KAYSERİLİLERİN başı sağ olsun, en büyük hemşehrililerini yitirdiler.
Tabii, dünya sinemasının da başı sağ olsun!
Belki taziyet önceliğini değiştirdim ama normaldir, çünkü ben Türküm.
Ölen dev de katıksız bir Türkiye insanı olduğuna göre, daha çok normaldir.
Anladınız, Pazar gecesi doksan dört yaşında ve New York'ta hayata gözlerini yuman Elya Kazancıoğlu'nu, nam-ı diğer Elia Kazan'ı kastediyorum.
Evet evet, kendi deyimiyle 'Anadolulu' öldü, Anadolu'nun da başı sağ olsun!
* * *
ÖNCE şunu belirteyim, hemşehri kayırıcılığından değil nesnel vakıa olarak söylüyorum, Kazancıoğlu Ustamız LumiereBiraderler'inakan şeridi icat ettiği günden beri isim duyuran beyaz perde yönetmenleri arasında, en dahilerden birisiydi.
Hangisini sayayım ki?
Kurduğu 'Actor's Studio'nun'rahle-i tedrisi'nden geçirip yoktan var ettiği 'Cennet Yolu'James Dean'i ve 'İhtiras Tramvayı' Vivien Leigh'i; 'Taş Bebek'Marily Monroe'su ve 'Rıhtımlar Üzerinde'Marlon Brando'su, o mitos artistleri mi?
Onları ilk kez 'starlaştırdığı' bu efsane filmleri mi?
Yoksa, Türkiye'deki hoyrat, cahil ve şoven sansür makasının yasaklamak cüret ve cesaretini gösterdiği o muazzam başyapıt 'Amerika, Amerika'yı mı?
Daha yoksa, Kazan'ın kendini psikanaliz divanına yatırarak, 'ispiyonculuk' iddiası dahil geçmişiyle hesaplaştığı diğer başyapıt 'Kader Değişmez'i mi ?
Ama, her biri başka şaheser 'Viva Zapata'yı, 'Vahşi Nehri', 'Kara Damga'yı unutursam en ünlü Kayseriliye haksızlık ederim ki, hemşehrileri beni bağışlamaz.
* * *
EVET,Kayseri eşrafından Kazancıoğlu ve Şişmanoğlu familyalarının çocuğu olarak doğan Elia Kazan, Karamanlı kökenden iniyordu.
Hani, geçtim Yunus Emre anadilini, duayı bile Grek harfli Türkçe İncil'le yapan ama Ortodokslaşmış Anadolu Türkü mü yoksa 'Türkonofonlaşmış' Anadolu Rumu mu oldukları hala meçhulde kalan sosyo - etnisite var ya, işte büyük usta ona dahildi.
Her halükarda, sapına kadar 'Anadolulu'ydu !
Daha dört yaşındayken, Tophane rıhtımından muhacir vapura binen Pederinin ardı sıra Yeni Dünya'ya gidip artık oraya yerleşse dahi, Elya hep Anadolulu kaldı.
Zaten, 'Amerika, Amerika' ve 'Kader Değişmez' filmleri aidiyet haykırışıdır.
Üstelik, eh Anadolulu ya, 'hemşehri', 'gurbet' ve 'sıla' gibi kavramlar biz İstanbullulardan daha çok gelişmiş olduğu için, Kazancıoğlu Kayseri'yi hiç unutmadı.
Şair Kavafis'in 'hep ilk çınarındaki gölgeyi arayacaksın' dediği gibi, en meşhur Kayserili her fırsatta ve koca yaşına rağmen kentini ziyarete gitti.
Hemşehrilerinin tekrar başı sağ olsun!
* * *
TAMAM da kuru hemşehrilik yetmez, şimdi Kayserililerin ona büyük borcu var.
Bir; bugün ve derhal ailesiyle temasa geçilip, eğer mümkünse, Kazancıoğlu eşrafından Elya'nın kendi kentine defnedilmesi için her türlü girişim yapılmalıdır.
İki; devlet töreni ve anıt mezar ise zaten 'doğal' addedilmelidir.
Üç; merhumun şehrine dönmesi gerçekleşemiyorsa, Kayseri'nin çok görkemli bir mekanına Elya Kazancıoğlu, nam-ı diğer Elia Kazan adının verilmesi; oraya heykelinin dikilmesi; familya evinin müzeleştirilmesi, asgari bir manevi yükümlülüktür. Dört; Kayseri kökenli Dışişleri Bakanı dahil, Belediye Başkanı ve tüm kent ahalisinin en büyük hemşehrilerini sahipleneceklerinden asla kuşku duymuyorum.