Kosova fıçısı

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Kosova'nın uluslararası siyaset sahnesine ilk kez bir çıbanbaşı olarak girmesi, Rusya karşısında yenik düşmüş İmparatorluğumuzun 1878 yılında imzalamak zorunda kaldığı Ayastefanos Antlaşmasına uzanır.

Çarlık Osmanlı vilayeti üzerinde ‘söz hakkı’ kazanır ve Bab-ı Ali'nin alacağı tüm kararların St. Petersburg tarafından onaylaması şartı getirilir.

Allahtan, durumdan hoşnut olmayan Batı devletleri Ayastefanos sonrasında Berlin Konferansı'nı toplarlar ve Rusya'nın manevra marjını sınırlarlar.

Fakat artık Pandora'nın kutusu açılmıştır. Geç Balkan milliyetçiliği Kosova ve Makedonya coğrafyasını Payitahtımız açısından bir kabusa dönüştürür.

Beyaz Drina vadisinden Şar Dağı zirvesine, redifli nice zabitimiz Sırp, Arnavut, Bulgar, Yunan, Makedon komitacıların piştovunda şehit düşer.

Nihayetinde, Murat Hüdavendigar'ın 1389'da fethettiği sancak beş yüz yirmi üç yıllık hükümranlığımızdan sonra 1912 Balkan Savaşı'yla Sırbistan'a geçer.

Lakin, bir kavimler ve dinler mozağiği olan bölgenin sorunu bitmez.

* * *

KOSOVA şimdi yine fena halde tutuşuyor. Sırbistan, nüfusun yüzde seksenini oluşturmasına rağmen bütün haklarını gaspettiği Arnavutları ezmeye yelteniyor.

Hafta sonu Priştine'de gerçekleşen olaylarda yirmiyi aşkın insanın ölmesi; Belgrad efendisi Slobodan Miloseviç'in ‘demir yumruk’ kullanmaktan söz etmesi; Arnavut çoğunluğu etrafında toplayan ılımlı İbrahim Rugova'yı ‘hain’ olarak niteleyen ‘Kosova Kurtuluş Ordusu’ adlı bir şiddet grubunun ortaya çıkması; Miloseviç'i bile ‘mülayimlikle’ suçlayan faşist Çetnik lider Vojislav Seselj'in Bosna tipi bir ‘etnik temizlikten’ dem vurması, ateş fitilinin yeni barut fıçısına doğru hızla ilerlemekte olduğunu ortaya koyuyor.

Ve bu fıçı infilak ederse Balkan'ı çok geniş çaplı bir arbede bekliyor.

* * *

ARBEDE bekliyor, çünkü bölge önce Sırbistan, Arnavutluk ve Makedonya'yı; sonra da Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve Türkiye'yi ilgilendiriyor.

Kuşkusuz Tiran yatıştırıcı bir siyaset izliyor ve aynı soydan inen Kosova Arnavutlarının bağımsızlık özlemini ne kışkırtıyor, ne de destekliyor.

Fakat, Belgrad'ın Priştine'yi ‘ezmesi’ durumunda, zaten zor durumda olan Fatos Nano hükümetinin muhalefetin kamuoyundaki etkisini azaltmak için Kosovalı kardeşlerinin yardımına koşması uzak bir ihtimal oluşturmuyor.

Böyle bir olasılığın ise hem Arnavutluk - Sırbistan çatışmasını gündeme getireceğini, hem de yine önemli bir Arnavut azınlığın yaşadığı Makedonya'yı tutuşturacağını son derece ciddi bir düşünmek gerekiyor.

Makedonya'nın tutuşması halinde de Atina, Sofya, Bükreş, Ankara, tüm Doğu Balkan başkentlerinin devreye girmesi hemen hemen kaçınılmazlık kazanıyor.

İşte böylesine vahim senaryolardan dolayı da ABD Bosna krizindeki ‘çekingenliğinin’ tersine bu kez daha aktif davranacağının işaretini veriyor.

Washington bir yandan Slobodan Miloseviç'i ‘yeni delilik yapmaması’ için uyarıyor, öte yandan da Kosovalı Arnavutları şiddete başvurmamaya çağırıyor.

* * *

AMA Balkan bu, sağı solu belli olmaz... Beyaz Drina ırmağının suları hep deli akıyor, Kosova sahrasında hep Murat Hüdavendigar'ın ruhu dolaşıyor, Şar Dağı eteğinde hep komitacı piştovunda vurulmuş redifli zabitlerimiz yatıyor.

Sırp, Arnavut, Makedon, Bulgar, Rum, Rumen, Türk, yetmiş yedi millet eski ihtirasların, eski intikamların ve eski istihkamların duygusallığında yaşıyor.

Fitil Kosova'da ateş alırsa barut fıçısını muazzam bir infilak bekliyor.

Dileyelim ki eski ihtirasların, eski intikamların ve eski istihkamların duygusallığı yerine Balkan'da artık yeni mantıkçılığın akl-ı selimi galebe çalsın.













Yazarın Tüm Yazıları