HALEP ordaysa arşiv buradadır, 1 Mart 2003 öncesi, sonsuz azınlıkta kalan bir kaç yorumcuyla birlikte, Türkiye’nin Kuzey Irak’ta mutlaka "müdahil taraf" olmasını savundum.
Dolayısıyla da, TBMM’nin "tezkere"yi onaylamasını bağıra bağıra talep ettim.
Tabii bundan ötürü, "Amerikan uşağı", "vatan haini", "savaş kışkırtıcısı", "satılmış kalem" diye yemediğim küfür, iftira ve hakaret kalmadı.
Bugünse, aynı bölgeye yönelik muhtemel bir askeri harekátın kesinkes karşısındayım.
Ve yine sonsuz azınlıktayım ve yine rezil küfürlerin muhatabıyım!
* * *
PEKİ de, o vakit müdahilliği savunduk diye bize "vatan haini" diyen gáfiller, iş işten geçtikten ve atı alan Üsküdar’a vardıktan sonra uyanıp, şimdi başka bir maceraperestliğe heveslendikleri için, hangi mahkeme duvarı suratla bize yine aynı çamuru atabiliyorlar?
Hem kel, hem fodul, ne yüzle, dört yıl önce ülkemizi mahkûm ettikleri çıkmazdaki suç ve sorumluluğu unutturmaya kalkışıp, zeytinyağ gibi tekrar üste çıkmaya kalkışıyorlar?
Oysa biz sözümüzün eriyiz ve yüz seksen derece çark edenler onların tá kendisi!
* * *
EVET sözümüzün eriyiz ve dün ne söylüyorsak bugün de aynısını söylüyoruz.
Diyorduk ki, ABD ve Irak Kürtleriyle varılan mutabakat "optimum" bir zirvedir.
Yan cebine at, böylesine bir fırsat kaçırılmaz ve momentum ikinci defa yakalanmaz.
Gaflete düşüp kaçırdın, Ankara artık Kuzey Irak denkleminden kesinkes dışlanır.
Daha sonra devreye girmeye kalkışırsa da, işte bu kez o ABD’yle burun buruna gelir.
Nitekim, tezkerenin reddinden sonraki 5 Mart 2003 tarihli yazımda "havada bulut sen bunu unut! Türkiye’nin yeni Irak yapılanmasında taraf olmak şansı bitmiştir" diyor ve gelecekteki muhtemel bir maceraya ilişkin olarak da aynen şu ifadeyi kullanıyordum:
"(Bundan sonra) ısrar edersek, karşımıza peşmerge değil ’Coni’ çıkacaktır."
* * *
EEE, şimdi neredeyiz? Dört yıl sonra bugün hangi g-e-r-ç-e-k kendini dayatıyor?
Yukarıdaki "Coni"nin başkenti Washington herhangi bir askeri operasyona yeşil ışık yakmayacağını en yüksek diplomatik ağızdan ifade etmekle yetinmedi.
Üstelik bir de, sivil devlet işleyişine insaf ve "web muhtırası"na selám, Genelkurmay’ın kendi internet sitesinde yayınladıktan ancak dört saat sonra Dışişleri’ne haber vermek lûtfunda bulunduğu açıklamadan öğrendik ki, ABD jetleri Türkiye hava sahasını ihlál etmiştir.
Bunun "sembolik ihtar" anlamına geldiğini görmemek için kör olmak gerekiyor.
Her şey ayan beyan ortada, dört yıl önce biz "vatan hainleri"nin (!) savunduğu fırsat kaçtığı içindir ki, o dik burun "vatan kurtarıcıları"nınpeynir gemisi láfla yürümüyor.
* * *
OYSA, yine dört yıl önce "tezkere" gündeme geldiğinde MGK "tarafsız" kalmıştı.
O MGK ki, her konuya ilişkin "tavsiye"sini uygulattırması ahval-i adiyeden sayılır.
Oysa adı üstünde "milli güvenlik", aslında kendisini en çok ilgilendirmesi gereken en hayati konuda, ne sihirdir, ne kerámet, havaya bakıp ıslık çaldı. Resmen, çıt çıkarmadı.
Ama, aynı kurumun ana direği sayılan cihet-i askeriye, KK Komutanı Aytaç Yalman’a atfen manşetlerle "mutabakat"ı, dolayısıyla "tezkere"yi onaylamadığını "hissettirdi".
Dolayısıyla, gitti gider dahi gider, Kuzey Irak’ta müdahil olunması isteyen biz "vatan hainleri" (!) okka altına gittiğimiz gibi, esas olarak o Kuzey Irak hayaller álemine gitti.
* * *
DİYALEKTİK felsefenin babası Heraklit, "su iki defa aynı akmaz" der.
Ve, dört yıl önce akmış olan o mutedil suda bile yüzmesini bilemeyenler, artık sussun.
Şimdi başbaşka bir girdaplı su akıyor ve de sakın atlamasınlar, bu defa boğulurlar.