Paylaş
Nasıl oluyor da sokakta kalmış zavallı insanların halini göremiyoruz?
Sevgili Güzin Abla, size yazma nedenim, ölüme terk edilen, yok sayılan sokaktaki insanların sesi olabilmek...
Her sabah erken saatlerde işyerime giderken ve geç vakitlerde eve dönerken rastlıyorum ona... Evi, kimsesi olmadığı gibi üstüne örteceği bir battaniyesi bile yok. Ssokakta kalan yüzlercesinden biri sadece...
Yırtık pırtık ayakkabısını yastık yapıp, kaldırım taşının üzerinde yatıyor. Üstelik çok yaşlı. Perişan, zavallı biri. Ama o bir insan Güzin Abla, o bir insan...
Biz, senin okuyucuların, bir sokak köpeği için günlerce gözyaşı döken, onlara sıcak bir yuva arayan insanlarız. Nasıl oluyor da göremiyoruz sokakta kalmış bu zavallıların halini? Nasıl oluyor da çare aramıyoruz onlar için?
Onlar da bebek olmadılar mı analarının kucağında? Onlar da her bebek gibi ağlamadılar mı? Yüz metre öteden görüp de yolumuzu değiştirdiğimiz bu insanlara neden birlik olup da el uzatmıyoruz?
Neden bu insanlarımızı ait oldukları yere, topluma kazandırmıyoruz? Neden yanlarına yanaşıp da dertlerini sormuyoruz, bir lokma ekmek vermiyoruz onlara Güzin Abla? Neden bir iş imkanı sunmuyoruz onlara? Neden bu insanlarımızın sessiz feryadına kulak vermiyoruz?
Yanından geçip gidilen bu insanlara hiç mi değer verilmez? Vermeliyiz Güzin Abla. Kimse ama kimse bir hiçmiş gibi terk edilmeyi, dışlanmayı, insanlıktan çıkarılmayı hak etmiyor.
Gazetecilik Bölümü öğrencisi
olarak, bu konuya çözüm bulun-ması gerektiğini düşünüyorum. Yazımı yayınlarsanız, büyük bir hayır yapacağınıza inanıyorum.
? Rumuz: Kimse bunu hak etmiyor
Dediğiniz gibi, pek çoğumuz
bu perişan insanların yanların-dan geçip gitmeyi seçiyoruz. Onları görmezden geliyoruz.
Ama bu çaresiz ve beş parasız insanlar, oradan buradan buldukları bir lokma ekmeği bile genellikle sokakta yaşamlarını paylaştıkları bir köpek dostlarıyla paylaşıyor...
Ülkemizde acilen kimsesizler yurdu ya da fakirler yurdu gibi korunaklara ihtiyaç var. Bu mübarek ay boyunca, muhtaç insanlara iftar çadırları düzenleniyor.
İyi bir uygulama, umarım sokakta yaşayan insanlara yatacak yer vermek için de bir şeyler düşünülür...
Görücü usulü evlilik yurtdışında da var
Size “Taliplerim sıkıştırıyor, o hâlâ istemeye gelmedi” başlıklı mektupla ilgili düşüncelerimi yazmak istedim.
Evet, böyle köşesine çekilip evlenmeyi bekleyen, çevresi adeta pamukla donatılmış olarak yetiştirilen ve bunun da normal olduğunu düşünen hemcinslerim, başka yaşantıların anormal olduğunu sanıyorlar. Dini açıdan baktığımızda da aslında bu gelenekler doğrulanıyor.
Görücü usulü evliliğe sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede rastlanabiliyor. Ben yurtdışında büyüyen bir Türk olarak, çevremdeki insanların da bu tür evlilikler yaptıklarını görüyorum.
Sizin gibi eğitimli ve kendini geliştirmiş insanlar için akıl almaz bir yöntem belki ama bu düşünce yapısıyla büyütülenler, kendi çocuklarını da bu şekilde kötülüklerden koruyacaklarına inanıyorlar.
Demek istediğim; bazen iyiye, bazen de kötüye iten bu tür geleneklere sadece Türkiye’nin bazı bölgelerinde rastlanmadığı...
Melek T. / Londra
Belki asırlar önce yaşayan insanlar kızlarını çok erken yaşta evlendirip, yanlış evlilikler yapmalarını önlemek istemiş olabilirler.
Ama bugünkü eğitim ve kültür seviyesindeki, erkeklerle eşit haklara sahip kızlarımıza böyle baskıcı ve ağır bir yaşam tarzı sunmak hiçbir uygarlığa sığmıyor.
Ayrıca dini açıdan böyle bir geleneğin doğrulandığını da nereden çıkardınız sevgili okurum? Ona bakarsanız, bugün erkekler aynı anda dört eş alabiliyorlardı...
Paylaş