Hadi Uluengin: Konak ve Rumeli karşılaması

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Aslında yorum gerektirmemesine rağmen yine de şüpheci davranalım ve dünkü gazetelere manşet oluşturan haber ve fotoğraflara ilişkin soruyu soralım:

KFOR kuvvetleri bünyesinde Kosova'ya giden ilk Türk öncü birliğine Prizren 'de düzenlenen Rumeli karşılaması Çetnik mezaliminden kurtulan ahalinin daha önce diğer NATO askerlerine de yaptığı tezahüratla eşdeğerde midir ?

Veya, bu karşılama, Arnavutlarla arası hafiften limoni olan yöre Türklerinin ‘hava basmak’ için gerçekleştirdiği bir gövde gösterisi midir ?

Hayır, hayır, hayır !

Bizim kucaklaşmamız diğerlerinkinden farklıdır. Ötekilerle kıyaslanamaz.

TSK kamyonları üzerine çıkmış insanların ay yıldızlı bayrakla beraber taşıdığı kara kartallı bayrak da şahittir ki, bölge Türklerinin yanısıra ordumuzu bağrına basan çoşkulu kalabalık şehrin Arnavut kökenli halkıdır.

Kuşku yok, bizim Prizren'e girişimiz bir kavuşmadır.

İmparatorluk mirasçısı bir ülkenin imparatorluk bakiyesine kavuşmasıdır.

Bu böyle biline, bu böyle yazıla ve bu böyle okuna !

*Ê*Ê*

EVET, biz şu sıralar 700. kuruluş yıldönümünü kutladığımız büyük bir imparatorluğun tartışmasız mirasçılarıyız.

Cebi delik züğürtlüğüne aldırmadan ve havai bir yeni zengin müsrifliğiyle redd-i mirasa yeltenenler ‘istemez’ diye yaygara kopartsalar da, biz böyleyiz.

Bakiyemiz çok yerde varsa da, esas kalanı ve esas ilgilendireni Rumeli'de.

Orayı terkedeli topu topu seksen yedi sene geçti.

Bu süre nedir ki ? Bir hiç !

Kollektif hafızada sonsuz kısa bir zaman dilimine tekabül eder.

*Ê*Ê*

SORUYORUM, ahşap malikaneyi dülger elleriyle inşa etmiş olan eski sahipler şimdi kagir apartman dairesinde yaşıyor olsalar bile sarnıcından cihannümasına kadar karış karış bildikleri görkemli konağı öyle kolayı unutabilirler mi ?

En azından çocuklarına ve torunlarına, kapı önünden her geçişte, ‘bak, şu taşlıkta düşmüştüm, bak bu ağacın altında sünnet olmuştum’ diye gösterirler.

Ama daha önemlisi, selamlık, haremlik, sofa, artık ayrı ayrı küçük odalara bölünmüş konakta bugün ikamet eden yeni sahipler de eskisini unutamazlar.

Çünkü, tavan desenlerinin, cumba oymalarının, kapı tokmaklarının her bakışta daima evin ilk efendisini hatırlatması bir yana, köşkün şimdiki sakinleri aslında daha önce bu efendiyle öylesine içli dışlı olmuşlardır ki...

Kimisi vekilharç olarak kileri evirip çevirmiştir, kimisi dadı olarak çocukları yetiştirmiştir, kimisi de seyis olarak atları tımarlamıştır.

Bayram el öpmelerinin ‘berhudar ol’ duası duvarlara işlemiştir.

Tamam, zamanlar değişip müstahdemle mülkiyet sahibi arasında patırtı koptuğunda bu sonuncusu ister istemez mekanı bırakıp apartmana taşınmıştır ama, selamlılığı, haremliği, sofayı paylaşıp kendi üzerlerine tapu yapan vekilharç, dadı ve seyis de eski malikane reisini hep hatırlamışlardır.

Bir bölümü onu bedduayla ansa bile pek çoğu hayırla yadetmiştir.

Bayramlarda bu defa apartman ziyaretine giden emektarlara ek olarak, köşk odalarının şimdiki sakinleri başları sıkıştığında yine aynı apartmanın zilini çalmış ve ummuşlardır ki konağın ilk sahipleri acilen imdatlarına yetişecek.

Beklemişlerdir ki, malikanenin manevi mirasçısı durumundaki çocuklar ve torunlar ecdadlarının köşkünde olan bitenlere kayıtsız kalmasın ve aile efradından addedeceği emektar çocuklarına ve torunlarına kol kanat gersin.

İstemişlerdir ki, işte zamanlar değişti, eski efendiler ve eski müstahdemler artık yeni ve eşit bir ruhta birbirlerine kavuşsun.

Ve, bugün Prizren'de söylenen Rumeli karşılaması ilk kavuşma şarkısıdır.



Yazarın Tüm Yazıları