Paylaş
Aslına bakarsanız hayatımda hiç takım tutmadım. Gittiğim maç sayısı tek bir elin parmak adetini geçmez. Ekran önünde tezahürat yapmışlığım da yoktur.
Halbuki, laf olsun kabilinden bile olsa kendimi Beşiktaşlı sayarım.
Bu, biraz ‘aykırılığımdan’ kaynaklanıyor. Akaretler yokuşu ekibine sırf adı ‘arabacı takımı’na çıkmış olması nedeniyle sempati duyarım.
Varsın söz konusu ‘arabacılar’ Yıldız ve Dolmabahçe saraylarının hünkar armalı kupalarında dizgin sallamış aristokratik familyaya uzansınlar, onlar bana, sınıf aidiyeti itibariyle daha yakın durmam gereken Mekteb-i Sultani ve kendi semtim olan Kalamış burnu takımlarına oranla daha ‘demokratik’ gelirler.
Dolayısıyla, belki son şampiyonluk tarihini çıkartamam ama yine de birisi hangi takım taraftarı olduğumu sorduğunda, ‘Beşiktaşlıyım’ cevabını veririm.
Fakat, bundan böyle aynı yanıtı verirken zorlanacağım...
* * *
ÇÜNKÜ baksanıza, Pakistan'ın darbeci generali Pervez Müşerref de Beşiktaşlıymış... Tüh, müşerref olmaz olaydım !
Ankara'da yaşamış olan ve Türkçeyi adamakıllı kıvıran hazret Hakan Denker'le konuşurken, önce kendisinin bizim ‘arabacı takımını’ tuttuğunu duyurmuş.
Sonra, meşru Navaz Şerif hükümetine kılıç atma nedenine değinirken, Ankara'daki ‘Milli Güvenlik Kurulu’muzdan esinlendiğini eklemiş.
Üstelik, zahir tam karşıdaki Üsküdar'la ilintisi bulunduğundan, Paşanın familyası Türk gazetecilerin karşısında maaile ‘Katibim’ şarkısını söylemiş.
Doğrusu, onunla aynı takımı tutmak ağrıma gitti. Pakistan çoğulcu rejime dönene dek IMF'nin kredi dondurması gibi, ben de Beşiktaş taraftarlığımı askıya almayı düşündüm. Ama pireye kızıp yorgan yakmak olur diyerek vazgeçtim.
* * *
DENKER'in mülakatını okudum ki, aklıma tabii hemen Bekir Coşkun'un İslamabad'daki darbe ertesinde yazdığı o harikulade yazı geldi.
Coşkun özetle, biz nasıl Pakistan'a biraz acıma ve tebessümle bakıyorsak, Batı'nın da bize öyle baktığını ve arada grado farkı olduğunu kaydediyordu.
Tekrar ve bilhassa dikkatinizi çekerim, Pervez Müşerref ‘Hürriyet’teki röportajda ‘Milli Güvenlik Kurulu’muzu örnek aldığını söylüyor.
Nitekim, Müşerref Paşa bizden esinlendiği teoriyi derhal pratiğe uyguladı ve daha ilk televizyon açıklamasında, ülkenin bundan böyle aynı adı taşıyan bir mekanizma tarafından yönetileceğini duyurdu...
Oysa hatırlayın, zaten yıllardır Batı'nın eleştirdiği aynı ‘MGK’mız, Pakistan'da darbenin yapıldığı gün yayınlanan Brüksel Komisyonu ‘Genişleme Raporu’nda da, evrensel demokrasiye aykırı düştüğü çağrışımıyla ve diplomatik bir ‘lisan-ı münasiple’, Türkiye'ye yöneltilen ‘okların’ en baş sıralarında yer alıyordu.
* * *
BEKİR Coşkun'un yazdıkları bundan daha iyi biçimde somutluk kazanamaz !
Şu işe bakın ki, İslamabad'daki bir darbeci generalin kendisine ‘model’ (!) addettiği Ankara organını ülkemizin aidiyetini talep ettiği Avrupa Birliği değil ‘model’ saymak, sivil demokrasiyi önleyici handikap addediyor.
Bu kurumun işleyişiyle Türkiye'nin Topluluk üyeliğini irtibatlandırıyor.
Doğu'nun ‘totaliter coğrafyası’ tarafından ‘örnek’ olarak benimsenen ve bize ait bir mekanizma Batı'nın ‘özgürlük coğrafyası’ tarafından reddediliyor.
Ve üstüne üstlük, yukarıdaki darbeci general Beşiktaşlı olduğunu söylüyor.
‘Kara kartal’ın kanatlarına tutunup onu aşağılara çekmeye çalışıyor.
Yağma yok Müşerref General, yağma yok ! Bizim takım Avrupa liglerinde oynuyor ve her şeye rağmen ‘özgürlük coğrafyası’ sahalarında şut çekiyor.
Senin tezahüratın bize ancak bela getirir... Kendi kalemize gol atarız...
Sen kendine tez elden başka takım bul ve Beşiktaş'ımızı rahat bırak !
Paylaş