Yahu be adam, yahu be hatun, yahu be çocuk, madem adet yerini bulsun istiyorsun, o halde bari yarım elma gönül alma, kesene göre davran ve ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider şaapmaya avanaklığıyla, boyundan büyük işlere kalkışma.
Fakat yook, 24 Aralık gecesi çam ağacının altına mutlaka ve mutlaka en gösterişlisini, en kalitelisini, en alengirlisini koyacaklar ki, hediyeler sevgiye tercüman olacak! Hay böyle sevgi ifadesinin başına da, kıçına da!
DÜN, daha doğrusu cumayı cumartesiye bağlayan gece yarısından itibaren Hıristiyan álemin büyük çoğunluğu Noel yortusunu kutladı.
Az birazcık geç kalmış olsam dahi, ben de bu vesileyle İsevi inançtan yurttaşlarımıza can-ı gönülden mutluluk temennilerimi sunuyorum.
Ancak, tabii bugün bir pazar yazısı ‘yumurtlayacağım’.
Dolayısıyla, öyle Noel’in derinliklerine inmek falan gibi bir niyetim yok.
Yani, Ruh-ül Kûds’ten hamile kalmış Bakire Meryem’in Beytüllahim’de Mesih’i doğurduğu varsayılan günün aslında güneş ışıklarının tekrar uzamaya başlamasının kutlandığı kadim bir Mısır-Mezopotamya bayramı olduğu; 24 Aralık’ın 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başına kadar İncil’li toplumlarda gayet sıradan bir yortu addedildiği veya başta çam ağacı geleneği, Noel’in ancak yakın bir tarihten itibaren ve özellikle Cermen etkisiyle bugünkü ‘ritüel’ özelliğini kazandığı konusunda bilgiçlik taslamamı kimse benden beklemesin.
Bütün din mitolojileri kendilerinden öncekilerle harmanlanarak dönüşürler ki, bundan daha doğal bir şey olamaz ve de nokta!
*
EFENDİM, bendeniz bugün Noel’in ‘maddi’; yani ‘mani’,yani ‘papel’, yani ‘cüzdan’ yönüne değinmek istiyorum.
Çünkücüğüme, yukarıda sözünü ettiğim gibi, minik İsa’nın fi tarihindeki doğum günü ‘modern zamanlar’la birlikte tam bir ‘töresel kutlama’ niteliği kazandığından; üstelik de, o körolası ‘tüketim toplumu’nun ‘Aralık ayı bombardımanı’, müttefiklerin 2. Savaş’ta Dresden’i yerle bir ettiği müthiş hava saldırısını bile fersah fersah geride bıraktığından, Noel aslında pek insan için tam bir ‘yıkım ve iflas bayramı’na dönüşüyor.
Tabii ‘hediye’ faslından ötürü!
*
DEDİM ya, işte bir defa toplumsal takvime metazori yazılmış ve de insanın iki eli kanda olsa, ‘ailevi bayram’ mutlaka kutlanacak.
Dolayısıyla, ister işsizlik sigortasından prim kopartabilmek için imanı gevreyen ve hanidir bifteğin yanına beernez sos koyamayan bir ‘sıradan proleter’; isterse de ömr-ü hayatının son emeklilik yıllarını müteveffa zevcinden kalmış üç kuruşluk maaşla idare etmeye çalışan ihtiyar bir madamcık olsun, ne yapıp yapacaklar ve belki telefon faturası bile ödenememiş evceğizlerinde, o küçümen çam ağacını televizyonun yanıbaşına dikeceklerdir.
Yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz ihtimalle de, geçen yıldan kalmış kıytırık ampullerle aydınlatacaklardır.
Yortunun bir-iki hafta öncesinden beri, ağaç akşamları yakamozla pırıldamaktadır.
*
BURAYA kadar çok fazla bir sorun yok! Çünkü yapılan masraf atla deve sayılmaz.
Tamam da, peki 24 Aralık gecesi o ağacın altına cicili bicili ambalajlarla yerleştirilecek olan hediye paketlerine ne buyrulur!
Masalda güzel ama tabii fiiliyatta, gökten zembille inen bir Noel Baba bacadan içeri dalıp, heybesindeki malı mülkü sebil niyetine oracığa bırakmayacak!
Hadi bakalım pamuk eller cebe, herkes karısına - kızına, çoluğuna - çocuğuna, torununa - yavuklusuna, anasına - kaynanasına hediye alacak.
Burada gerçekten bir ‘toplumsal histeri’den söz edebiliriz.
Zaten taa kasım ortalarından itibaren bilumum mağaza ve dükkanlar en cezbedici vitrinleriyle insanın içini öylesine ‘gıdıklamaktadır’ ki; gazetede, radyoda, televizyonda, sokakta, meydanda estirilen ‘Noel havası’ (!) kişiyi öylesine etkilemektedir ki, ritüelin hediye boyutundan kaçış artık ruhen mümkün değildir!
Al, al, al! Şunu al, bunu al, onu al!
*
KABUL de, yahu be adam, yahu be hatun, yahu be çocuk, madem ádet yerini bulsun istiyorsun, o halde bari yarım elma gönül alma, kesene göre davran ve ayranı yok içmeye, tahtırevanla gider şaapmaya avanaklığıyla, boyundan büyük işlere kalkışma.
Karına şu küçük fular yeter, ne halt etmeye İskoç mamulatı has kaşmirden kocca şal peşinde koşuyorsun?
Torununa bu lego oyuncak yeter, illa elektro-sanal video oyununun bilmem kaç ‘baytlık’ en son disketi peşinde koşmanın álemi var mı?
Fakat yook, 24 Aralık gecesi çam ağacının altına mutlaka ve mutlaka en gösterişlisini, en kalitelisini, en alengirlisini koyacaklar ki, hediyeler ‘sevgiye tercüman olacak’ (!) Hay böyle ‘sevgi ifadesi’nin başına da, kıçına da!
*
DOLAYISIYLA, bütün millet, ama istisnasız bütün millet, ya kredi kartına kuvvet; ya da bankadan ‘özel Noel ayrıcalığı’ adı altında borç harç, 24 Aralık akşamına kadar mağazaları, dükkánları, tezgáhları kelimenin tam anlamıyla yağmalıyor.
Onların sahipleri de tabii keh keh ellerini ovuşturuyor, çünkü haniyse bir hafta sonra, tam yeni yılla birlikte tenzilatlı satışlar başlayacak ki, bugün ‘Noel hediyesi’ diye ona, yirmiye kakaladıklarını yarın üçe, beşe kelepir fiyatına satacaklar.
Tabii sonra da, Batı ülkelerindeki bütün istatistiklerin yıllardır ve yıllardır saptadığı gibi, ocaktan, hadi bilemediniz şubattan itibaren, kredi kartı açıkları ve banka borcu taksitleri ödenmediği için, haciz memurları ve mahkeme celpnameleri kapıya dayanacak.
Daha iyi ihtimalle, yine aynı aylardan itibaren aileler bu defa çok yoğun ‘kemer sıkma politikaları’ uygulayacak.
Tıkış tıkış dolmuş uçaklarla bir o kadar tıkış tıkış yaz plajlarına gidilecek güne kadar, Noel masraflarının bütçedeki ‘yara’sı kapatılmaya çalışılacak.
Neymiş, küçük İsa’cık Beytülhayim’deki yoksul ağılda doğduğu için, ‘tüketim toplumu’ mensupları bunu, kendilerini Karun zengini yerine koyarak kutlamış.