Paylaş
Laiklik ilkesi dünyanın yalnız altı ülkesinde anayasaya maddesi olarak zikredilir ve bunlardan birisini de Hindistan oluşturur.
Cumhuriyet'in kurucuları Mahatma Gandi ve Motilal Nehru Hint Birliğini ‘farklılıkta bütünlük’ şiarıyla formülleştirdikleri seküler yapı üzerine inşa etmeyi hedeflediklerinden, Pakistan'ın ‘Babası’ Muhammed Ali Cinnah'tan farklı olarak yeni devletin kimliğinde din öğesine yer vermeyi reddetmişlerdir.
Nüfusun yüzde on beşine tekabül eden Muhammedi ahaliyi de kucaklamak amacıyla laikliği kesin düstur olarak benimsemişlerdir.
Öz itibariyle Kongre Partisi tarafından hayata geçirilen bu düstur, iyi kötü ‘yeryüzünün en büyük demokrasisinin’ de sürdürülmesiyle birlikte, elli yıl boyunca Hindistan'ı belirleyen temel özelliği oluşturmuştur.
Ta ki önceki gün noktalanan seçimlere kadar...
* * *
ÇOĞUNLUĞU elde edemediyse de devasa ülkede yapılan son oylamayı ‘Hint Halkının Partisi’ anlamına gelen, BJP rumuzlu Bharatiya Janata Partisi kazandı.
Kökenleri İkinci Savaş döneminde Hitler ırkçılığını desteklemiş ve faşist tandanslarını gizlememiş RSS milislerine uzanan bu partiyi kelimenin tam anlamıyla ‘fundamentalist’ olarak nitelendirmek gerekiyor.
Çünkü, BJP Hindistan'ın ulusal kimliğini ve devlet mekanizmasını salt ve bağnaz Hindu Budizmi üzerine oturtmayı hedefliyor. Yüz yirmi milyon Müslümanı ‘ya defolup gidersiniz, ya tabuta girersiniz’ sloganıyla tehdit ediyor.
Laikliği ‘Batı dayatması’ olarak reddettiği gibi, aynı Batı'ya kafa tutmak için Yeni Delhi'nin nükleer güç sıfatıyla uluslararası arenaya damga vurmasını ve yabancı sermayenin ülkeye son derece kontrollü biçimde girmesini istiyor.
Dayandığı yüksek sosyal sınıflar ve üst kastlar itibariyle de, ekonomik planda sağ, hatta aşırı sağ bir program öngörüyor.
Bharatiya Janata Partisi'nin seçimleri kazanması Hindistan tarihinde yeni ve yeni olduğu kadar da kaygı verici bir sayfanın açılması anlamına geliyor.
* * *
KUŞKUSUZ, BJP'nin iktidar olması henüz tam kesinleşmiş değil.
Cumhurbaşkanı Narayan'ın, cinayete kurban gitmiş Rajiv Gandi'nin İtalyan asıllı dul eşi Sonia sayesinde oy oranını biraz arttıran Kongre Partisi'nin ‘laik güçlerle koalisyon’ çağrısına olumlu yaklaşması ve hükümet kurmak görevini bu parti önderi Sitaram Kesri'ye vermesi hala mümkün.
Kaldı ki, aynı görevi Bharatiya Janata Partisi'nin alması durumunda başbakan olacak olan Atal Behari Vajpayee de BJP'nin en ılımlı kanadını temsil ediyor.
Daha önce de bir süre dışişleri bakanlığı yapmış olan Vajpayee, Hindu milliyetçilerinin resmi söylemiyle çelişir biçimde, özellikle Müslümanları yatıştırı mesajlar veriyor. Daha alttan alan bir ifade tarzı kullanıyor.
Ne var ki, muhtemel iktidarda ‘Hint Halkının Partisi’ ‘realpolitik’ bir dayatmayla nispeten itidalli davranacak olsa bile sorunun özü değişmiyor.
BJP'nin İslam ahaliyi taciz eden ve Muhammedi çoğunluğun yaşadığı Keşmir eyaletinin statüsüyle oynayan siyasetler uygulaması durumunda, Yeni Delhi'nin zaten ‘düşman kardeş’ Pakistan'la iyiden iyiye bozuşacağı kesinlik taşıyor.
Üstelik, Hint nükleer gücünün vurgulanması halinde, Pakistan'ın yanısıra, son dönemlerde biraz yumuşamış olan Çin'le ilişkilerin de gerginleşeceğini ve bunun bölgede yeni ve vahim buhranlara yol açabileceğini düşünmek gerekiyor.
Her halükarda, bağımsızlıktan tam elli yıl sonra, Hindistan, kurucularının temel ilkesini oluşturmuş olan laiklikle köprüleri atmaya doğru ilerliyor.
Bu ülkenin şimdiye kadar biraz göz boyamayla yansıttığı ‘hoşgörü’ imajı ise artık çok ciddi biçimde erozyona uğruyor.
Paylaş