Paylaş
Perşembe sabahı ya ikinci, ya üçüncü kahvemi içiyorum, ‘Hürriyet’in dış haberler manşetini görür görmez moralim fena bozuldu...Nasıl bozulmasın ki?
Hollandalı bir bilimadamı kısa boyluların uzun boylulardan daha çok yaşadığına dair fetva buyurmuş...Biyolog Armand Leroi'nın cüce laboratuvar farelerinden dev danuva köpeklerine kadar değişik canlılar üzerinde yaptığı araştırmalara göre, cüssesi küçük olanlar keyifle ömr-ü hayatlarını sürdürürken, heyüla gövdeliler sapır sapır hayvanlar ahiretini boyluyormuş...
Dolayısıyla, insanlarda da durumun aynı olmaması için bir neden yokmuş...
* * *
YANDIM ki yandım ! Hadi cigara, içki, uykusuzluk, stres, varoluş korkusu, maaş paniği falan, bütün bunların beni ha bre mezara doğru itekleyip durduğunu zaten hanidir biliyordum da, işte şimdi işin içine bir de, asla ve asla iradi müdahaleyle değiştiremeyeceğim bir ‘boy sorunu’ (!) sorunu girdi...
Yalan mı, boyumu kısaltayım da hayatımı uzasın diye herhalde kör testereyle diz kapaklarımın altından itibaren kemik yontacak halim yok...
Kör talih, demek sırıklığım, henüz bir nebze doyamadığım şu güzelim dünyadan öteki tarafa gitmek zamanımı sandığımdan da hızlı yaklaştırıyormuş!
Fakat n'apim elimde mi, boyum yirmi yaşımdan beri bir seksen sekiz...
Şükür, öyle merdivenle çıkılacak cinsten birisi değilim ama yine de, nereden bakılırsa bakılsın, genel ortalamada ‘uzun’ (!) kategoriye giriyorum.
Oysa, aile efradım pek kısa sayılmasa bile, ‘boynuz kulağı geçer’ hesabı, ergenlikle birlikte hem ben, hem kardeşim ebeveynlerimizi fersah fersah aştık.
Dolayısıyla, okulda hasetle ‘yukarıda hava nasıl, sırık’ diye eşek şakası yapan cüce arkadaş mı istersiniz, yoksa sıfırı çakarken, ‘bostan korkuluğu gibi boy büyüteceğine, oturup ders çalışsaydın’ diye paylayan öğretmen mi! Bir de, konfeksiyon pantolonun beli tam oturduysa da paçalarda zibidiye benziyorsunuz. Yahut gömlek kolları denk geldi, ama yakasına boğa boynu girer. Buluğ çağı flörtlerinde ise, illa sırım boylusunu nereden buluyormuşsunuz, mecburen önünüze ilk çıkan bücüre fit olmaktasınız... Hiç kötü niyet taşımadan kolunuzu omza atarken elinizin ister istemez aşağılara sarkması anatomik bir uzantı olduğundan, ‘terbiyesiz, ben senin bildiğin kızlardan değilim. Oramı buramı sokak ortasında mıncıklama’ cümlesiyle birlikte inecek tokata dikkat !
Ayakta öpüşmeyi ise hiç düşünmeyelim, aksi takdirde, dudakları bulacağım diye eğile büküle, iş, genç yaşınızda belkemiği fıtığı olmaya varabilir.
Sinemanın ışıkları bir sönsün, koltukta karışlama farkın pek önemi kalmaz.
Dediğim gibi, yapabileceğim bir şey yoktu, boyum küçükten uzayıp gitti...
Zaten şimdi büyük oğlum da öyle... Ayda yılda bir hafta sonları bana uğradığında farkediyordum ama bu son gelişinde tam şaşırdım kaldım. Kerata on yedisini sürmesine rağmen bir doksana ulaştı ! Babasına tepeden bakıyor...
Kıskanç babası ise bu işe hem hafiften bozuluyor, hem de laf aramızda, oğlunun boyunu kendi tohumunun kudretine yorduğundan, bayağı bayağı övünüyor.
Peki, ben neden ebeveynlerimden, benim çocuğum da neden benden uzun ?
* * *
KENDİM için fikir yürütürsem, acaba lise çağında oynadığım basketten mi?
Sporun etkisi tam ispatlanabilmiş değil !
Belki de, eh kıtlık görmedik ve dişlerinden arttırdıklarını önümüze koyan anne ve babalarımıza müteşekkiriz, el bebek gül bebek büyütülerek, bizden önceki kuşaklara oranla çok daha fazla proteinli gıda almış olduğumuzdandır. Fakat bu da tam anlamıyla ispatlanabilmiş değil !
Tamam biliyorum, son yüzyılda Batı ve Kuzey Avrupa'daki boy ortalaması yaklaşık on santim arttı ve hatta bir yerde okumuştum, 1870 Prusya - Fransa Savaşı'nda kullanılan tüfek dipçikleri o zamanki cüsselere göre hesaplanmış olduğundan, 1914 - 1918 muharebelerinde bunları yenilemek gerekmiş...
İşte bu, hayvani kökenli gıda zenginliğiyle açıklanıyor !
Ancak o halde, sırf protein yutan Sibirya Eskimoları neden kısacık da, besin yelpazesi son derece fukara Afrika Tuaregleri niçin upuzun ?
Balıkobur Japonların ve çiğ et düşkünü Pigmelerin bücürlüğüne ne demeli?
* * *
ASLINDA hiç de ‘keskin Darwin’ci' sayılmasam bile, 19. asır bilim adamının ‘uyum teorileri’ bu konuda bana biraz daha doğru geliyor. Ama, yalnız biraz...
Birçok yerde bizzat kendim de gözlemledim, İspanya Sierra'sından Orta Anadolu'ya, genelde toprak adamlarının domates sırığı gibi yükseleni pek yok !
Muhtemelen aynı şeyi pirinç tarlasında iki büklüm çalışan Çinliler için de söyleyebiliriz... Eğer başka dış bir faktör devreye girmiyorsa, kısa boylular esas olarak köylü toplumlarda ve kırsal faaliyet alanlarında yaygın oluyor. Buna karşılık, şehirlileri dahi yere diz bükerek oturan Japonların Amerika'ya göçmüş olanları Yeni Dünya'da bu adeti terkettiklerinden, iki kuşak sonra, anavatandakilerle kıyaslanmayacak ölçüde uzamaya başlıyorlar.
Her halükarda, Felemenkli profesörün de belirttiği gibi, boy konusunda tek bir ‘kesin gerçek’ yok ! Veya varsa da bilim henüz tam açıklayabilmiş değil...
Çok muhtemelen, uzamamızı ya da kısalmamızı, beslenme geleneğinden ortama uyuma kadar son derece değişik ve son derece çetrefil unsurların devreye girdiği bir süreç ve onunla birlikte dönüşen genetik formül belirliyor. Eh n'apim, ne hokus pokusla bu formülü değiştirebilmek, ne de yarım yüzyıl sonra cüssemi kısaltabilmek benim elimde değil ve dolayısıyla, boyum şu canım dünyaya doyamadan erken vakitte ‘devrilecekse’, çarem mi var?
Paylaş