Paylaş
‘Din halkın afyonudur’. Malum, yukarıdaki meşhur cümleyi sakallı Karl Marx telaffuz etmişti.Etmişti etmişti ya, çok meraklanıyorum, acep ‘Komünist Manifesto’ yazarı sabah akşam kendisine atıfta bulunan başka bir sakallının bugün uyguladığı din politikası hakkında ne düşünüyordur? Hangi ‘diyalektik’ yorumu getiriyordur?
Bana sorarsanız Londra'daki mezarında kıvrım kıvrım kıvranıyordur.
Zira, Papa 2. Yuhanna Paulus'un dün başlayan Küba gezisi ‘yüksek şahsiyet’ ini ‘Marksist’ olarak tanımlamayı sürdüren Fidel Castro'nun felsefi garabetini tekrar ortaya koydu. Perhiz yaptığını söyleyen ‘Yüce Lider’ turşu gümbürdetti.
Çünkü baksanıza, ziyarete ilişkin olarak dört saat televizyon kamerası karşısına geçen muhterem yalnız mezun olduğu Cizvit kolejine övgüler düzmek, öğrencilik yıllarında Bakire Meryem'e adadığı adakları anlatmak veya İspanyol Galiçyası kökenli ailesindeki Katolik atmosferi hikaye etmekle yetinmedi.
Vatikan ruhbanına duyduğu hayranlığı ballandıra ballandıra dile getirdikten sonra, başta Komünist Partisi kadroları olmak üzere tüm Ada ahalisini Papa'nın ayinlerine en kitlesel biçimde katılmaya çağırdı.
Kırk yıldan beri Kilise'nin çanına ot tıkayan Castro zahir şimdi metafizik irşada erdiğinden hem halkının istavroz çıkartmasını talep etti, hem de 1968'den bu yana yasaklamış olduğu Noel kutlamalarına ilk kez izin verdi.
Karaib sakallısı Karl Marx'ın ‘afyon’unu bizzat kendi eliyle yutturdu.
* * *
EH, zaten en mutaassıp Kastilya Hıristiyanlığını Afrika büyüsü paganlığıyla harmanlamış olan Küba milleti de bu ‘afyonun’ çubuğunu çekmeye can atıyor.
Bütün kriz ve istikrarsızlık dönemlerinde olduğu gibi ‘dini yükseliş’ zirveye vuruyor ve beş yıl öncesiyle kıyaslandığında halk minber önüne iki misli daha fazla gidiyor. Çocuklarını ise dört defa daha çok vaftiz ettiriyor.
Üstelik Karol Wojtyla'nın tam üç bin yabancı gazeteciyle birlikte başlayan ziyaretinin yüzü suyu hürmetine, ülkedeki Katolik hiyerarşi 1959'dan sonra ilk kez resmi göreve çağrılıyor. ‘Devrim’in ‘ateizm’ine kesin nokta koyuluyor.
‘Marksist’ Castro Karl, Marx'ın kemiklerini sızlatarak dinden medet umuyor.
* * *
ASLINDA komünist rejimlerin dini kullanması yeni bir olgu değil. Stalin de aynı işi yapmış ve 2. Savaş'ın en badireli döneminde hem Rus milliyetçiliğine, hem de daha önce kıyama uğrattığı Ortodoks Kilise'sine sarılmıştı.
Belgrad'ın Miloseviç'i ise bunu Sırp Ortodoksluğuyla tekrarlamıştı.
Fidel Castro'nun bugün uyguladığı siyaset de bu seyre paralel gidiyor.
Çünkü hiç tereddüt yok ki, Papa'nın gezisi Küba'lı dinozora hizmet ediyor.
2. Yuhanna Paulus'un salak yaklaşımından vaz geçmeyen ABD'nin Ada'ya karşı sürdürmekte ısrar ettiği ambargoyu Havana'da kınayacak olması Castro için muazzam bir zafer oluşturuyor. Washington için ise hezimet anlamına geliyor.
Kaldı ki Vatikan önderinin ziyareti, Katolikliğin çok önemli bir politik işlev gördüğü Latin Amerika başkentlerinin Küba'ya yaklaşması açısından artı bir diplomatik faktör olarak şekilleniyor. Tecrit çemberi daha da kırılıyor.
Üstelik yine tereddüt yok ki yukarıdaki dış siyaset unsurlarına ek olarak, ‘Papasal kutsama’nın ülkedeki totaliter emniyet sübabını biraz açmak ve halkın hoşnutsuzluğunu dinsel mekanizmalara kanalize etmek için kullanılması ‘Yüce Lider’i içeride ferahlatan hayati bir olguya tekabül ediyor.
‘Kızıl Fidel’ safkan anti-komünist ‘Kara Papa’yı ağırlayarak bir taşla en az üç kuş vuruyor ve ‘halkın afyonu din’ sayesinde ayakta kalmayı başarıyor.
Ama Karl Marx mezarında kıvrım kıvrım kıvranıyormuş, ne yazar !..
Her halükarda, Karaipli sakallı cehenneme gittiğinde, 1883'den beri aynı mıntıkada bekleyen Alman sakallı kendisinden fena halde hesap soracaktır...
Paylaş