CENGİZ Aktar sittin senelik arkadaşımdır ama artık onun yaşı da iyicene kemale erdi sayılır.
Baksanıza, siyaset bilimciliği tu kaka edip kâhinliğe hevesleniyor. Güzin Abla gibi her yıl biz İkizler burcu mensuplarını bir araya getirmeyi iş edindi. Ne zaman ki “Castor” yıldızıyla onun “Polux” yoldaşı gökkubbedeki kavisinde rotaya oturuyor, haydaa, hepimize şurada veya burada buluşuyoruz diye tekmil buyuruyor. İki elimiz kanda olsa, Tûba, Pelin, dolayısıyla iki Cengiz’ler; artı Sevil, Soli, Neşe, Süleyman ve ister istemez bendenizle refakatçisi falan, saptanan yere arz-ı endam eyliyoruz. Ayriyeten bizim kozmografik haritayla alakası olmayan iki kişiyi de davet ediyoruz. Geçen sene Rojin’le Bejan Matur, bu yıl da Delal Dink’le Rober Koptaş’ı ağırladık.
NEYSE, telefona üşenmiş ki, Haziran ortalarında Aktar hepimize ortak mail yolladı. Tarih ve saat verdikten sonra “yemeği ‘Liberal Lokanta’da yiyoruz” notunu düşmüş. Pardon! Anlamadım! Böyle bir tabelayı ne duymuşluğum, ne de işitmişliğim var! Hayrola diye ahizeye sarıldığımda ise ne cahilliğim, ne demodeliğim kaldı. Zılgıt attı. Çünkü meğersem, zaten müdavimi olduğumuz ve hem lezzet, hem zerafet bab’ında kentin en mükemmel taam masalarından olan “Karaköy Lokantası”, gerek “in” ve kalantor tabaka; gerekse de özgürlükçülere kin kusan statüko zevatı tarafından bu isimle vaftiz edilmiş. Bizler mekân tuttuğumuz için midir, yoksa başka bir neden midir, orasını bilemiyorum
MABEDİN yaratıcısı, yöneticisi ve maestrosu Aylin ve Oral Kurt çifti yine pek bir boşboğazca kullanılmış şu “liberal” (! ) sıfatını ticari açıdan nasıl karşılıyorlardır, fikrim yok! Ancak ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz ve mezesi, aşçısı, garsonu hastır “Karaköy Lokantası”nın şayiasına bakılmaz, yakıştırma işte ancak cürmü kadar yer yakar. Geçelim... Üstelik doğrusu, ben kendi hesabıma gayet de mutlu oldum. Bir nebze gocunmadım. Tam tersine, demek biz o “liberaller” (!) ağız tadı olan, gusto adabı kollayan, estetik kıstaslarda da çıtayı çok yukarıda tutan insanlarmışız ki, yeşil çinili, füme ahtapotlu, kalamar ızgaralı ve halis zeytinyağlı lokantayı baş tacı edecek kadar zevk, izan ve gırtlak sahibiymişiz. Esas övünç tabii ki Kurt çiftine aittir ama eh kıyısından köşesinden bize de pay çıkar.
EVET, yukarıdaki o füme ahtapot veya Yunan adalarında dahi yiyemeyeceğiniz nefasetteki o kalamar ızgara; artı, burada tarif edemeyeceğim lezzetteki mezeler ve balıklar bir yana, lokanta bu mideviliğin ötesinde bir de görsel anıt olarak taçlanıyor. Çocukluğumdan beri önünden geçtiğim ve hatta babamın birkaç defa öğle yemeğine de götürdüğü eskinin “kıranta esnaf” lokantası yeni sahipleriyle birlikte Galata’nın ruhuna sadık kalan, fakat bu sadakati daha da üst perdede “estetize eden” bir abideye dönüştü. “Liberal” veya değil kimin umurunda, o lokanta artık bir ku-rum-dur!
OYSA hayır, burada o “kitsch” zevksizliklerin yeni zengin restoranlarındaki gibi gudubet avizeler, altunî tabaklar, Teksasvârî koltuklar, arabeskli çatallar aramayın! Burada göz adabına tecavüz yasaktır! Burada yaz kaldırımındaki masaların yegâne dekorunu, Lizbon dönüşü Tophane gemicilerinin rıhtıma taşıdığı liman estetikleri oluştur. Yine hayır, burada aynı hırtlık mekânlarında rastlanan ve it ite, it kuyruğuna buyurdu misali kominin komisinin dahi hazırol durduğu uşak servisi ve derebey komutu beklemeyin. Burada sipariş alınır, getirilir, ama ondan sonra masa mahremiyetiniz iğfal edilmez. Ve Aylin Hanım da, Oral Bey de kolalı örtüyü bizzat değiştirmekten gocunmaz. “Karaköy Lokantası”nın nâmı “liberal lokanta”ya (!) çıkmışmış... İftihar edilir! Zaten Cengiz’i uyardım, gelecek yılki İkizler Burcu yemeği için şimdiden yer ayırtsın.