DÜN dediğim gibi, yeniden Venezüela cumhurbaşkanı seçilen Hugo Chavez adını 19. yüzyıldan nalıncı keseriyle kendine yonttuğu Simon Bolivar’ı putlaştırıp ülke ünvánını "Bolivarcı Cumhuriyet" diye vaftiz etti ya, aynı Venezüela’da başka bir deyim de doğdu:
"Boli-burjuvazi"!
Bununla, Chavez iktidarıyla birlikte palazlanan "yeni zengin" sınıfı çağrıştırılıyor.
Yani, şık semtlerin leb-i derya villalarında oturan; uşaklar, hizmetçiler mürebbiyeler tutan; sekiz silindir ve dört çarpı dört otomobiller kullanan; çifter çifter korumalarla gezinen; bileğine altın saat ve sırtına sinye gömlek geçiren o görgüsüz ve o zevksiz kesim kastediliyor.
* * *
EH, koltuğa oturduğu günden beri hazretin şansı pek yáver gitti ve petrol varili zirve yaptı ya, açıkgöz demagog da oluk oluk akan parayı ulûfe diye saçmakta tereddüte düşmüyor.
Neden düşsün ki? Niçin "sus payı" dağıtmasın ki?
Aksi takdirde bir sosyal taban; yani, Hugo Chavez’in nostaljiyle andığı o müteveffa Sovyetik álemde ayrıcalıklı kesimi tanımlayan deyimle, bir "nomenklatura" yaratabilir mi?
Hayır, tersi mümkün değildir!
* * *
ARTI, unutmayalım ki devlet denetimli o petrol Venezüela’nın tek girdisini oluştuyor.
Ve kim ki devlet dedi, bunun paralelelinde mutlaka bir de bürokrasi hüküm sürecektir.
Dolayısıyla, "boli-burjuvazi" diye adlandırılan tabakayı aslında, ezelden beri Latin Amerika’nın iliklerine işlemiş olan "oligarşi"nin başka bir türevi olarak görmek gerekiyor.
Veya, madem Chavez Marksist lûgat paralamaya çalışıyor ve Küba Castro’sunun "izinden yürüdüğünü" söylüyor, o halde, yine eski Sovyetik rejimlerindeki sosyo-ekonomik dokuyu incelemiş olan Milovan Cilas’ın "yeni sınıf" deyimi belki daha cuk oturuyor.
Her halükarda, Hugo Chavez’la birlikte değişmiş olan şey "zenginliğin eşitlikçi dağıtımı"na falan değil, "mülkiyetin sınıfsal dağıtımı"natekábül ediyor.
* * *
AMA doğru ve asla inkár edilemez, nesnel açıdan bakıldığında bu değişim bir parmak bal çalmanın ötesine gitmese bile yine de, yukarıdaki olgu çok büyük önem taşıyor.
Zaten aksi takdirde, Chavez’in yüzde 60’la seçilmesini açıklayamayız.
Çünkü, ülkede bugüne dek Avrupa kökenli "beyaz elitler" (!) ilk safı tutmuşken, eskinin darbeci albayıyla birlikte yerli ve melez kökenli "kara kafalar" (!) ön plana çıktı.
Başka bir deyişle, "değişim" (!) bir de "etno sosyal" boyut yansıttı.
Geniş kitleler nezdinde de bunun "ruhi" boyutu es geçilemez. Küçümsenemez.
Zira burada ve çok doğal bir insani içgüdüyle, "rövanş" gibi dürtüsü devreye giriyor.
Yani, Karakas gecekondularındaki yerli veya melez yoksul hayat şartlarında dişe dokunur bir iyileşme farketmeyebilir. Ama yine de, kendi "etno-sosyal" kökeninden indiği için, villada oturanın, mürebbiye tutanın, lüks araba kullanan geleneksel "beyaz elit" yerine, o "kara kafa" (!) aidiyetten bir "boli-burjuvazi" mensubu yeni zengin olmasını tercih eder.
"Dayanışmacılık" refleksi ötesinde, "sınıf atlama" kanalları artık kısmen açılmıştır.
Hele hele, saftirik dalkavukçusu Hugo Chavez’in ağzı gayet iyi láf yapan bir demagoji üstádı da olduğu hesaba katılırsa, "gecekondu oyları" tabii ki çantada kekliktir!
* * *
TAMAM ama, bütün bunlar yine de popülist Chavez’in Türkiye dahil bütün bir "mağduriyetler dünyası"da (!) niçin bu kadar popüler olabildiğini açıklamaya yetmiyor.
Demek işin içinde bir bit yeniği ve hazrette bir şeytan tüyüvar ki "ulusalcılar" bile, daha düne kadar haritada yerini dahi gösteremeyecekleri Venezüela’nın liderini baş tácı ediyorlar.
Bu hastalıklı durumun nedenlerine ve arázlarına cumartesi günü değineceğim.