2006 idrakleri

ŞU 2006 takvimi öylesine çok yuvarlak rakam yıldönümüne denk geliyor ki!

Belki unuttuklarım da vardır ama hatırladıklarımı teker teker sayayım:

1936 İspanya İç Savaşı’nın yetmişinci; 1956 Macaristan ayaklanmasının ve Bolşevik Partisi 20. Kongresi Kruşçof raporunun ellinci; 1966 Çin "Kültür Devrimi"nin(!) kırkıncı ve nihayet, 1976 Mao’nun ölümünün otuzuncu yıldönümlerini idrak ediyoruz.

* * *

"KUTLUYORUZ" fiilini kullanmak yerine kasten "idrak ediyoruz" dedim.

Çünkü, her biri birer tragedyaya uzanan bu olayların kutlanacak yanı bulunmuyor.

Olsa olsa, ancak ağlanabilir.

Biraz mantık ve ahlak sahibi insanlar ise bunları "idrák yıldönümü" olarak algılar.

Yuvarlak rakam anmalarda olduğu gibi, bilanço çıkartılır ve vicdan muhasesi yapılır.

* * *

ARTI, İberya’da kızılların "geçemezler" masalı ve Çin’de Mao’nun "uzun yürüyüş" mavalı, yıldönümlerinin hepsi de "tarihin en büyük yalanı" olan komünizmle ilişki taşıyor.

Ve, inanılmayacak şey, Türkiye’de bunu dobra dobra söylemek cesaret gerektiriyor.

Kıymeti kendinden menkûl ve "Şark’ta muteber" cinsi bir "sol münevverán" öyle sulta kurmuş ki, alnınıza "emperyalist uşağı"(!) ve "dönek gerici"(!) yaftasını vuruveriyor.

Oysa, "Duvar"ın yıkılmasından on yedi sene sonra bile bu tür bir "entelektüel terör"ün hüküm sürebildiği ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmez ki, onların cibilliyeti de bellidir.

Peki, tüm Cumhuriyet tarihi boyunca en forslu Marksist partisinin dahi taş çatlasa yüzde üç destek bulabildiği bir Türkiye’de, nasıl oluyor da böyle bir dehşet estirilebiliyor?

Komünist zihin sistematiği neden bir tek bizde "dokunulmazlık" zırhı edinebiliyor?

* * *

BELKİ bunun ilk "duygusal nedeni"ni(!), "düşenin dostu olmaz" sözüyle aslında tersi arzulanan ve mağluba merhamet hissiyatı yansıtan olumlu bir yaklaşımla açıklayabiliriz.

Tamam da, o mağlup merhameti hak etti mi? Edebilir mi ve ediyor mu?

Kırk yıl önce "Kültür Devrimi" diye bir kültür vahşetine imza atan ve otuz yıl önce öldüğünde de arkasında on milyonlarca cinayet bırakan Mao ve Maoculuk affedilebilir mi?

Elli yıl önce, bir yandan totaliter rejimi sürdürebilmek için, ancak Nazi Almanya’sıyla kıyaslanabilecek soykırımlar dizisini fısıltıyla açıklamak zorunda kalan; diğer yandan da, Macar halkının özgürlük isyanını tank namlularıyla bastıran bir sistem mazur görülebilir mi?

Hayır hayır, böyle bir merhamet suç ortaklığı anlamına gelir ve ceremesi sonsuzdur.

* * *

"KADER arkadaşı" statüko zaptiyelerinin son çare olarak komünist hortlaktan medet ummasını bir başka yazıya bırakıyorum, tam cehalet değil ama işin içine bilgisizlik de giriyor.

Zira, "Duvar" yıkıldığından ve dolayısıyla "kızıl arşivler" kısmen açıldığından beri, "tarihin en büyük yalanı"nın ipliğini somut belge ve delillerle pazara çıkartan ve son on on beş yılda Batı dünyasında yayınlanan kitapların büyük çoğunluğu Türkçeye çevrilmiyor.

"Komünizmin Kara Kitabı"nı hariç tutarsak, dev Fransız tarihçi François Furet’in "Bir Hayálin Mazisi"; Alman meslektaşı Ernst Noltke’nin "1917-1945 Avrupa İç Savaşı"; ikilinin yazışmalarını kapsayan "Faşizm ve Komünizm" ve Cung Şang ve Con Halliday’in o olağanüstü "Mao" biyografisi dilimize kazandırılmadı. Bu başyapıtları çok az insan okudu.

Hayır, bunu "sol münevveran"ın(!) yayın hayatındaki tasallutuna bağlamıyorum.

Fakat, böyle bir komplo teorisi üretmiyorum ama şu da kesin ki, yukarıdaki bilgilerden mahrum bir "intelligentsia" 2006’a denk düşen yıldönümlerinin derinliğini idrak edemez.

O halde, İspanya Savaşı’nı zaten yapmıştım, ben kendi hesabıma ve Aralık bitmeden önce, yukarıdaki yıldönümlerini teker teker "idrák etmeyi" ve "et-tirt-me-yi" sürdüreceğim.
Yazarın Tüm Yazıları