Kavram katakullisi

EVRENSEL kavramların içini boşaltmak; içini boşaltmak ne kelime, onların anlamını yüz seksen derece zıtta dönüştürmek becerisinde hiç kimse biz Türklerin eline su dökemez.

Şüphe mi var, táhrifat katakulliciliğinde üstád değil, üstád-ı ázamız!

* * *

"EVRENSEL kavram" derken, milliyetçilik, sosyalizm, pasifizm gibi, esas olarak 19. ve 20. yüzyıl ideolojileri arasında yer alan ve "Batı" patenti taşıyan fikriyatları kastediyorum.

Ama tabii ki kabul, bunların yorumu ve pratiği zamanda ve mekánda görecelik taşır.

Ancak yine de bazı temel kurallar vardır ki, en azından teorik ve retorik açıdan onlara dokunulamaz. Aksi takdirde, "a" artık "a" olmaktan çıkar. Bambaşka bir "b" kimliği edinir.

Örneğin, nasıl ki Hıristiyan dogmayı benimseyip "Mesih Ruh-ul Kûds’ün nefesinden doğdu" diyen kimse Müslüman olamaz; "álámet-i fárika" marşını dahi "Enternasyonal" diye vaftiz etmiş her hangi bir komünist de "milliyetçi" olamaz. "Yurtsever" farklıdır.

Belki ıkınılır sıkınılır ve 1. Savaş Avrupa’sındaki gibi "anti-çarizm" veya "proleter vatan" láfazanlığıyla şoven siyasetlere kılıf uydurulur ama, burada bile lûgate sınır konulur.

Zira, kavramlar ne denli çekiştirilirse çekiştirilsin ve içerikler ne denli tahrif edilirse edilsin, "enternasyonalizm" ve "milliyetçilik"in zıt oluşturduğunu en cahil insan dahi bilir.

Minareyi kılıfa sığdırmak girişiminde de bir "insaf", bir "edep" noktası vardır.

* * *

FAKAT kuşkusuz, "sol"; háttá "sol" bile değil, genel "hümanist" değerlerden yola çıkıp en "sağ" ve en "totaliter" ideolojilere palamar atmış insanlar dünyada ibadullahtır.

Zaten "sol kültür" fukarası bir Türkiye’dekiler, onların yanında devede kulak kalırlar.

Parantez içinde şunu ekleyeyim ki, hem içi kof, hem de totaliter kaviste ikiz kardeş olan bu "sağ" ve "sol" tanımlarını sırf lûgat yerleşikliğinden dolayı kullandım. İnanmıyorum.

Neyse ve işte dediğim gibi, İtalya’da Mussolini’den Almanya’da Röhm’e; Fransa’da Laval’den Belçika’da De Man’e, "ultra sol"dan faşizme ve nazizme çark edenler sayısızdır.

Başka bir deyişle, bizim "ulusalcılar" yine istimi çok sonradan gelmiş birer taklittir.

Şu hayati fark hariç!

* * *

BATI’da sosyalizmden, komünizmden yahut hümanizmden çark ederek faşist ve Nazi ideolojiyi benimseyenler, bu işi bizim "ulusalcılar"dan çok daha dobra biçimde yaptılar.

Kabul, gamalı haç partisi gibi belki bunlardan bazıları "sosyalist" adını tabeláda tuttu ama, kendilerini o sosyalist gelenekle; marksist jargonla; "sol mitoloji"yle özdeşleştirmediler.

Redd-i miras yaptılar ve hilekárlığına başvurmadılar. Zaten de başvuramazlardı!

Zira, kavramların dürüst kullanıldığı bir İtalya’da Mussolini eğer bizim "ulusalcılar"ın Che’yle Atatürk’ü yan yana koymasındaki gibi bir rezalete yeltenmiş ve ülke kurucusu Garibaldi’yi hapse tıktığı Gramsci’yle buluşturmaya kalkışmış olsaydı, ancak nal toplardı.

Yalanda bile bir usûl vardır, oralarda İtalyanlar ve Almanlar; "sağ totalitarizm"lerin hükümranlık sağladığı başka yerlerde ise örneğin İspanyol veya Macarlar bu kadar kör parmağım gözüne mandepsiye gelmeyecekleri için, faşizm ve nazizm başarı sağlayamazlardı.

* * *

HAYIR hayır, tabii ki Türkiye’de de sağlayamayacaklar. Bundan zerre endişem yok!

Fakat utancımdan yerin dibine geçtiğim tek şey şu ki, nasıl oluyor da, böylesine su katılmamış Nazi ve faşist kavramlar yalnız benim ülkemde "sol" (!) diye sunulabiliyor.

Ve nasıl oluyor da, marjinal falan ama yine de, katakulliyi yutanlar hála çıkabiliyor?
Yazarın Tüm Yazıları