Sayın Güzin Abla, yıllardır yazılarınızı zevkle okuyan bir beyim.
Bunca dertli insana bir nebze de olsa yardımcı olmanızı takdirle karşılıyorum. Sütununuzda sık sık karşılaştığım evli adam ve bekar kız ilişkisini yaşayanlardan biriyim. 10 yılı aşkın bir evliliğim ve bu evlilikten çocuklarım var.
Yıllar sonra karşıma bir genç hanım çıktı, çok etkilendik birbirimizden ve kendimizi bir ilişkinin içinde bulduk. Belki biraz farklıydı bizim ilişkimiz; her şeyi doğruluk üzerine kurmuştuk. Çünkü nasıl başlarsa öyle biter diye düşünmüştük.
Duygularımız bizi öyle bir noktaya getirdi ki, ikinci kadın olmayı o kabul etti ilk baştan ve asla yıkıcı olmadı bu süre içinde. Evliliğime her zaman saygı gösterdi.
Yaşadıklarımızı anlatmaya kalksam tüm köşenizi bana ayırmak zorunda kalırsınız. Detaya girmek istemiyorum ama böyle bir beraberliği ve sevgiyi ancak yaşayan bilir.
Kimse durup dururken ikinci kadın olmayı kabul etmez ama bir anda kendinizi kaçılamayacak bir aşkın içinde buluyorsunuz. Birlikte olduğunuz insanın da en az sizin kadar doğru dürüst olması bu ilişkinin yaşanmasına sebep oluyor. Bu yüzden ikinci kadınların köşenizde sık sık eleştirilmesinden, karalanmasından hoşlanmadığımı söylemek isterim. Hiç kimse, "Asla bana olmaz" diye düşünmemeli. Çünkü nasıl olduğunu bazen siz de anlayamıyorsunuz.
Merak ediyorsunuzdur şimdi "Sonu ne oldu bu beraberliğin" diye. Sonu; birlikte yaşanan kısa fakat sevgi dolu bir süreçten bir süre sonra onun bu dünyadan ayrılması oldu. Sevgi yeri gelir canınızdan can ister...
RUMUZ: İKİNCİ KADIN OLMAK
Mektubunuzu uzunca bir süredir bekletmişim, bağışlayın ancak şimdi yine yeri geldi, yine ikinci kadınlarla ilgili mektuplar almaya başladım ve bir erkeğin de görüşünü köşeme alayım dedim. Ancak gerçekten, yaşadığınız bu sevginin sonu böyle çok acı bir şekilde noktalandıysa, beni çok kötü etkiler. Hiç kimse, sevgisi uğruna canından olmayı hak etmiyor elbette. Keşke daha ayrıntılı yazsaydınız. Gerçekten üzüldüm. Dediğiniz gibi bazen de insan elinde olmadan kendini aklına bile getirmediği bir ilişkinin içinde bulabiliyor. Yaşadığınız bu beraberlik her ne kadar yanlış da olsa, böylesine bir sonu hakketmediğinizi düşünüyorum. Tanrı yardımcınız olsun.
Saçlarım bana problem oldu
Sevgili Güzin Ablamız, bize her konuda yardımcı olduğun için ben de sana özel bir soru soracağım. Saçlarımın doğal hali çok kıvırcık, ben bu durumdan hiç de memnun değilim. Bu nedenle küçük yaştan beri saçlarımı düzleştiriyorum. Kuaför saçlarıma bir işlem yapıyorlar ve saçlarım düzeliyor. Ama bu işlemi her iki, üç ayda bir tekrarlamam gerekiyor. Şimdi de çok koyu renk olan saçlarımdan bıktım ve biraz değişmek istedim. Kuaförüme saçlarımı boyatmak istediğimi söylediğimde "Sakın ha, olmaz, saçlarını mahvedersin" dedi. O benim yıllardır güvendiğim bir ustadır. Yine de saçlarımı mutlaka boyatmayı kafama koyduğumdan bir başkasına danıştım: "Neden olmasın, tabii ki boyanır" dedi. Şimdi kime inanacağımı bilemiyorum. Sen ne dersin?
