Modern Zamanlar







Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Hatıra defteri

Adet şimdilerde de sürüyor mu hiçbir fikrim yok ama benim ilkokullarımda böyle gelenek vardı. Artık beşinci sınıfa gelmiş kocaman çocuklarız ve hepimiz başka bir yere gideceğiz ya, sömestirin ikinci yarısından itibaren ne yapıp yapıp bir ‘hatıra defteri’ edinir ve birbirimizi ‘asla unutmamak için’ elden ele dolaştırırdık.

HATIRA hatıra / Ne yazayım senin gibi katıra’... Tabii bunu yazmazdık.

Tekerleme yalnızca ders arası teneffüslerinde söylenirdi, o kadar!

Kızlar daha çok ‘Sepet sepet yumurta / Sakın beni unutma / Unutursan küserim / Gözlerinden öperim’ türünden; oğlanlar da, ‘Bu yakınlarda görmedim bir rüya / Bir kız sevdim Hülya’ gibisinden satırlar yumurtlardı.

‘Hatıra defterleri’ni kastediyorum...

* * *

ADET şimdilerde de sürüyor mu hiçbir fikrim yok ama benim ilkokullarımda böyle gelenek vardı.

Artık beşinci sınıfa gelmiş kocaman çocuklarız ve hepimiz başka bir yere gideceğiz ya, sömestirin ikinci yarısından itibaren ne yapıp yapıp bir ‘hatıra defteri’ edinir ve birbirimizi ‘asla unutmamak için’ elden ele dolaştırırdık.

Defter de ne defterdi ya !

O ‘yerli malı yurdun malı, her Türk onu kullanmalı’ yıllarında zarzor bulabildiğimiz saman kağıttan sınıf defterlerinin aksine, inanılmayacak lüks, bunun sayfaları birinci hamur, hatta bazen kaymak kağıttandı.

Üstelik, suni deriden ciltleri ve entipüften kilitleri olurdu. ‘Hatıra yazmak’ için arkadaşından böyle bir defter almış olan öğrenci eve geldiğinde önce müsvette üstüne müsvette çıkartır, sonra da bin bir itinayla ve mutlaka dolmakalemle ‘temize çekerdi’...

Aksi şeytan, tam ‘sana hayatın meşakkatli yollarında başarılar diliyorum’ diye bitirirken sayfaya mürekkep damlar; papyebüvarla temizleyeyim derken daha da yayılır; jiletle çıkartmaya çalışırken de her şey tam berbatlardı.

Kızlar bu işte erkeklere oranla daha becerikliydiler ve hem mürekkep damlatmazlardı, hem de sayfayı renkli kalem desenlerle süslerlerdi.

* * *

ÇOCUKLAR sanıldığından çok daha gaddar ve çok daha sembolist olurlar !

İşte bu yüzden de, ‘hatıra defteri’nin elden ele geçmesindeki süreç aynı zamanda bir sosyal hiyerarşiyi ve ilk aşkların simgeselliğini yansıtırdı.

Dolayısıyla, itiraf edilemeyen kıskançlık acıları inerdi.

Çünkü, kim ki ‘hatıra yazdırtmak’ istiyor, tabii ki defterini en önce sınıf birincilerine ve hali vakti yerinde arkadaşlarına verecek... Zaten çoğu defa da bu iki vasıf aynı öğrencilerde toplanırdı.

‘Pekiyi’ değil ‘iyi’ ya da ‘orta’ alanlar ve kumaşının siyahtan griye dönmesine rağmen o yıl hala geçen yılın önlüğünü giymekte olanlar ise giderek geriye kalırdı... Hatta hiç ‘tenezzül edilmediği’ (!) de olurdu.

Sınıfı geçememesi ihtimali yüksek, üstelik arabacı çocuğu Nevzat'a veya Langa bostanları tarafında oturan İbrahim'e defter falan koklatılmazdı.

Ne de, babası Kadırga'da seyyar satıcı Ali'ye...

Onlar utana sıkına ‘beni unuttun’ sondajını yaptıkları takdirde de, ‘sen de bana vermedin ki’ cevabı yapıştırmak gerekirdi. Zira, Nevzat, İbrahim ve Ali saman kağıdı defteri bile yenileyemiyorlar, nerede kalmış Cağaloğlu'ndaki kırtasiyeciden cicili bicili cilt almak...

Öte yandan, ders yılı başlarında, süt dağıtılırken evden getirilmiş kakaonun paylaşıldığı Leyla'nın yerine defterin ilkin Bilge'ye verilmiş olması, Leyla'nın artık gözden düştüğü ve şimdi, hanidir mandolin kursunda hep yanına oturulan Bilge'nin kalbimizi fethettiği anlamını taşırdı.

Ama sıra ona geldiğinde de Leyla, ‘ebediyete kadar sürecek arkadaşlığımızı hiçbir şeyin önleyemeyeceğine eminim’ diye yazarak taşı gediğine oturturdu.

Ve bu arada, çakır mı çakır ve iyi mi iyi muhacir kızı Nedret, velev ki yanaşma babası ve hizmetçi annesiyle birlikte Kumkapı'nın fukaralığında yaşıyor ve su almış ayakkabılarını ders sırasında çıkarttığı için öğretmenden azar işitiyor olsun, o Balkan'ın mağrur meleği, hiç renk verip biz ‘iyi aile çocukları’nın ‘hatıra defteri’ aşklarına duyduğu ilgiyi belli eder mi?

Teneffüste defter Bilge'den Leyla'ya geçerken Nedret oralı olmuyor ve ‘hatıra hatıra, ne yazayım senin gibi katıra’ tekerlemesini bize bakmadan ve kasten yüksek sesle söyleyerek meydan okuyor...

Nedret'e içim gidiyor ve ‘hatıra defteri’mi en önce ona vereceğim ama, ‘diğer iyi aile çocuğu’ arkadaşlarım tefe koyarsa diye ödüm kopuyor

* * *

NEDRET gel, şuraya bir şey yaz!

İstersen ‘ne yazayım senin gibi katıra’ diye yaz; hatta asla ‘sepet sepet yumurta / sakın beni unutma’ diye değil de, mutlaka öyle yaz! Ama yaz !..

Nevzat sen de yaz !.. İbrahim sen de yaz !.. Ali sen de yaz !.. Siz, bütün sınıf sonuncuları; bütün ‘iyi aile çocuğu olmayan’ çocuklar; siz, Langa'da, Kumpkapı'da, Kadırga'da oturan ve rengi solmuş dördüncü sınıf önlüklerini beşinci sınıfta da giyen arkadaşlarım; sizler, Cağaloğlu'ndaki kırtasiyeciden kaymak kağıt ‘hatıra defteri’ alamamış olan hepiniz, lütfen şuraya bir şeyler yazın!

Bilhassa da, ‘hatıra hatıra / ne yazayım senin gibi katıra’ diye yazın!

Yazarın Tüm Yazıları