkusuz demokrasiye ve özgürlüğe değil!

Ama dehşet olay aslında ‘İslami kesim’e de indirilmiş büyük bir darbedir.

Öğretim üyesi öldürüldü diye ‘tavizsiz laikler’ tabii ki susmayacaktır.

Tam tersine, şüphelerin ‘dinciler’ üzerinde yoğunlaşması onlara yönelik husumeti güçlendirecek ve zaten serin olan iklimi daha da soğutacaktır.

Tıpkı Mumcu ve Üçok olaylarındaki gibi, zıtlaşmadaki ibre, cinayetlerin zahiri görünümünün tam aksi yönünde, yüzseksen derece ters tarafa kayacaktır.

Sivil insiyatiflerin yükseldiği ve AB'yle bütünleşme sinyallerinin arttığı bir dönemde gerçekleşen suikast, statüko ve tecrit söylemini güçlendirecektir.

Kışlalı'yı öldüren bomba, demokratikleşme açılımlarını da bombalamıştır!

* * *

FAKAT böyle bir saptama, Ahmet Taner Kışlalı'yı katledenlerin ‘dincilerle’ ilişkisi olmadığını söylemek anlamına gelmez. ‘İrticai’ olanları da dahil, bütün mikrokozmos mekanizmalar, hem manipülasyon ve provokasyona sonuna kadar açıktırlar, hem de onların da kendine has bir ‘desperados’ taktiği vardır.

Söz konusu taktik, ‘ok yaydan çıksın’ hesabı, çelişkileri mümkün mertebe sivriltmeye yöneliktir. Dolayısıyla, zıt kutba gönüllü olarak hizmet ederler.

Ve onların bu ahmak taktiği de ağını ustaca ören ‘örümceğin stratejisi’nde bir halka; onun ulaşmak istediği ‘sonuç’a zemin hazırlayan ‘sebeb’i oluşturur.

Son cinayeti, ‘örümceğin stratejisinden’ bağımsız düşünmek mümkün değildir.

Başta Dolunay, tüm Kışlalı ailesinin; ‘Cumhuriyet’ Gazetesi çalışanlarının ve Ankara Üniversitesi camiasının başı sağ olsun.



Yazarın Tüm Yazıları