RUMUZ: BOYATAYIM MI
Sevgili kızım, aslında her iki kuaförün de doğru söylüyor olabilir. Nasıl mı? Önce sana söylemeliyim ki bu düzleştirme işlemi, saçlarına bir tür perma yapılmasından başka bir şey değildir. Perma deyince aklına hemen saçların kıvır kıvır olması için uygulanan işlem geliyor değil mi? Perma ilacı nasıl dümdüz saçları kıvır kıvır hale getirebiliyorsa, aynı ilaç bu defa da değişik türde bir işlemle, saçları dümdüz yapabiliyor. Sonuçta işlem ayrı ama kullanılan ilaç aynı. Bu nedenle tıpkı permada olduğu gibi saçların hem boya hem de perma işlemleriyle arka arkaya kimyasal uygulamalarla karşılaşması, tabii ki onların bozulup kırılmalarına yol açabiliyor.
Bazı kuaförler, her tür saça olmasa da, güçlü ve kalın telli saçlara 10 - 15 gün arayla, boya ve perma yapıyorlar. Ama, asla aynı gün değil. Tabii saçlar zayıfsa, ince telli ve çabuk kırılabilen cinstense, zarar görmesi mümkün. İyi bir kuaför bunu müşterisine söyleyip uyarır elbette. Saçlarının cinsini iyi bilen o eski kuaförün sana gerçeği söylemiş olabilir.
BY-PASS AMELİYATIMI NEREDE OLAYIM
Sevgili Güzin Abla, size bambaşka bir dert nedeniyle yazıyorum. Benim derdim aşk meşk değil. Ben 44 yaşında, fakat kalp damarlarının üçü tamamen tıkanmış bir beyim. Evli ve dört çocuk babasıyım. Eşim burada Almanya’da yanımda ve ev hanımıdır. En küçüğü 6 yaşındaki çocuklarımızla ilgilenebiliyor ancak. Bana bir şey olacak olursa, çocuklarıma kim bakacak? Kendimi yiyip bitiriyorum. Eşime bile sıkıntımı anlatamıyorum. Mutlaka ameliyat olmalıymışım. Bana bir akıl verin. Ben buradaki doktorlar ve hastahaneler ne kadar iyi denirse densin, memleketimde ameliyat olmak istiyorum. Öleceksem de yine memlekette öleyim. Şehir önemli değil, İstanbul da olur, Ankara da İzmir de... Büyük şehirlerden birinde bana öğütleyebileceğiniz iyi bir doktor, iyi bir hastahane var mı? Hemen hemen 20 yıldır burada yaşıyorum. Size güveniyorum bana beni yeniden hayata döndürecek bir doktor önerebilir misiniz?
RUMUZ: KALBİME ÇARE
Sevgili okurum, bu genç yaşta kalp damarlarının bu denli tıkalı oluşu ve mutlaka bir ameliyat gerektirmesi beni şaşırtmadı. Günümüz koşullarında artık kalp ve damar hastalıkları maalesef her yaştakileri vuruyor. Elbette ki daha önünüzde çok uzun yıllar olacak ve çocuklarınızın büyüyüp evlendiklerini göreceksiniz.
Ben de size ülkemde ameliyat olmanızı öneririm. Her ne kadar Amerika kalp ve damar ameliyatları açısından göklere çıkarılsa da, bizde de artık çok başarılı uzmanlar yetişiyor. Allah sağlık ve kuvvet versin, hemen hemen her gün en az dört ameliyat gerçekleştiren ve dört hayat kurtaran. Doç. Dr. Bingür Sönmez’e by-pass konusunda güvenim sonsuz. Kendisine İstanbul Memorial Hastanesi’nden ulaşabilirsiniz. Acil şifalar dilerim.