Davet vermeye kalktığım takdirde Hadi Bey'in Hadiye Hanım hamaratlığına soyunması ve, eh diyelim ki iki gün önceden kolları sıvaması gerekiyor. Şikayet ettiğim falan da yok. Tencere kaynatmak ruhumu dinlendirir...Yarın herşey tepetaklak olabilir ama şeytan kulağına kurşun, şu sıralar moral bab'ında turp gibiyim. Belki anti-depresyon ilaçların etkisinden, belki psikiyatristime yolunduğum papellerin acısından, keyfim pek yerinde. Hayatı iyimser yorumlamaya başlıyorum, yaşlanmakta olduğumu unuturmuş gibi yapıyorum, ölüm korkusuna kapılmamakta direniyorum ve dünyayı fethediyorum. Durum böyle olunca, epeydir kimseyi davet etmiyordum ve hazır biraz huzur yakalamışım, bari mutluluk kuşu uçmadan hemen yemekli bir parti vereyim dedim.Parti dediğime bakmayın lafın gelişi öyle konuşuyorum, çünkü istesem de ben kalabalık davetlerin üstesinden gelemem. Kulunuzun fakirhanesi küçük saray yavrusuna zerre kadar benzemiyor ve topu topu altmış üç metre kare.Mutfaktaki tabureyi de getirmem kaydıyla, aynı zamanda çalışma ve kitaplık odası olarak kullandığım salonda en kabadayı sekiz kişi oturabilir.Ne gam! Ben böyle şeylere metelik veren adam değilim, Kızım ve sevgilisi de teşrif buyurdukları takdirde toplam on kişi olacağımız bir grubu çağırdım. Rock konserinde balgamlı zemin üzerine yatıyorlar, keratalar halıya tünesin. İkinci sorun hanemde zaten hiç mevcut olmamış masaya ilişkindi ki, bunu da dert etmedim. Kulplarını söktüğüm kapı bodrumda duruyor ve davetlerde onu önce yukarı çıkartıyor, sonra beyaz kağıtla kaplıyor ve iki tarafına iki tezgah ayağı yerleştirerek gayet işbitirici bir self servis büfesine dönüştürüyorum.Millet tabağını orada dolduruyor ve yemeğini kütüphane rafında tıkınıyor.İşte geldik yemek faslına...* * *EFENDİM kendimi övmek gibi olmasın ama eşref saatime rasladığında bendeniz mutfak işlerini en alasından beceririm. Zaten sıkıysa becerme...Ne dolma sardıracağım bir Esmanım'a, ne de nefasetler ısmarlayacağım beş yıldızlı bir otel ‘traiteur’üne kudretim var.Davet vermeye kalktığım takdirde Hadi Bey'in Hadiye Hanım hamaratlığına soyunması ve, eh diyelim ki iki gün önceden kolları sıvaması gerekiyor.Şikayet ettiğim falan da yok. Tencere kaynatmak ruhumu dinlendirir...* * *DAVETLİLERİMİN çoğunluğunu ecnebiler oluşturacağından, her halde bazı alafranga budalalarının yaptığı gibi tereciye tere satmaya yeltenip mönüme beşamel soslu fileminyon ve Alzas usulü kuşkonmaz koyacak değilim.Hemen çeşnilerimi kafamda saptadım. Cacık, tarama, çiroz, peynir, sigara böreği, patlıcan salatası, Çerkez tavuğu, papaz yahnisi, sade pilav ve salata.Burada refakatçim müdahele etti ve bu kadar yemeği kıtlıktan çıkmışların bile bitiremeyeceğini öne sürdü. Yahni ve pilavdan vazgeçmemi şart koştu.Munis adamımdır ve boynum kıldan ince, çaresiz razı oldum. Ama ceza olarak da, hazırladığım mönüde külfetinden en çok nefret ettiğim iki işten birisiydi, kızcağızın önüne yufkayı koydum. Börekleri adabında sarmasını istedim.Diğer külfet ise patlıcanlara ilişkindi. Malum artık mevsimi turfandası kalmadı ve ben bu sebzeyi inanılmayacak ölçüde severim, işte mart ayında altı kilo patlıcan aldım. Kilosuna aldanmayın, hormon mu şırıngalıyorlar nedir sırf su, aleve tutunca gıdım kadar bir miktar kalıyor. İşte yine öyle oldu.Her ne kadar pek bir halta benzemese bile mikroskopik mutfağımı rezil etmesin diye fırın ateşinde hallettim ve limonlu suya attım. Sonra çıkarttım. O ne, mini minnacık bir şey kalmış. Hileye başvurdum. Zaten cacığı da Rum usulü pek koyu yapacağımdan yoğurdu iyicene süzdüm ve patlıcanlara kattım. Eyvah, bu sefer de çok gitti ! Haydi, tuz, biber, zeytinyağı, sarmısak ve sen sağ ben selamet, patlıcan salatası yenilecek kıvama geldi.* * *ÇERKEZ tavuğunun ise en zor raconu cevizdir. Mikserde çektim ve yağını çıkartmak için kolay tarife uydum. Yani tencerede hafiften ısıttım ve tülbente alıp sıktım. Ama Herkül kuvvetinde olsam bile damla yağ mağ sızacağı yok.Eh misafirlerim Abdullah Efendi'ye gelmiyorlar raconu kusur kalsın, yine mikserde, cevizlerle birlikte ekmek içini tavuk suyuna yedirdim. Ala sosu tavuğun üzerine boca ettim ve kırmızı biber ektim. Ağzınıza layık oldu.Çiroz şıpınişidir ve her halükarda onun üstadıyımdır, tarama ise zaten mezeciden, sosu hariç salatayı da hazırladım ve börekler dışındaki bütün mönüyü benim kapıdan bozma self - servis masanın üzerine yerleştirdim.Üstümü değiştirdim, bir kadeh rakı koydum ve şimdi gelsin misafirler.* * *GELDİLER ki ne geldiler... Önce, hazırladığı meyva salatası kasesiyle refakatçim, sonra diğerleri, en sonra da Kızım ve sevgilisi sökün etti.Kırk gün kırk gece sürmüş bir kıtlıktan mı çıkmışlardı nedir, yoksa benim meslek olarak ahçılığı seçmemiş olmam bir gaflet mi artık orasını bilemiyorum, kallavi miktarda yapmış olmamama rağmen bütün tabakları silip süpürdüler.Kerimem dahil, kulunuzu da iltifatlara boğdular. Sonra, bayağı çakır keyif ve mide fesadına uğramış biçimde, sabaha karşı her şeyi öyle bırakıp gittiler.Varsın bütün pazarı bulaşık yıkamak ve etrafı toplamakla geçirmiş olayım.Şeytan kulağına kurşun şu sıralar moral bab'ında turp gibiyim ve keyfim tıkırındayken yemekli parti vermezsem bir daha ne zaman vereceğim.