PaylaÅŸ
Bizzat Karl Marx’a sorarsanız, hayır! Kendisi bu sıfatı ilk andan itibaren reddetmiÅŸti. Â
Nitekim, hem dönemin sosyalist düşünürleri arasında yer alan, hem de damadı olan Paul Lafargue’ye gönderdiÄŸi mektupta, "Åžu kesin, ben Marksist deÄŸilim" diye vurgular. Â
Yoldaşı Frederich Engels’e yolladığı diğer bir mektupta ise hem "Marksist"leri, hem de "anti-Marksist"leri "hepsi ortak cins adamlar" diyerek, hakaretámiz biçimde tanımlar.
"Marksizm" teriminin lûgate girmesi "Kapital" yazarının ölümünden sonraya uzanır.
Fakat madem girmiÅŸtir, çaresi yok, ben de burada aynı deyimi kullanacağım.Â
***
YUKARIDA kasten "Kapital yazarı" dedim, zira şüphesiz ki Karl Marx’ın temel eserini, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki sermaye ilişkilerini incelediği bu başyapıt oluşturur.
Dolayısıyla da, "olgun" ve "oturmuş" Marx’ı irdelerken, daha doğrusu eleştirirken, "Kapital"i birinci, "Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı"yı da ikinci kıstas almak gerekir.
Diğer bir deyişle, başta Louis Althusser olmak üzere, daha sonraki "reel sosyalist" günahları temizlemek için "genç Marx"tan hareket eden ve Trier’li Alman’ın ilk yapıtlarında hümanizm keşfeden Marksistlerin çabası "zevahiri kurtarmaktan" başka bir şey değildir.
***
ÖYLEDİR, çünkü, zaten pek çoğu ölümünden haydi haydi sonra ve peyderpey yayınlanmış olan o "toyluk yapıtları"na bizzat Karl Marx fazla önem atfetmemiştir.
Reddetmemiştir ama, "Farelerin eleştirisinden başta şeye ihtiyacları yok" diyerek de, "hayatımın eseri" diye tanımladığı "Kapital"in yanında, onları çok gerilere atmıştır.
O halde insaf, önce Marx’a rağmen bir "Marksizm" icát edilecek; sonra bu da yetmeyecek ve bizzat yazarının önemsemediği kitaplar kasten cımbızla seçilip, "Ama aslında gençken böyle söylemişti" diye, arkadan gelen istimle o marksizm kurtarılmaya çalışılacak.
Ne hacet, bari Londra’daki mezarından bir de noter tasdikli "yeni yorum" getirsinler.
***
YORUM, işte "Marksizm"i böylesine kıvrak kılan ve bir buçuk asır sonra dahi onun geri geldiği "müjde"sine (!) yol açan temel olgu bu "yorumsal muğlaklık"tan kaynaklanıyor.
Çünkü, yukarıdaki "toyluk - olgunluk" tartışmasından da anlaşılacağı gibi, Marx da, Marksizmi de hem yöntem, hem içerik olarak binbir şekilde yorumlanabilir. Mezhebi geniştir.
Yeter ki sonuca ilişkin "mutlak" dogmayı kesinkes kabullenin ve buna dokunmayın.
İlkin "yöntem" dedim, zira "Enternasyonal" kurucusunun üstádı Hegel’den devraldığı "diyalektik" metodoloji elástikiyete sonsuz açık bir düşünce sistematiği oluşturur.
Fakat bilim felsefesi açısından bakıldığında, yine "mutlak" bir ispatlanmışlığı yoktur.
Oysa Marx meselá, "olumsuzlamanın olumsuzlaması" gibi müphem bir kavramı örneklerken, feodal toplumdan çıkan burjuvazinin iktidarını "olumsuzlama"; oradan doğacak proletarya iktidarını da onun "olumsuzlaması" diye sunar ve bunu "yasa" diye tanımlar.
***
HALBUKİ, teorik yöntemin kitábi olarak dahi ikna edici olmaması bir yana, yüz elli yıldır insanlığın yaşamış olduğu süreç hiç de yukarıdaki "mukadderat"ı (!) doğrulamadı.
Ne yine "mutlak" diye öngördüğü gibi "ara sınıflar" ortadan kalktı ve sırf burjuvazi ve proletaryanın kalacağı bir uzlaşmaz çelişki doğdu; ne de tekrar "diyalektik yasa" olarak sunduğu gibi, "kár haddinin aşağıya çekilmesi" süreci kapitalizmi kendiliğinden yok etti.
Aksine, o kár haddinin düşmesine rağmen kendini buna uyarlayan kapitalizm hem "sanayi ötesi toplum"u yarattı, hem de bizzat bu toplum yeni tür "ara sınıflar" doğurdu.
Zaten Marksizmin iflası bu "mutlakçı öngörü" de yatıyor ki, konuyu yarın açacağım. Â
PaylaÅŸ