Paylaş
Aslı ‘dodekafoni’ olsa da günlük dile ‘kakofoni’ olarak yerleşen ve başta Arnold Schoenberg ‘Viyana Ekolü’nün öncülüğünü yaptığı musiki türü, yarım ses aralıklı ve birbirleriyle ilintisiz on iki notanın sıralanmasına tekabül eder.
‘Kakofonik müzik’ modern zamanların hercümercini haykırır. Tınılar oradan oraya uçuşur ve kulağı yadırgatır. Ne dinlemesi, ne de icrası kolaydır...
Bu yüzden, ‘kakofoni’ terimi uyumsuzluk çağrıştırır. İrkilticilik verir.
Zaten belki bundan dolayıdır ki, bilgiç geçinen bizim bazı cahil zevat ‘kakofoni’nin ‘o’sunu ‘a’ya hallederek, kelimeyi daima ‘kakafoni’ diye yazar.
Kundak bokundaki kokuyla Schoenberg partisyonundaki kaosu karıştırır.
Her neyse, ‘kakofoni’ veya ‘kakafoni’, deyim uyumsuzlukla özdeşleşir.
* * *
BUGÜN İstanbul'da ‘yüzyıl sonu zirvesi’ni başlatan AGİT de işte böyle kakofonik bir örgüt... Kaotik bir uyumsuzluğu yansıtıyor !
Ben meslek icabı bu kurumun ilk oluşum dönemini çok yakından izlemiştim.
AKKA rumuzu altında yıllardır sürüncemede devam eden ve NATO ve Varşova Paktı üyelerinin nükleer başlıklar dışındaki silahsızlanma müzakerelerini kapsayan ‘Avrupa Konvansiyonel Kuvvet İndirimi’ pazarlığı seksenlerin sonuna doğru ciddiyet kazanınca, görüşmeler hakkında yazmak için uzun süre, çeşitli başkentlerle esas temas merkezi durumundaki Viyana arasında mekik dokudum.
Tank adedi, top modeli, zırhlı paleti ezberlemekten canıma tak dedi...
Derken Doğu Bloku çöktü; AKKA imzalandı; ‘Paris Şartı’ 1990'da yürürlüğe girdi; eski platforma bir alay yeni devlet katıldı ve forum AGİK kısaltmasını kullanarak ‘Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’ adını aldı.
1994 Budapeşte'sinde de sondaki ‘K’, yerini ‘Teşkilat’ın ‘T’sine bıraktı.
Doğrusu, ben de ipin ucunu bıraktım...
* * *
DİKKATİNİZİ çekerim, bugünkü AGİT'in ya elli dört, ya elli beş üyesi var.
Hadi, müzikal ‘kakofoni’yi kundak bezi ‘kakafoni’ye dönüştürerek ‘nerde çokluk, orda bokluk’ demeyeyim ama şu kesin ki, ilkin pratik işlev üstlenmiş olan uluslararası kurumlar ne ölçüde büyürlerse, o oranda hantallaşıyorlar.
Bunun birinci örneğini de her kafadan bir sesin çıktığı ve her geçen gün biraz daha prestij yitiren BM oluşturuyor. Eli kulağındadır, genişlemelerle birlikte aynı tehlikenin AB ve NATO için de gündeme gelmesi söz konusu...
Üstelik, Asya bozkırından Kaliforniya plajına dek, coğrafyası çok geniş ve sosyolojisi çok farklı bir yelpazeyi kapsayan AGİT'te ‘konsensüs’ gerekiyor.
En fasulyeden ülke bile ‘niet’ dediği takdirde, ayıkla pirincin taşını...
Nihai bildiri yazan diplomatların öyle alengirli dil kullanması gerekiyor ki, hem ne şiş ne kebab yanacak, hem de herkes kendi yorumunu okuyacak.
Oysa bugün ‘konsensüs’ var mı? Rusya Çeçenler için günah mı çıkartacak?
Partisyonda ilintisiz notalar okuyan ve enstrümanda kaos tınılar icra eden ‘kakofonik orkestra’ İstanbul'da aniden uyumlu Bach konçertosu mu çalacak?
* * *
HAYALPERESTLİĞİN alemi yok, tabii ki hayır !
Şehrimizdeki Zirve başta evsahibi olduğumuz için bize; 20. yüzyıl sonunu noktaladığından da herkeze sembolizm çağrıştıracak. İmaj yön ağır basacak.
Toplantı, elastiki yorumu her tarafa çekilecek ortak bildiriyle kapanacak.
Ama esas can alıcı noktayı, böyle oturumların hemen tümünde olduğu gibi, katılımcıların koridor değiştirerek gerçekleştireceği ikili müzakere ve dirsek temasları oluşturacak. Boğaz manzarası önünde gayet mahrem şeyler kotarılacak.
Başka bir deyişle, ‘kakofonik’ orkestranın sahne icrasından ziyade, müzisyenlerin kendi aralarındaki nota ve akor uyumu denemesi önem taşıyacak.
İstanbul dekoru önündeki AGİT Zirvesi öz olarak bu işlevi görecek.
Dekor sonsuz önemlidir ve ne mutlu ki bizim planşımızda çizilmiştir.
Paylaş