Hadi Uluengin: Brüksel'de bir Amerikalı






Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

BUGÜNKÜ yazıma ‘Avrupa’da bir Amerikalı' başlığını atmak istemiştim. Ancak dün sabah Sami Kohen Usta'nın bunu zaten kullanmış olduğunu gördüm.

Bari ben de ‘Brüksel’de bir Amerikalı' diye işi kurtarmaya çalışayım...

* * *

TABİİ her ikimiz de ‘W’ rumuzlu George Bush'un önceki günden beri başkan sıfatıyla Yaşlı Kıta'ya gerçekleştirmekte olduğu ilk ziyareti kastediyoruz.

Ortak referansımızın çağrışımında ise, Gene Kelly'yle Leslie Caron'a başrol paylaştıran ve hınçahınç Beyoğlu sinemalarında filmi gördükten sonra aniden klaket dansı sevdasına kapılan ebeveynlerimize sayısız ‘Sümerbank’ kundurası eskittiren o efsanevi ‘Paris’te bir Amerikalı' müzikholü var...

Konu, Yeni Dünya'dan bıktığı için Fransa'ya yerleşmiş züğürt bir Yankee ressamla, şımarık bir milyarder kadının inişli çıkışlı aşkı etrafında döner.

Fakat bu defa, Minelli'nin başyapıtından farklı olarak, zaten ne züğürt, ne de sanatçı olan bizim ‘Teksaslı Amerikalı’nın gezi programında Paris yok!

Zaten, Londra, Berlin, Roma gibi az biraz ‘oturaklı’ başkentler de yok!

İşte önceki gün, pek suya sabuna dokunmayan bir Madrid... Sonra dün, NATO merkezi ve İttifak zirvesi ya, zoraki bir Brüksel... Ardından da, AB doruğu diye Vikingli bir Göteborg... Nihayet, Slavların Varşova ve Lübiyana'sı...

Bush, esin kaynağını Batı kültürünün derininde arayan Gene Kelly mi ki ?

Bizim beyimize Atlantik doğu yakasında metazori geçirilmiş beş gün yeter de artar bile! Sonra hemen pır ve yaşasın ‘American way of life’ye kavuşma...

Dolayısıyla, ister Kohen Usta ‘Avrupa’da bir Amerikalı' başlığını atsın; ister ben bunu ‘Brüksel’de bir Amerikalı'ya çevireyim, aslında ‘Teksaslı Amerikalı’nın Yaşlı Kıta'ya yaptığı ilk yolculuk bir ‘hellolaşma’dan, daha açıkçası bir ‘yasak savma’dan fazla öteye gitmeyecek.

* * *

ZATEN de gidemez ! Çünkü, ‘şahinlerin’ bilim kurgu hezeyanını oluşturan ve mevcut barışa durup dururken çomak sokan ‘Füze Kalkanı’ projesinden başlayın; oradan, Kyoto'da imzalanmış dünya çevre sözleşmesini Bush'un popo kağıdı yapıp üzerine tuvalet sifonu çekmesine uzanın; ardından da, NATO bünyesinde bağımsız bir Avrupa savunması öngören AGSK konusunda Washington'un çizdiği zigzaglara bakın, şu sıra AB'yle ABD arasında gayet ciddi ve vahim çelişkiler yaşanıyor.

Bunlar kolay kolay ve kısa sürede üstesinden gelinebilecek şeyler değil...

Üstüne üstlük, önceki günkü ‘New York Times’in de yazdığı gibi, henüz tam anlamıyla oturmamış ve her sesten ayrı tel çalan Cumhuriyetçi yönetimin en sivri kadroları dahi birbirlerinden öylesine farklı ve birbirlerine öylesine zıt fikirler beyan ediyorlar ki, istese bile, Yaşlı Kıta'nın kime ve neye güvenerek bir ‘Amerika siyaseti’ oluşturması şu an için maddeten imkansız!

Yani, Avrupa hem haklı olarak ‘W’ rumuzlu George Bush'un ‘esas ekseni’ni onaylamıyor; hem de söz konusu eksenin muhtemel kavislerini dahi saptayamıyor.

Dolayısıyla, varsayalım ki dünkü Brüksel zirvesinde Beyaz Saray liderinin birden aklına esti ve danışmanlarının ‘aman pot kırmadan okusun’ diye eline tutuşturduğu ‘deklarasyon’u kürsüye fırlattı. Sonra da, Minnelli müzikholünü unutmamış müttefik önderleri belki ancak böyle ‘tavlayabilirim’ umuduyla, kerli ferli NATO salonunda Gene Kelly'nin klaket dansını taklide başladı...

Böyle olmuş bile olsa, kalıbımı basarım ki hiç bir şey değişmeyecek.

Bizim ‘Teksaslı Amerikalı’ Yaşlı Kıta yolculuğundan eli boş dönecek.

Eh, çünkü Amerikalı var, belki Gene Kelly gibi kesesi züğürtür ama, Paris ressamlığıyla ruhu zengindir.

Ve, eh Amerikalı var, tersine, George W. Bush gibi cüzdanı zengindir ama, Brüksel lafazanlığıyla ufku züğürttür...

Yazarın Tüm Yazıları