Tecavüz eden değil uğrayan suçludur

Yakınlaştığım kişinin evlilik teklifi üzerine, ailemle tanıştırdım. İlerleyen zamanda cinsel zorlamalarına maruz kaldım. Daha sonra da kendi evinde tecavüzüne uğradım. Kabusum başladı... Toplumun, hukukun ve tıbbın önyargıları beni tükettiği için de asıl tecavüzü yaşadım.

Haberin Devamı

Büyük bir alışveriş merkezinde satış elemanı olarak çalışıyordum. İşim gereği erkek parfümü bölümünde bulunuyordum. Bir gün, hoş ve genç bir adamla tanıştım. Aramızda bir yakınlık doğdu. Ona inandım, güvendim.
Evlenme teklifi üzerine, ailemle tanıştırdım ve arkadaşlarıyla tanıştım. İlerleyen zamanda cinsel zorlamalarına maruz kaldım. Daha sonra da kendi evinde tecavüzüne uğradım. Böylece kabusum başladı... Çünkü evli ve çocuklu bir adam olduğunu öğrendim. Her şey yalanmış...
İnanın kimseyi üzmek istemezdim ama yaşadıklarım, ülkemizin ve dünyanın en acı gerçeklerinden biri. Fakat buna rağmen ısrarla yokmuş gibi davranılıyor.
Toplum, hukuk ve tıp bu durumu es geçiyor. Sözde önem verdiklerinde ise hepsi eksik, samimiyetsiz ve göreceli.
Üstelik ben o dönemde çok genç ve deneyimsizdim ve bu olayın verdiği psikolojiyle ne yapacağımı bilemedim.
Kadının durumu her yerde aynı. Ben, batıda modern bir şehirde yetişmiş bir kadınım. Hani kadına şiddet daha çok Doğuda diyorlar ya... Oralarda hiç bulunmadım ama ölüm dışında, her türlü şiddeti yaşadım.
Zaten kadına yapılan şiddet, onu ölmekten beter ediyor ya da acı çektirerek öldürüyor. Çok farkı yok, hatta ölüm kurtuluş bile olabilir bazıları için...
Yaşadıklarım, yazdıklarımla sınırlı değil elbette öncesi ve sonrası var. Hiçbir şeyin değişeceğini sanmıyorum çünkü günden güne yaşanan olaylar ümitlerimi kırıyor.
Evet toplumun, hukukun ve tıbbın önyargıları beni tükettiği için de asıl tecavüz budur. Denize düşen yılana sarılırmış, çok ama çok doğru.
Toplumun gözünde adam haklı çıkarılıyor ama ben tecavüz edildiğim için hem fahişe hem de suçlu ilan ediliyorum. Geriye ne kaldı ki daha. Farklı düşünenler çok az.
Ben öldürülmedim ama öldürülmekten beter edildim. Yaşadıklarımdan sonra önce ailemden her türlü şiddeti gördüm, tabii toplumdan, hukuktan ve tıptan da.
Hâlâ, ‘aileniz size destek olmuyor mu, dava açın, adam hapse girmedi mi?’ gibi yorumlarla hayatıma karışıyorlar, delirecek gibi oluyorum.
Burası Türkiye farkındalar mı acaba? Burada tecavüze uğrayan suçludur, tecavüz eden değil. Şaşıyorum...
Bir gün onlar da kendilerini direkt ya da dolaylı bir şekilde bu döngünün içinde bulurlarsa, ancak o zaman beni anlayabilirler.
O adam sabıkalı olduğu, daha önce adam yaraladığı oldukça tehlikeli olduğu ve yakınlarımdan birinin ya da birilerinin zarar görmesini istemediğim için ya da olayın duyulmaması için davacı olamadım.
Zaten kendisinden şikâyetçi olduğum takdirde bana ve aileme her türlü zararı vermekle ve öldürmekle tehdit etti. Acaba benim yerimde olsalardı ne yaparlardı?
Düşünebiliyor musun abla, tecavüzcü adamın ailesi ve eşi de bana karşı çok acımasızdı... Çok tepki gösterdiler, en az ailemin gösterdiği kadar. Bunalımdaydım, çok yalnızdım ve kendimi çok kötü hissediyordum, yapacak hiçbir şeyim yoktu.
Kadına bakış acısını gayet iyi biliyorum, özünde her şey aynı... Benim hayatım mahvoldu ve düzelecek bir yanı kalmadı, zaten ömrüm bitti. En azından benden sonrakiler için bir şeyler değişsin, hiç ummuyorum ama... Sevgiyle kalın...
◊ Rumuz: Tecavüz

