Hadi Uluengin: 2001

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

2001 deyince benim aklıma Stanley Kubrick'in o harikulade filmi gelirdi.

Üstad İngiliz yönetmenin Homeros efsanesine atfen ‘Uzay Odyssey’i diye vaftiz ettiği ve dilimize galiba ‘Uzay Macerası’ başlığıyla uyarlanmış olan bu başyapıt film daha ilk gösterime girdiği gün muazzam olay yaratmıştı.

Sinemalar haftalarca kapalı gişe oynadı ve tartışmalar sürüp gitti...

Richard Strauss ve Aram Haçaturyan musikisinin de büyük ustalıkla kullanıldığı eser 2001 yılında ve adı üzerinde, bir uzay gemisinde geçer.

Zamanın göreceliğinde ve dünyanın geçmişinde ve geleceğinde uçar...

İşte merak bu ya, dün sabah tuttum senaryonun çevriliş tarihe baktım.

* * *

1968! Yani, topu topu otuz iki sene önce...

‘Mukaddes isyan’ın gençliği kasıp kavurduğu; Rus tanklarının Çekoslovakya'yı işgal ettiği; Vietnam Savaşı'nın sürüp gittiği ve ‘Morrison Süleyman’lı dönemin yerleşiklik kazandığı ‘altın atmışlar’ın sonlarına doğru...

Armstrong'un Ay'a ilk adımı atması ise ancak ertesi yıl gerçekleşecek...

Her halükarda, 1968'in şeyleri dün gibi yakın, berrak ve sarih!

Fakat, demek ki gerek Kubrick, gerekse filmden büyülenmiş olan biz seyirciler, üç günden beri fiilen yaşadığımız ve o vakitler çok uzakta gözüken üçüncü milenyum başlangıcını bambaşka bir biçimde tahayyül ediyormuşuz...

Demek ki, 21. yüzyılla birlikte uzay yolculuklarına çıkmak ve Einstein'ın izafi zamanına hükmetmek varsayımını normal bir hedef olarak algılıyormuşuz.

Başka bir deyişle, insanlığın dev adımlarla ilerleyeceği fikrine öylesine iman etmiş durumdaymışız ki, 2001 yılının, filmin çevrildiği 1968 yılıyla hiç benzeşmeyeceği hipotezi bizleri yadırgatmıyormuş.

* * *

OYSA, insanlık ne umduğumuz kadar çabuk ilerledi, ne de 2001 ‘Uzay Odyssey’lerinin ‘ahval-i adiye’ sayılacağı bir dönem olacak.

Trükajları Stanley Kubrick'inkinden biraz daha ustalaştırılmış filmler bugün de bilim kurgu senaryoları olmanın ötesine gitmiyor.

Yapıtın gerçekleştirildiği 1968 yılından bu yana Ay sathında yürünmesine, gezegenlere uydu atılmasına veya uzay mekikleri yollanmasına rağmen tahayyül dünyası geniş ama varsayımlarında ölçülü bilginler, bırakın yıldızlar ve galaksiler arası yolculukları, Merih'e gidilmesi konusunda dahi son derece mütereddit davranıyorlar. Her halükarda da tarih öngörmüyorlar.

Hele hele, zamana hükmetmek hayal bile sayılamayacak ölçüde uzakta!

Otuz iki seneden beri bu konudaki tek kayda değer gelişmeyi ‘Bing Bang’ teorisini kağıt üzerinde ispatlayan bir teleskopun üretilmesi oluşturrdu...

Pratik ise sıfıra sıfır, elde var sıfır...

Kuşku yok, 2001 yılı insanlığın ‘Uzay Odyssey’ine tekabül etmiyor!

* * *

O takdirde, açık açık söyleyelim ve kabullenelim:

Bizler gerçek ve mecazi anlamda çok fazla ‘uçmuşuz’!

Hem kameranın arkasında, hem de sinemanın koltuğunda ‘uçmuşuz’.

19. yüzyıl ortalarından beri geçerli olan teknik ilerlemeyi ‘bilimselci’ mantıkla abartarak, 1968 yılında, topu topu otuz iki sene sonra yıldızlararası yolculuklara çıkacağımıza ve de üstelik zamana hükmedeceğimize inanmışız.

Oysa işte 2001'i yaşıyoruz ve 2101 için bile dev hayallere kapılmıyoruz.

Yani, bugün daha gerçekçi davranıyoruz ve hayallerimizi dizginliyoruz.

Peki, 1968'de düşlediğimiz Odisseus yolculuklu 2001 mi daha iyiydi; yoksa şu an fiilen içinde bulunduğumuz somut ve nesnel 2001 mi?

Sorunun cevabını bilmiyorum ama 2001 yılındaki kuru gerçekçiliğimizin 1968 yılındaki boş hayalciliğimizden daha sağlıklı olduğuna pek inanmıyorum...

Yazarın Tüm Yazıları