BATI Avrupa meteoroloji bültenleri çoğu kez, ‘‘Azor Adaları üzerindeki alçak basınç sistemi gelecek 24 saat içinde Kıta'yı tedricen etkisi altına alacak’’ girizgahıyla başlar.
Çünkü, detaya girmeyeceğim, Ekvator'dan yukarı çıkan sıcak akıntılar ve Atlantik'ten dönen Alize rüzgarlar Portekiz'e ait Okyanus takımadaları yörüngesinde ‘‘karambol’’ yaratır.
Sonra da, bu hemen daima doğuya yönelir ve Avrupa'yı aynı karambola boğar.
Söz konusu atmosferik olguya ‘‘Azor Sistemi’’ adı verilir.
* * *
BİLİNE ki, önceki günden beri yalnız Avrupa Kıtası değil bütün yerküre ve de yalnız hava durumu değil dünya durumu, ‘‘Azor sistemi’’ne girdi!
Bunu önce, ‘‘W’’ rumuzlu Bush'la İngiliz ve İspanyol çömezlerinin Ada üzerinde gerçekleştirdikleri ‘‘Pazar buluşması’’ndan dolayı metaforik bir benzetme olarak söylüyorum.
Fakat bilhassa, uluslararası ilişkilerin geleceği açısından somut saptama yapıyorum.
Dün ben bu satırları yazarken BM Güvenlik Konseyi ‘‘son şans’’ için toplanmamıştı ama, görünen köy kılavuz istemez, mucize yaşanmadığı takdirde savaş artık mukadderdir!
‘‘Önümüzdeki 24 saat’’ müneccimliğine kadar gitmesek dahi, meteoroloji bültenleri yerine haber bültenleri tereddütsüz, ‘‘Azor Sistemi yeryüzünü etkisi altına alacak’’ diyebilir.
Yanılgı payı sıfıra yakındır ve değme rasathaneler böyle doğru bir tahmin yapamaz.
Vaftiz babası ben olayım, evet, 16 Mart 2003 tarihinde ‘‘Azor Sistemi’’ başlamıştır.
* * *
SİSTEMİN hangi ‘‘hava şartları’’nı getireceğini üç aşağı, beş yukarı biliyoruz.
Bu, ‘‘ultra güç’’ün dayattığı ve ‘‘pan Americana’’ nitelikli, kendi tahakkümündeki ‘‘emperyal barış’’ anlayışı olacaktır. Tabii, ‘‘barış’’ kelimesini tırnak içinde kullanıyorum.
Onun ‘‘barış’’ı bugün Irak'ta, yarın başka yerde ‘‘savaş’’a tekabül eder. Edecektir de.
Zaten, ‘‘W’’ rumuzlunun çevresindeki en önemli ‘‘yeni muhafazakar’’ ideologlardan birisi olan Robert Kagan bunu son kitabında gayet net biçimde teorileştirmektedir.
‘‘Diplomasi ancak ‘uygar' (!) ülkelere uygulanır’’ diyerek, Birleşik Amerika’nın ‘‘uygar olmayanlara’’ (!) karşı ‘‘zapti davranması’’ gerektiğini çok açıkça söylemektedir.
Dolayısıyla, Irak'ı ABD'nin‘‘Azor Sistemi’’nde bir başlangıç; fırtınanın habercisi bir gökgürültüsü olarak görmemiz ve kendimizi boraya, tayfuna hazırlamamız gerekmektedir.
* * *
ÖTE yandan, nasıl ki atmosferik basınç sistemlerinin çelişkisi tedrici dönüşüm getirir, aynı şekilde, uluslararası sistem açısından da işte böyle bir ‘‘hava dönüşümü’’ yaşıyoruz.
Ve, yine ‘‘Azor meteorolojisi’’ndeki gibi esas karambol Avrupa üzerinde dönecek.
Sorun şu an Ortadoğu'da yoğunlaşıyor ama, orası özünde ancak bir ‘‘yan sistem’’dir.
Portekiz adalarının ayırdığı Okyanus'ta bugün iki sahilin mesafesi sonsuz açılmıştır.
Ülke politikalarının ötesinde, bilhassa kamuoylarında açılmıştır. Kolay kapanamaz.
O kamuoyları da Bush yağcısı Blair'li Londra'ya ve Aznar'lı Madrid'e çok kızgındır.
Onlar yolcu, Chirac - Schröder çiftinin Fransa - Almanya ekseni ise hancıdır.
Nitekim, küstah Rumsfeld bu ekseni ‘‘kocamış Avrupa’’ diye aşağılasa bile, daha öngörülü Kagan, ‘‘Genç Avrupa Paris ve Berlin'dir’’ diye saptamak zorunda kalmaktadır.
Her halükarda, NATO zaten hayati darbe yediğinden, üs ve askerleri sevketmek de dahil, Washington'un Yaşlı Kıta stratejisi artık Orta ve Doğu Avrupa coğrafyasına kayacaktır.
Başka bir deyişle, ‘‘Azor Sistemi’’ iki-üç bin kilometrelik bir sıçramayla Alplerin ötesine sıçrayacak ve kendi meteorolojik etkinliğini Tuna havzasından itibaren pekiştirecektir.
Peki, bu ‘‘atmosferik hava’’ ne kadar sürer? Sonrasında neler getir, neler götürür?
Her meteorolojik basınç sistemin bir ‘‘anti’’si olduğunu ve mutlaka onun da geleceğini biliyoruz ama, heyhat, siyasetbilim rasathanesi henüz böyle kesin bir tahmin yapamıyor...