Üvey annesine aşık olan gence gelen mektuplar

Geçen hafta cumartesi öyküsünde, genç bir adamın dram mı, utanç mı olduğuna karar veremediğim mektubunu yayınlamıştım.

Kısaca hatırlatayım: Bu genç mimarın annesi ölünce, babası oğlundan bir yaş büyük genç bir hanımla evlenmiş. Üstelik genç eşini aldatmaktan da geri kalmamış. Bu genç hanım da, bu duygusal karmaşa içinde kendini üvey oğlunun kollarına bırakıvermiş. Birbirlerine bağlanmışlar ama bunun imkansız bir aşk olduğunun bilincinde genç adam. Çaresiz ve umutsuz bir durumda, çıkar yol arıyor. Ona okurlarımdan oldukça ilginç yorumlar geldi. Bazıları muhafazakar, bazıları fazla gerçekçi, bir kısmı ise her şeyi doğal kabul edenlerden. Sonuçta bunlar sizin görüşleriniz, yorumlarınız... Bana da bir kısmını köşeme aktarmak düşüyor. Bunları görünce; iyi ki "Güzin Abla" değiller, diye düşünmekten kendimi alamadım...

Babası günah işlemişse günaha günahla karşılık verilmez

Merhaba Güzin Abla, ben 30 yaşındayım ve İstanbul’dan yazıyorum size. Köşenizde yayınlanan cumartesi günkü (02/02/2008) mektubu dehşetle okudum. O adam nasıl bir evlattır? İnsan babasına böyle bir şeyi nasıl yapabilir? Üstelik hem utandığını söylüyor hem de o kadını yanına almaktan bahsediyor yazının sonunda. Bu bile ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koyuyor. Doğrudur, babası günah işlemiştir, hata yapmıştır ama hataya hatayla, günaha günahla cevap verilmez. Kaldı ki adam eşini tercih etmiş ve ona dönmüş; bu bile o kadına yetmemiş. Ayrıca Allah hepimize irade denilen o benzersiz gücü nasip etmemiş mi? Bu gücü neden vermiş bize sevgili ablacığım? Bu gibi

durumlarda kullanmak için değil mi? Belli ki ahlaki değerlerden yoksun olan baba, oğlunu da o değerlerden yoksun bırakmış. O arkadaş hiç yalan söylemesin, "Utanıyorum" diye çünkü ar damarı çatlamış. Hele ki dinimizde ana-baba her şeyden üstündür, düşünün ki onlara "Öf" dememiz bile yasaklanmışken bu ahlaksız adam babasını sırtından bıçaklamış. Umarım bu yazımı yayınlarsınız sevgili Güzin Abla. Böylece insanların böyle evlatlar hakkında neler düşündüklerini herkes görsün isterim.

RUMUZ: BURAK Ö.

Bu dünyanın tüm kızları yok olup gitmediler ya

2 şubat 2008 tarihli köşenizde yayınlanan; "İmkansız aşk" rumuzlu okurunuza -dayanamayıp- cevap niteliğinde birkaç cümle yazmak istedim. Önce o arkadaşa en kötü derdiniz bu olsun, diyeceğim. Herkesin elbette kendine göre çok önemli bir derdi var ama etrafa bir bakın; bazıları öyle acılar yaşıyor ki... Öyle çaresiz dertlerle geçiriyor ki yaşamını; biz şükredelim hayatımıza.

Ona şu sözlerimi aktarın lütfen: "Arkadaşım, yaşın 32; yani çocuk değilsin. Gene de böyle durumda olduğuna göre demek ki büyük bir aşka kapılmışsın. Belki senin durumunda olmadığım için seni pek fazla anlayamamış olabilirim. Ama bir iki tavsiye verebilirim yine de...

Gelenek, görenek, örf ve adete aykırı olduğunu biliyorum ama artık bunları düşünüp de daha fazla kendini üzme. Nasıl olsa olan olmuş. Önce babanla o hanımının boşanmalarını beklemelisin. Çünkü belli ki nasıl olsa boşanacaklar. Boşanınca sevdiğin kadının uzaklara gitmesinden korkuyorsun ama sana geri döneceği varsa, yani seni seviyorsa mutlaka dayanamayıp dönecektir bir gün. Belli ki, bu davranışınla onu da üzüyorsun, daha da çıkmaza sürüklüyorsun. Baban zaten onu yeterince üzüyormuş. Şimdi sen de onun bu durumdan kurtulmasına fırsat vermiyorsun. Sen hayatına devam et, yeni insanlarla tanış, yeni ortamlara gir, kendine yeni uğraşlar bul. Boş vaktin olmasın ki düşünmeye fırsat bulma. Bu dünyanın tüm kızları yok olup gitmediler ya...

Aşk diye de bir şey yok aslında. Bunu biz kendi kafamızda, hayalimizde yaratıyoruz. RUMUZ: BİR YABANCI

Gizli bir plan yapabilir

"İmkansız aşk" rumuzlu okurunuzun sorununa yardımcı olmak için, sizin de görüşlerimizi yazmamız konusundaki çağrınız üzerine, kendime göre bir plan yaptım ben de: 32 yaşındaki arkadaşımız, üvey annesini alıp bir başka ülkeye yerleşme planı yapar, babasına yeni bir iş teklifi aldığını söyler, bu arada üvey annesi, ne yapıp yapıp eşinin kendisinden soğumasını sağlar, ona yaklaşmayıp, eşinin önceki ilişkisini, ihanetini bahane eder, ayrılmak istediğini söyler, evi terk eder. Baba ise bunu hak ettiğini düşünür ama eşinin oğluyla birlikte gittiğini aklına bile getirmez. Olay gizli kalır, böylece herkes mutlu olur.

RUMUZ: DARK

"Utanıyorum, çaresizim" diyen arkadaşa

Merhaba Güzin Ablacığım, "Aşk kapıyı yanlış zamanda yanlış mekanda çalarsa" diyen o genç adama acımadım desem yalan olur. Gerçekten bu genç çok şansızmış. Çok yanlış bir aşka kapılmış. Ama bana kalırsa o üvey annesini sadece ulaşılmaz bir aşk olarak gördüğü için seviyor. Aslında gerçekten arada engeller olmasaydı o kadar sevmezdi o kadını. Sadece kavuşamadıkları için ikisi de olayı büyütüyorlar. Bu genelde böyle olmaz mı zaten? Hep kavuşma olasılığı bulunmayan aşklar romanlara, öykülere konu olmamış mıdır?

Benim o gence söylemek istediğim şudur: Ona "Yanıma gel" dememelisin... Kendine hakim ol, onu düşünmemeye bak, zaman içinde unutursun mutlaka. Baban bu durumu asla kaldıramaz; sen ise gençsin kendine sevebileceğin bir başkasını bulursun. Hem de vicdan azabından kurtulmuş olursun

RUMUZ: ARZULAR
Yazarın Tüm Yazıları