DUYDUK duymadık demeyin, Hint firması "Tata Motors", İngiliz "Jaguar" ve "Land Rover" oto şirketlerini almak için Amerikan kumpanyası "Ford"a teklif vermiş.
Henüz ortada kesinleşmiş bir şey yokmuş ama, Delhi gazetelerine sızan bilgilere göre taraflar 1,5 milyar dolarla 2,2 milyar dolar arasındaki bir rakam için pazarlığa oturmuşlar.
Biliyorum biliyorum, şimdi çok muhtemelen, "Hadi Hinduyu ve İngilizi anladık da, o soğan cücüğü Amerikan nereden peydahlandı" diye soracaksınız.
Merak kumkumalığınızı gidermek için onu da hemen cevaplayayım.
* * *
EFENDİM şuradan peydahlandı ki, belki sizin, benim ruhumuz duymamıştı ama, Büyük Britanya’nın o çok prestijli iki markası zaten hanidir "coni" mülkiyetine geçmişti.
Aristokrat Londra kulüplerinden değil, çirkin Detroit gökdelenlerinden yönetiliyordu.
Yani, eğer yırtıcı hayvan armalı otomobilinizin deri koltuklarını koklayarak veya "LR" alámet-i farikalı dört çarpı dördünüzün süspansiyonlarını zıplatarak şimdiye kadar kendinize de Lord asaletinden pay çıkartmakta idiyseniz, eh geçmiş olsun!
Sandığınızın tersine, Majesteleri İmparatorluğu’nun değil, hamburger imparatorluğunun otolarını kullanmaktaydınız.
Dolayısıyla da, şanzımanı İngiliz gresi yerine Amerikan ketçabıyla yağlayabilirsiniz.
* * *
ANCAK dikkat, zira dediğim gibi, eski efendinin yüzüne bile bakmadan direkt Detroit’le cebelleşen Asya şirketi eğer işi bağlarsa, şanzımanı artık o ketçapla da yağlayamazsınız.
Ya bütün Hint alt kıtasında "köri" denilen ve içine binbir baharat karıştırılan salçaya; ya da yine binbir tropikal meyveyle bulamaçlanan "mango"ya talim edeceksiniz.
Ve tabii, direksiyonda da ne bir Purcell kantatı, ne bir blues notası dinleyebilirsiniz.
İngiliz klasik mûsikisi ve Amerikan cazbandı yerine, şimdi Hindu nağmelere tálim!
Fakat kabul, "Jaguar" ve "Land Rover"ların yeri göğü tutmuş şöhreti hürmetine, o eski Raj Kapor filminin pek bir avam "Avaremu" şarkısını tavsiye edecek değilim.
Ama örneğin, vasıtanızın ultra streo hoparlörlerinde benim sonsuz tapındığın Ûstad Vilayet Han’dan olağanüstü "rágá" tınılar dinleyebilirsiniz ki, böylelikle de fil yerine "Jaguar"la paryalarını teftişe çıkmış bir mihráce olduğunuz hayalini kurabilirsiniz.
Ne varmış yani, ilk "Hintler İmparatoriçesi" (!) Kraliçe Viktorya, güneş batmaz emperyal devlete ait iki "simge" firmanın, teba bile değil ancak "kûl" addettiği paryalara satılacağını öğrense, kantarda bilmem kaç pund çeken şişko gövdesiyle mezarından fırlarmış.
Fırlasın efendim, tekrar çukura düştüğüyle kalır ve de zamanların değiştiğini öğrenir!
* * *
EVET, zamanlar öyle değişti ki, bırakın ekonomik boyutunu falan, söz konusu gelişme sırf sembolik açıdan dahi kü-re-sel-leş-me denilen olguyu ispatlamaya yetiyor.
Mumla aransa, bundan daha somut ve daha sim-ge-sel bir delil bulunamaz.
Düşünebiliyor musunuz ki, "Jaguar"ı kolonyal şehirlerde ve "Land Rover"ı sömürge kırlarda olmak üzere her ikisi de son dönem bir İngiliz emperyalizmiyle; bilhassa da o imparatorluğun "mücevheri" addedilen Hindistan’la özdeşleşen çok ünlü ve çok prestijli otomobil firmaları, şimdi bizzat aynı Hindistan’ın mülkiyetine geçmek üzeredir.
Bombay’da yırtıcı hayvan armalı otoyla saraya giden eski "efendi"ninve Bengal’de "LR" amblemli ciple safariye çıkan eski "sahip"in en ünlü mülkleri dahi bugün, kendisine danışılmak ihtiyacı bile hissedilmeden, yine eski "kûl"ların tapusuna geçmektedir.
Evet evet, zamanlar değişmektedir ve İngiliz işçiler Hindu patronlar için üretmektedir.
Dolayısıyla da, "ayakları baş kılan" küreselleşmeye bin şükür ve ilk "Hintler İmparatoriçesi" (!) Kraliçe Viktorya’ya, asil "Jaguar"ın deri koltuğundan bin nanik!