Nasıl bir üniter devlet? (son)

ASLINDA, geçen hafta soyunduğum bu konuyu sürdürmenin artık anlamı kalmadı.

Haberin Devamı

Çünkü işin en erbabı şahsiyet, yani uluslararası ilişkiler profesörü Baskın Oran, ilk bölümünü pazar günkü “Radikal”de kaleme aldığı ve halen de devam ettirdiği diziye başladı.

Ve Baskın, benim iki-üç makaleye sığdırmak zorunda kalacağım “nasıl bir üniter devlet” sorusuna, derin bilgisi ve titiz akademisyenliğiyle, en geniş cevap ufkunu açıyor.

Dolayısıyla, resmi ideoloji tarafından dayatılan üniter devlet modelinin “kural” değil “istisna” olduğu gerçeğini öğrenmek isteyenler varsa, 75 kuruşa kıyıp bir “Radikal” alsınlar.

Cevaplayan ben olmasam da, “nasıl bir üniter devlet” sorusunun yanıtları oradadır.

Fakat yine de, bir kere soruna değinmiş olduğum için kısaca şöyle bağlayacağım.

* * *

SAYALIM, Almanya, Belçika ve Avusturya hariç, yirmiyedi üyeli Avrupa Birliği’nde topu topu üç federal ülke mevcuttur. Gerisi tamamen “üniter devlet”lerden oluşur.

Haberin Devamı

O halde tamam, demek Türkiye’deki yapı bir sistem olarak “istisna” teşkil etmiyor.

Ancaaak!

* * *

ANCAĞI şu ki o üniterliğin hukuki, siyasi ve idari boyutuna gelince her şey değişiyor.

Zira, Portekiz, Hollanda veya Malta gibi nispeten küçük ve etnik açıdan tamamen pirüpak addedilebilecek birkaç ülkeyi hesaba katmazsak, tarihin ve coğrafyanın dayatması, diğer bütün üniter devletler ya yine etnik, ya da kültürel azınlıklar barındırıyorlar.

Dolayısıyla, onların kimlik aidiyeti haklarına saygı duyacak ve böylelikle de, üniter devletin o “üniterlik” öğesini gönüllü biçimde pekişterecek mekanizmalar oluşturuyorlar.

Daha elâstiki, daha adem-i merkeziyetci; yani daha özgürlükçü yapılar inşa ediyorlar.

* * *

NİTEKİM, mumla arayın bulamazsınız, yukarıdaki üniter devletlerden tek bir tanesi dahi, Ankara’nın dayattığı; üstelik de, özgür yurttaş değil kapıkulu “teba” isteyen resmi ideolojinin beynimize “kural” (!) diye şırıngaladığı, katı ve köhne modeli uygulamıyor.

İlk modelini kopyaladığımız o ultra katı Fransa’nın bile şimdi Brötonca eğitim verecek ölçüde nasıl gevşediğini geçen hafta anlattım. Pekii, diğerlerinden hangisini örnek vereyim?

Haberin Devamı

Katalunya’sından Bask’ına; Galiçya’sından Endülüs’üne, bölge dilleri, parlamentoları, bütçeleri ve yönetmelikleri resmen tescilli, ama “bö-lün-mez” İspanya’yı mı?

Kuzey İrlanda’sında, İskoçya’sında ve Galler’inde üç aşağı beş yukarı aynı şeylerin geçerli olduğu Birleşik Krallık’ı mı? Veya, İsveççeyi de resmi dil addeden Finlandiya’yı mı?

Yoksa, diş kovuğuna kaçmayacak azınlıkları için dahi her hakkı tanımış İtalya’yı mı?

Emsâlleri uzatabilirim ama hiç gereği yok, boşuna başınızı ağrıtacak değilim.

* * *

EVET, işte gördünüz, Türkiye’de uygulanan ve ha bre “kırmızı çizgi” tehdidiyle sopası sallanan üniter devlet modeli asla ne bir kural oluşturuyor, ne de evrensellik arzediyor.

Haberin Devamı

Bu iddia koskoca bir yalandır! Gerçekle hiçbir ilgisi yoktur! Muazzam bir tahriftir!

Tam tersine, ülkemize dayatılan model çağımızda kesin bir is-tis-na niteliği taşıyor.

Hadi daha dobra söyleyelim, anakronik bir “hilkat garibesi” olarak sırıtıyor.

Hiç şüphesiz de, hayatın gerçeğiyle zıtlaşan yukarıdaki dayatma, sanki ulus-devlete ilâveten bizzat o üniter devleti dahi Fransız patentli olarak almamışmışız gibi, hem kel hem fodul bir “biz bize benzeriz” ideolojisinin hala zapt-u rapt sürdürmesinden kaynaklanıyor.

O halde, bizden saklanmaya çalışılmış gerçeği yakalayabilmemiz için yazımı, yalana boyun eğmediği için Klise tarafından yakılan Çek din adamı Yan Huş’un şiarıyla bitiriyorum:

Haberin Devamı

“Gerçeği ara, gerçeği dinle, gerçeği öğren, gerçeği savun! Selâmet gerçektedir.”

Ve ülkemizin selâmeti de, üniter devlet g-e-r-ç-e-k’ini artık öğrenmekten geçiyor.

Yazarın Tüm Yazıları