Paylaş
Ben kesinkes iki turlu seçimden yanayım. Üstelik, sırf belediye değil yasama ve cumhurbaşkanlığı için yapılacak sandık operasyonlarının da aynı sistemle gerçekleşmesini savunuyorum.
Ötesi, İngiltere ve ABD'deki türden ve tercihleri iki ana partide yoğunlaştıracak bir Anglo - Sakson metodun veya Fransa'daki gibi dar bölgeli ve çift aşamalı oylamanın Türkiye için de gerektiği kanaatini taşıyorum.
* * *
ÇÜNKÜ, bu sistem varyantları da mahsur içerse bile onlar aynı zamanda, otoriter rejimlere oranla özgürlükçü zaaf barındıran demokrasilere istikrar şırıngalarlar. Rejimin zaten mevcut özüne dokunmadan biçimi sağlam kılarlar.
Nitekim, eğer Büyük Britanya'da hükümet krizlerine hemen hiç raslanmıyorsa bunun temel nedeni Birleşik Krallık'taki sandık başı mekanizmasıdır.
De Gaulle'ün 5'inci Cumhuriyet Fransa'sına yerleştirdiği yöntem ise kırk yıla yakın süredir olumlu sınav vermiştir. 4'üncü Cumhuriyet'in kabusu bitmiştir.
Dolayısıyla, her oyun sandalyeye tahvil edilememesinden yola çıkarak söz konusu metodların illa ‘anti - demokratik’ karakter taşıdığı öne sürülemez.
Aksine, hem iktidar buhranlarını ve bunların müzminleşmesinden doğan rejim bunalımlarını önlemesinden; hem de birbirlerine yakın eğilimleri oy ittifakına veya ana partilerde tandans örgütlenmesine zorlamasından ötürü, söz konusu seçim sistemlerinin demokrasiyi pekiştirdiği ve yelpazeyi aşırıdan merkeze kaydırdığı tezi büyük ölçüde doğruluk payı taşımaktadır.
Her halükarda, demokrasilerde tek bir seçim sistemi yoktur ve günümüz şartlarında Türkiye'ye de yukarıdaki türden bir mekanizma gereklidir.
* * *
ANCAK, benim can-ı gönülden savunduğum bu sistemin seçimlere ramak kala ve dayatma izlenimi yaratan bir şekilde gündeme yerleştirilmesi düşündürücüdür.
HADEP için aniden kapatılma davası açılması ve iki turlu oylama yönteminin FP'yi de hedeflediği iddialarının ortalıkta dolaşması, öz itibariyle ülke için yararlı, hatta elzem olan bir demokrasi metodunun üzerine gölge düşürmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki - iki kelime de belirli düzey gerektirdiğinden ‘toplum mühendisi’ deyimini bile kullanmayarak ‘teba mütahiti’ diyeceğim - ‘teba mütahitleri’ yine kof temel üzerine beton bunker inşa etmeye sevdalanmaktadır.
Onlar iki turlu sistemi ülkenin yumuşak karnını oluşturan etnik aidiyet ve laik yapı sorunlarına şekli çözüm olarak görmektedirler. Bu sayede farklı kimlik ve değişik sekülarizm taleplerini dışlayacaklarını hesaplamaktadırlar.
Onlar seçim yöntemi değişimini sırf bunun için talep etmektedirler.
* * *
OYSA, iki turlu ve dar bölgeli sistem bir ihraç mekanizması değildir.
Aşırılıkları törpülese ve siyaseti merkeze kaydırsa dahi bu yöntem cezai işlevle donatılamaz. Tersine, yukarıda da belirttiğim gibi, organik ittifaklar ve erimeler yoluyla azınlık eğilimler de böyle bir yapıda temsil edilirler.
İngiliz Troçkistleri İşçi, İrlanda Protestanları Muhafazakar Parti içinde mevcuttur. ABD Cumhuriyetçiler'i en murdar kilise lobilerini barındırır. Fransa sosyalistleri Korsika listesini ayrılıklıçılarla pazarlık sonucu belirler.
Her halükarda, iki turlu oy sistemini salt ihraç yöntemi olarak gören ‘cemaat mütahitleri’nin yaklaşımı ne demokrasiyi, ne de rejimi pekiştirir.
Aksine, sistemden artık kesinkes dışlandıkları sonucuna varacak ‘uçlar’ daha çok sivrileşir ve çareyi demokratik yapının tamamen dışında ararlar.
Dolayısıyla, rejimin özündeki sorunlar çözümlenmedikçe, son tahlilde bir biçim oluşturan seçim yönteminin değişimiyle yumuşak karın adale bağlamaz.
Olsa olsa korse takmış olur ki bu da mevcut fıtığı şifaya kavuşturmaz.
İki turlu sistemi bu genel çerçeve içinde değerlendirmek gerekmektedir.
Paylaş