Paylaş
Sami Kohen ve Temel İskit’le birlikte “anavatan” basınının en ehil “yavruvatan” (!) gözlemcilerinden birisi olan Erdal Güven de dünkü “Radikal”de şu ifadelere yer verdi:
“Seçim sonuçları ister istemez AKP’nin Kıbrıs politikasını geriletmek için siyasi malzeme yapılacak. Nitekim daha sonuçlar açıklanır açıklanmaz Kuzey Kıbrıs’taki ‘Kıbrısçılar’ bu yönde propagandaya başladı.
Progandanın önümüzdeki günlerde Türkiye’ye yayılması, Kıbrıs üzerinden AKP’nin altının oyulmaya çalışılması kaçınılmaz ve olmaz olmaz demeyin ! (?) Talat’ın yenilgisi pekâlâ AKP’nin Kıbrıs politikasında sonun başlangıcı olabilir.”
* * *
EVET, “yavruvatan”daki (!) seçim sonuçlarının “anavatan” açısından şu anki özü Güven’in vurgulamış olduğu bu temel noktaya odaklanıyor.
Nitekim de statüko kalemlerinin yine dün yazmış olduğu satırlara şöyle bir göz atın.
Tümü birden, bugüne dek kullandığı söylemle “Mister No” lâkaplı Rauf Denktaş’a has “çözümsüzlük çözümdür” şiarını sahiplendiği izlenimini veren Derviş Eroğlu’nun başkan seçilmesini büyük sevinçle kutluyorlardı. Bir zil takıp oynamadıkları kalmıştı.
Yani, aynen “Radikal” yazıişleri müdürünün öngördüğü gibi Kıbrıs üzerinden AK Parti’nin altı hemen oyulmaya başlanmıştı ki bu, siyaset oyunu açısından son derece doğaldır.
Zaten bütün politikalarını şovenizm ve “öteki” hasmaneliği eksenine kurmuş bir muhalefetin KKTC’deki gelişmeden yararlanmak istemesi kadar normal bir şey düşünülemez.
Tersi maddenin tabiatına aykırı bir gelişme oluştururdu.
* * *
İMDİİ, dünyada bir tek ülkemizde geçerli olsa dahi resmi ifadeyi oluşturduğu için “KKTC” rumuzunu kullandım ama bunu aslında “KKEESGC” diye zikretmek gerekiyor.
“Kuzey Kıbrıs Ekmek Elden Su Gölden Cumhuriyeti”nin baş harflerinden oluşacak bir kısaltmayı kastediyorum.
Evet “KKEESGC”, çünkü aynı Kuzey Kıbrıs yalnız varlığını değil Ada’nın Türkiye’ye bakan bölgesinde hüküm süren ve “anavatan”la karşılaştırılmayacak oranda yüksek olan hayat seviyesini de o ekmeği gönderen ve o suyu taşıyan aynı Türkiye’ye medyundur.
Bunu bir “büyüklük taslaması” olarak değil nesnel bir saptama olarak söylüyorum.
* * *
FAKAT tabii ki kabul, yukarıdaki “muhtaciyet” uluslararası tecritten kaynaklanıyor.
Ancak kim başkasının harçlığıyla yaşamak ister? Kim ha bre başına kakılsını ister?
Dolayısıyla, çok haklı olarak bu durum en önce Kıbrıslı soydaşlarımızı tedirgin ediyor.
Ama asla unutmayalım baş sorumlu, 2003 Mart’ının Lahey’inde yine “hayır” demiş olan ve böylelikle de Rum Yönetimi’ne AB üyeliğini altın tepsi içinde sunan
Denktaş’tır!
Çözüm ışığı belirdiği andan itibaren Ankara’ya karşı “kamuoyu şantajı” uygulamış ve böylelikle de bilûmum Türk hükümetlerini parmağında oynatmış olan o
Denktaş ki, bugün en azılı, en ilkel ve en marjinal “ulusalcılar”ın hem baş tâcı, hem de sözcüsüdür!
Zaten de “statüko zaptiyeleri”nin şimdi sevinçten uçması, “Mister No”ya mirasçı addedilen Eroğlu’nun da aynı şantajcılığa başvuracağı hesabından kaynaklanmaktadır.
* * *
PEKİ evdeki hesap çarşıya uyacak mı? Yeni KKTC lideri ya irâdi bir tercihle köhne selefinin yöntemlerine başvurarak, ya da kendisine rağmen “anavatan”daki statüko kurmayı tarafından manipüle edilmeyi kabullenerek “yavruvatan”ı kullanacak ve kullandıracak mı?
Cevabı yine Erdal Güven’in yukarıdaki “olmaz olmaz demeyin” ünlemiyle açık bırakıyorum, çünkü kesin yanıt “yavruvatan”da değil “anavatan”da netlik kazanacak.
Paylaş