Barbie Bebek

Barbie'yi yakından tanıyorum ve tanıdığım günden beri de nefret ediyorum. Karşılaşmamız kızım dört-beş yaşına vardığı zamanlarda olmuştu. Kaltak lüküs bir ‘‘sunshine girl’’ü ya, makyaj çantası, Porsche otomobili, piknik takımı, kayak botu, sayısız adet yan aksesuarla donanmış.MEMESİNİ küçültmüş, poposunu büyültmüş ve belini genişletmiş... Yok, cerrah masasına yatarak silikon muamelesinden geçen bir ‘‘artiz’’i kastetmedim. Ama farketmez, çünkü son tahlilde ikisi de aynı kapıya çıkıyor.Vücut şeklini değiştiren yaratık öz itibariyle modern efsanelerin en ön safında yer alıyor. Hatta, bizzat onları üretiyor. Cilalı imaj pırıldatıyor.‘‘Barbie’’den söz ediyorum...* * *BARBİE mi ? Hani şu Ruth Handler adlı kadının 1959 yılında Amerika'da yarattığı ve taklitleri hariç o tarihten beri yaklaşık on milyon adet satan; yirmi santim boyutunda, sarı lepiska saçlı, süper - seksi endamlı, ‘‘haute couture’’ gardroplu ve tripleks villa mobilyalı plastik bebek var ya, işte o !Galiba şu sıralar bir de şarkısı dolanıyor. Klibini gördüm ve sözlerini dinledim, modern efsaneyi bütünüyle yansıtıyor. Listelerde de başa güreşiyor.Küçük kızların rüyasına giren ve onların gelecekteki hal ve oluş tarzları için ‘‘model’’ oluşturan bu efsunlu oyuncak şimdi ‘‘lifting’’e tabi tutulmuş.Şubat'tan itibaren piyasaya sürülecek yeni Barbie'lerin bir bölümü daha ‘‘sıradan’’ bir görünüm arzedecekmiş. Harcıalem kadınlara benzeyecekmiş.Çünkü, göğüslerinin Barbie kadar iri, kalçalarının Barbie kadar dar ve bellerinin Barbie kadar ince olmasını isteyen küçük kızlar buluğ çağından itibaren böyle bir form yakalayamadıklarının bilincine varınca derin komplekslere sürükleniyorlarmış. Kendilerinden şüphe ediyorlarmış.Dolayısıyla, imalatçı firma bebeği ‘‘insanileştirmeye’’ karar vermiş. Vücut oranlarını eh beş çocuk doğurmuş ve hamur yemeği tıkınmış toprak kadınlarının erken hantallığına benzetmese bile, yine de elastikileştirmiş.Sahra topu güllesi memelerde hacim daraltmış, sıskamtrak basen nahiyesinde but tombullaştırmış, dar kemer mıntıkasında da ölçek arttırmış.Yeni Barbie her gün Kaliforniya cimnastiği yapan afet bir hatundan ziyade, ketçaplı hamburgere dayanamayan orta sınıf bir Amerikan dişisine dönüşmüş.* * *BARBİE'yi yakından tanıyorum ve tanıdığım günden beri de nefret ediyorum.Karşılaşmamız kızım dört-beş yaşına vardığı zamanlarda olmuştu. Velet nereden öğrendiyse öğrenmiş, bir gün Barbie isterim diye tutturdu.Eh babayım ve kızım canım kızım, bir hafta sonu bana geldiğinde oyuncakçı dükkanına götürdüm. Henüz pek naifim ve işte alelade bir bebek bekliyorum.O ne, bütün bir reyonu ayırmışlar. Anadan üryan modelinden Hollywood havuzu başında bikinilisine; aerobik eşofmanlısından villa bahçesinde ızgara partilisine kadar inanılmayacak ölçüde çok çeşidi var.Artı, kaltak lüküs bir ‘‘sunshine girl’’ü ya, makyaj çantası, Porsche otomobili, piknik takımı, kayak botu, sayısız adet yan aksesuarla donanmış. Ve hepsi el yakıyor. Ben Kaliforniya'da altın madeni, Teksas'ta petrol kuyusu ve Dallas'ta televizyon şirketi işletmiyorum, kızım onu da isterim, bunu da isterim diye yapıştıkça içim cız ediyor. Cüzdanım daha da hafifliyor.Neyse anan yahşi baban yahşi ve geçmiş gün unuttum, küçük bir servet bırakarak ve yanılmıyorsam bir bebek, iki de kıyafetle mağazadan çıkabildik.Daha sonraki aylarda bana uğradığında da Barbie'nin gardrobunu düzmeyi, makyaj malzemesini tamamlamayı, evini dekore etmeyi sürdürdürdük.Ancak farkettim ki bu hatunun üst engebeleri gerçekten Jayne Mansfield'in ergenlik rüyalarıma girmiş memişlerine taş çıkartırken, bel ve bilhassa da kalçalar işte manken müsveddesi o sıska Twiggie'nin hacminde kalmaktadır.Yukarı ve orta mıntıkaya hiç itirazım yok ama doğrusu alt nahiyeye fazla bir anlam veremedim. New York'lu Yahudi periler hariç genel olarak Amerikan kadınlarından, özel olarak da Batı sahili ‘‘baby’’lerinden zerre kadar hazetmem, bu estetik ölçüsüzlüğü ‘‘sus ve güzel ol’’ bir salaklığa yordum.* * *SONRA, aradan bir kaç zaman geçti, baktım benim küçümen kız aynanın karşısına kurulmuş ve olmayan göğüslerine yerleştirdiği kağıt toplarla ıkın ıkın şişiniyor. Nefesini tutarak da belini mümkün mertebe içeri çekiyor.Bir de, ‘‘Baba senin niye yüzme havuzun yok’’ diye serzenişte bulunuyor.Durumu şıp diye kavradım. ‘‘Barbie semptomu’’nu yakaladım. Tam anlayacak yaşta olmasa da, Kerimem hanımefendiye estetik, vücut ve modern efsaneler hakkında uzun bir diskur çektim. Mitolojiyi mümkün mertebe yıkmaya çalıştım.Zaten oyuncakçı dükkanına girdiğim günden beri Barbie'ye duyduğum nefreti bu defa alenen kustum. Bebeği kızımın nezdinde bebek, insanı da insan kıldım.Demek ki yaklaşık on dört - on beş yıl oluyor, Barbie'yle hesaplaştım.* * *KIZIM şimdi büyüdü. Şükür, Barbie'nin ne göğüs, ne kalça, ne de bel oranlarıyla ilgileniyor. Eskisini de umursamıyor, yenisini de takmıyor.Mutluluk kriterlerini sahte efsanelerin cilalı imajlarıyla belirlemiyor.Ama ben Barbie'den nefret etmeyi hala sürdürüyorum.Bu defa da meme ölçülerini küçültüldüğü için...
Yazarın Tüm Yazıları