"Aşkın gözü kördür!" derler, bu gerçekten çok büyük bir gerçeği dile getiriyor.
Hatta yapılan bilimsel araştırmalarda bile aşık olan kişinin beyninde ortaya çıkan bazı değişikliklerin gerçekleri görmesini engellediği, bir perde gibi gerçeği gizlediği anlaşılmış. Kısacası "aşkın gözünün kör olduğu" bilimsel olarak kanıtlanmış artık.
İşte okurum da bu konuya parmak basıyor. Köşemde geçenlerde yayınlanan bir yazıda, sözü geçen mucize gibi bir erkeğin, aslında takıntılı biri olabileceğini hatırlatıp, o okurumu uyarmak istiyor.
Haklı da... Çünkü başlarına aynen böyle bir olay gelmiş. Kız kardeşine olağanüstü bir sevgi ve ilgiyle yaklaşan genç bir adamın, sonunda ruh sağlığı pek de yerinde olmayan, hastalıklı bir aşk ve kıskançlıkla hayatlarını cehenneme çevirdiğini anlatıyor.
Herkesi de bu konuda uyarıyor. Karşılarına çıkan böyle inanılmaz bir sevgiliye hemen kapılıvermeden önce biraz araştırmak gerektiğini hatırlatıyor.
Zaten "mucize gibi bir erkek" olabilir mi gerçekten? Olsa da bu mucize ne zamana kadar sürer? İmzayı atıncaya kadar mı dersiniz?
Ayrılmak isteyince kıyamet koptu
Çok sevgili Güzin Abla; bugüne dek çok sayıda trajediyi açığa çıkaran köşeniz, 18 Ekim Cumartesi günü yayınlanan bir mektup nedeniyle beni bir başka etkiledi. Nedeni ise orada "mucize gibi bir erkek" olarak tanımlanan kişinin, kız kardeşimin bundan beş yıl önce birlikte olduğu ve ailemizin başına sonsuz belalar açan delikanlıya son derece benzemesi!
Mektubu yazan genç kızımız, erkek arkadaşının ona ait tüm randevuları takip ettiğinden, ona her gün sürprizler hazırladığından, yedi yıl önceki ayrıntıları eksiksiz hatırladığından, asla sinirlenmeyip, hep çözümleyici davrandığından vs. bahsetmiş.
Kız kardeşimin arkadaşı da böyleydi! Yakışıklı, üniversite bitirmiş, iyi bir işi olan, ailemize karşı son derece efendi, yardımsever biriydi. Evimizde badana mı yapılacak, koşar gelir. Anneler günü mü, anneme buket buket çiçek yollar, kardeşimin sınavı mı var, akşamdan arayıp hatırlatır, hasta mı olmuş, bitkiler kaynatır, eve kadar getirir, bizzat içirir. Daha ne anlatayım, rüya gibi bir damat adayı!
Ama zamanla bu adam, ufak ufak değişmeye başladı. "Falanca arkadaşın iyi biri değil, onunla görüşme", "Şu işe başvurma, eve çok uzak gitme", "Onu giyme, makyaj yapma, insanlar seni rahatsız eder" gibi belki "Seven erkek kıskanır" şeklinde algılanabilecek kaprisleri ortaya çıktı. Derken, eve geliş gidiş saatlerini takip etmeye, mail kutularını denetlemeye, eve gelen mektuplarını açmaya kadar uzandı bu kontrol etme sevdası.
Ailece gittiğimiz tatillerde bile bir an olsun rahat bırakmıyor, bizim bile kardeşimi yeterince koruyamayacağımızı düşünüyordu.
Bir gün kardeşim bu adamdan bunaldı ve ayrılmak istedi. İşte kıyamet o zaman koptu! Bu genç, evimizin tam karşısındaki kafeye demir attı. Sabah sekiz, akşam on iki, evi gözetliyor, kafe kapandıktan sonra da sokakta kamp kuruyordu. Kardeşimi takip edebilmek için işinden ayrıldı. Hepimiz onunla konuşmaya çalıştık ama "seviyorum"dan başka laf duyamadık ağzından.
Kendini öldürmeye kalktı. İyi ki de başaramadı. O sıra üzüntü ve korkudan kırk beş kiloya düşen kardeşim biraz rahat nefes alsın diye onu bir tanıdığımızın yazlık evine yolladık. Delikanlı sorduğunda ise, onu yanıltmak için teyzemin Ege’deki yazlığına gittiğini söyledik. Delikanlı adresi bilmiyordu ama teyzemin kışın oturduğu şehri biliyordu. Oraya gitmiş. Hiç de ufak sayılmayan bu şehirde tek tek bakkalları dolaşarak teyzemin adını araştırmış, müşterileri arasında var mı diye sormuş. Nihayetinde yazlık evi üç günlük bir araştırma ile bulmuş.
Bizi bir öfke ile aradı, ona yalan söylemiş olmamıza kızmıştı. Sonra nasıl olduğunu anlamadığımız bir şekilde kardeşimin gerçekte kaldığı yeri de bulmuş. Dayanmış kapıya...
BİZİ ALLAH KORUDU
Ev sahibi, konu komşu, esnaf gelip kızkardeşimi bu zor durumdan kurtarmış. Gecenin bir körü, bağırıp çağırıp "O benim karım, geri verin" diye sinir krizi geçirmiş. Rezalet kısacası... Hayatımda bu kadar saplantılı, kadını kontrol etmeye meraklı, hasta ruhlu bir adam daha görmedim. Nasıl kurtulduk derseniz, kararlı davrandık. İşi polise intikal etmeden çözdüğümüz için şanslıyız.
Kardeşimin peşini görünürde bıraktı. Ama yıllarca annemi aramayı ve duygu sömürüsü yapmayı sürdürdü. Tabii bırakmayabilirdi de, haberlerde, filmlerde, romanlarda bu tarz saplantıların cinayetle sonuçlandığını defalarca izledik, okuduk. Allah korudu bizi... PINAR T.T.