YANIT

Haberin Devamı

Sevgili kızım, burada bence en büyük hata annende. Bütün bu ihanetleri yıllardır sineye çektiği için, tepki göstermeyip, hep affettiği için artık aralarında saygı kalmamış. Bir anlamda babanızla anneniz yüz göz olmuşlar.
Anneniz şimdi isyan ediyor, artık dayanamıyor ama belki de çok geç.
Bir evlilikte, kadın ilk ihaneti ya da bilemedin, ikinciyi affetti mi, arkası gelir. Adam alışır, nasıl olsa affediyor der ve bu da o evliliğin ölümü olur.
Babanız da artık annenize olan saygısını yitirmiş. Söylediği gibi, zaten ona karşı sevgisi de yokmuş.
Büyük bir ihtimalle annenle baban ya aile baskısıyla aralarında sevgi olmadan evlendirilmişler ya da bir nedenden baban anneni artık sevmiyor.
Sevgi bittiyse, yapılabilecek pek bir şey yoktur. Veya yapılabilecek tek bir şey kalıyor, o da bunca olaydan sonra işe yarar mı bilemiyorum ama annenin yıllar önce yapması gereken şey; babanı terk etmesi.
Belki o zaman baban, annenin eksikliğini hissedebilir.
Her şeye katlanan, onu asla terk etmeyeceğine inandığı kadının birden çekip gitmesi, evdeki boşluğu ve alıştığı düzenin altüst olması, belki onda bir yoksunluk duygusu yaratabilir.
Belki annenin onun için, aslında ne kadar değerli olduğunu fark edebilir. Ama inan kızımçok da umutlu değilim.
Yine de her ne olursa Kızım ne diyeyim, bilemiyorum... Gerçekten içim çok yandı senin için... Anlattıkların o kadar acımasız ki, böyle insanların varlığını düşünmek bile istemiyor insan. Ama ne yazık ki, bu yaratıklar yaşıyorlar bu dünyada... İşte Özgecan... Onu unutabilmek mümkün mü? Ama ne oldu, onunla ilgili yasa henüz tam istenildiği gibi çıkarılamadı.
Ve öylesine acımasız insanlar var ki, o güzelim yavrucak için ya da onun gibiler için, gece geç vakit sokakta ne işi vardı, mini etek mi giymişti, acaba şöyle mi davranmıştı, böyle mi yapmıştı, adamı tahrik mi etmişti gibi insanın tüylerini diken diken eden sözler sarf etmekten geri kalmamışlardı.
Bu nedenle ben de senin gibi hâlâ umutlarımı yitirmeden bekliyorum.
Ülkemizde tacize ‘dur’ diyecek doğru düzgün bir yasanın çıkması için sabırla umutla bekliyorum, canım kızım.
Senin de bu günleri atlatacağını, yeniden hayata döneceğini düşünüyorum. Dik duracaksın ve o insanlara seni böyle görmenin verdiği tatmini yaşatmayacaksın., annen artık bunlara katlanmamalı, üstüne üstlük bu hakaretlere boyun eğmemeli.

Haberin Devamı

Annem kaçtı, babam beni dövüyor 

Feyza Ablacığım, ben yaklaşık 6 yaşımdan beri babamdan şiddet görüyorum. İçtiği zamanlarda da, normal zamanlarda da... Babamı çok sevsem de bu huyu artık çekilir gibi değil.
Anneme de şiddet uyguluyordu. Yemeği sevmediği zaman yüzüne atıyordu. Sopayla vuruyordu. Üzerimizde sigara söndürüyor.
Annem ondan boşanıncaya kadar bu alışkanlıkları hep devam etti, ama o boşandı kurtuldu ablacığım.
Annem bir süredir Ankara’da yaşıyor, benim de yanına gitmeme izin vermiyor. ‘Daha çok küçüksün’ diyor. Ama burada, babamın yanında ne kadar acı çektiğimi hiç bilmiyor.
O gittiğinden beri, babam tüm sinirini sadece benden çıkarıyor. Bana küfrediyor. Beni aşağılıyor. Bunu sadece bir arkadaşıma söyledim.
Onunla da artık konuşmuyorum çünkü, “Bunu rehber öğretmene söylemelisin” dedi. Sorunumun bu kadar kolay çözülebileceğini düşünüyor.
Ne yapacağımı bilmiyorum. Akrabalarım bunu normal karşılıyor. Babalar kızlarını dövermiş.
Bana ne yapmam gerektiğini söyleyin. Siz benim tek umudumsunuz.
◊ Rumuz: Liseli

YANIT

Haberin Devamı

Sevgili kızım, bana kalırsa o yakın arkadaşına kızacağına sözlerine kulak vermelisin. Okulda bu yaşadıklarını müdürün de rehber öğretmenin de bilmeli.
Belki bir şekilde babana engel olabilirler. Durumu annene anlatırlar, o zaman belki gelip seni yanına alır.
Bu da olmazsa savcılığa başvurup, seni babanın yanından alıp, bir yurda yerleştirebilirler. Hiç değilse, okulunu bitirinceye kadar orada kalırsın. Akrabalarına da şaşırdım kaldım.
Ne demek babalar kızlarını döver... Bu nasıl ilkel bir düşünce. Anne, babalar bile çocuklarına şiddet uygulayamıyorlar. Çocuk hakları yasası var.
Bence annen hatalı, ken dini kurtarmayı başarsa da, seni aynı cehennemde bırakmış, gitmiş. Bu pek de vicdani bir davranış değil. Bir anne bunu yapmamalıydı. Ama uzaktan da birini yargılamak kolaydır, aslında. Sonuçta o da çok acı çekmiş.

Yazarın Tüm Yazıları