RAHŞAN Ecevit Hanımefendi tekrardan buyurmuşlar ki, İsrail Güneydoğu Anadolu’da öbek öbek "toprak kapattığı" (!) için, GAP bölgesi yeni bir Filistin’e dönüşebilirmiş.
Tabii bu arada da, Yahudi kökenli yurttaşlarımızı kastederek, onların Siyonist Devlet hesabına "paravan" (!) oluşturduğu yönünde çağrışımda bulunmayı unutmamış.
Fesüphanallah!
* * *
EN önce, etnik kökenden yola çıkarak öz be öz Türkiye vatandaşlarını zan altında bırakmak girişiminin demokratik hukuk devletlerinde cezai kapsama girdiğini vurgulayayım.
Dolayısıyla, ben Hahambaşılık’ın yerinde olsaydım, "onlar kimdir, lütfen söyleyin" türünden názik bir serzenişle yetinmez ve cumhuriyet savcılığına, "T.C. yurttaşları arasında ayırımcılığı körüklemek" gerekçesiyle, zevce Ecevit hakkında suç duyurusunda bulunurdum
Çamur at izi kalsın, iftira savur rivayeti kalsın, artık yetti! Gına geldi.
Bunun sonu "misyoner faaliyeti gemi azıya aldı" provokatörlüğüyle zavallı beyinleri yıkayıp, Trabzon’da gerçekleştiği gibi Hıristiyan ruhban katletmeye varıyor ki, bardak taştı.
* * *
SONRA, evet Rahşan Ecevit söyleyin, "onlar" (!) kimdir? Gösterin ve "ifşa edin".
Hani ispatı? Hangi delile dayanıyor? Pafta dairesinde herkese açık belgeler nerede?
Bırakın yüzdesini veya bindesini, bütün GAP arazisi içinde İsrail’in; yahut "paravan"larının (!); yahut başka ülke uyrukluların satın aldığı toprak oranı "mil-yon-da" kaçtır?
Ancak yine de farzedelim ki, tüm satıh "onlar"ın (!) eline geçti, ee, quo vadis?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik hakkında ne değişir ve ne değişebilir?
* * *
EVET evet aynen öyle, çünkü modern "ulus devlet"ler tarihinde ve yeryüzü sathında, bazı gayri menkûl mülkiyetleri "yabancılar" aittir diye, o "ulus devlet"lerin meşru ve yasal hükümránlık hakkından feragat ettiğine dair tek, ama tek bir örnek mevcut mudur?
Monaco ve San Remo türü "fasulyeler" hariç bir tane gösterin, kalemimi kıracağım.
Yoksa, İspanya sahillerinin belki yarısı, belki yarıdan fazlası başta milletten insanlara tapulu olduğu için, örneğin bir "ETA" teröristi oraya kaçtığında zaptiye, "aman, Almanın villasıdır; aman Suudi’nin malikanesidir, giremem" diye kapıda ayva mı topluyor?
Yoksa, Orta ve Güney Amerika’daki dev muz bahçelerinin ABD firmaları tarafından işletilmesi, o ABD bayrağına bir elli birinci, elli ikinci yıldız eklenmesi anlamına mı geliyor?
Yoksa, "bir çocuğumuz oldu" arsızlığıyla İmparatorluğu intihara sürükleyen İttihatçı Enver ve şûrekásı dahi, savaş ilánıyla birlikte ilk iş olarak kapitülasyonları kaldırmadı mı?
Yoksa, şartları sınırlandırılmak kaydıyla, "toprak dokunulmazlığı"nın yalnız ve yalnız diplomatik temsilciliklere tanındığı bir uluslararası hukuk kuralı ve gerçeği değil mi?
* * *
İMDİİ, evrensel ve tarihsel durum böyleyken, yabancılar Türkiye’nin orasında veya burasında mülk edindiği takdirde, o Türkiye’nin egemenliği "sınırlanmış" (!) mı olacak?
PKK militanları oralara tüyse, güvenlik birimleri "acaba girmemize izin vermek lütfunda bulunur musunuz" diye ecnebi elçiliklerden rica minnet izin mi isteyecek?
Tel - Aviv veya "paravan"ları (!) Suriye’yi atlayıp GAP bölgesinde parsel parsel toprak alsa, Yahudi mitolojisinde dahi sonsuz tartışmalı bir "Büyük İsrail" mi kurulacak?
İşte Ecevit ailesinin partisi gibi, káh "ulusalcı", káh "dinci" yaftalı diğer meczûplar da ülkemiz insanlarını böylesine paranoyak, böylesine cahil, böylesine ucuz ve böylesine ödlek "komplo teorileri"ne inandırmaya çalışıyorlar.
Tamam da, kışkırtıcı komplo teorisyenleri bir ahlaki etik; bir entelektüel namus bedeli ödemeden, o uçsuz bucaksız "dokunulmazlık toprakları"nda ilánihaye at mı oynatacak?