Onlarca kadın cinayetine bir yenisi daha eklenmesin

Dünya Kadınlar Günü ertesinde, ülkemizden bir kadının ruh halini anlatabilecek bundan daha iyi bir mektup olamazdı diye düşündüm.

Haberin Devamı

Baba şiddetiyle büyümüş, genç kızlığında tam da ne olduğunu bilemediği bir olay yüzünden tüm dünyası yıkılmış bir genç kadın bu. Günümüz kadını için çok acı ve çarpıcı...

Eğer kızlığım bozulduysa nasıl bakarım eşimin yüzüne

Cinsellik adına hiçbir şey bilmiyordum. Bir erkekle öpüşmenin ne olduğunu bile bilmiyordum. O zamanlar, kızlığım bozulmadığı sürece erkek arkadaşlarımla her şeyi yapmanın doğal olduğunu düşünüyordum.

Ben pişmanlıklarımı, yıkılan dünyamı kimseyle paylaşmadım. Titreyen ellerimle, klavyeye akan gözyaşlarımla yazıyorum sana abla...
23 yaşında genç bir kızım. Üniversite son sınıf öğrencisiyim.
Ailemle yaşıyorum. Annem ve babamla. Babam devlet memuru, annem ise ev hanımı.
Babam, şiddete eğilimli bir adam. Ondan dayak yiyerek büyüdüm ben. Bir evin bir kızıyım ama 3 yaşında da, 23 yaşında da baba dayağı yedim. Bu dayaklar içimde yara oldu.
Babam sadece beni dövmezdi. Annemin de ben küçükken babamdan, babaannemden dayak yediğini iyi hatırlıyorum. Buna rağmen annem yuvasını hiç yıkmadı, dayandı. Babam sonradan pişman olmuştur belki...
Ben daha 3 yaşındayken tulum peynirini döktüğüm için -daha tulum peynirini bile bilmeyecek yaştayken- baba tokadıyla tanıştım.
23 yaşında da ağzımı burnumu kırdı. Sebep neydi dersen... Belki cep telefonumda gördüğü bir mesaj, belki de günlüğümde yazılı bir isimdi...
İyi bir baba olduğu söylenemez ama sonuçta babam o benim...

Haberin Devamı

SADECE ÖPÜŞÜYORDUM İLİŞKİYE GİRMİYORDUM

Feyza Abla, bende film bundan yıllar önce, bir gece koptu. Şimdi kendimi toparlayamıyorum. Bahsettiğim tecavüz değil ama... Ne olduğunu bile bilmiyorum...
Ergenlik dönemlerindeydim. Lise bitmişti. 17-18 yaşlarındaydım sanırım. Kanımın kaynadığı zamanlardı.
Babam çok geliyordu. Dershaneden eve her geldiğimde cep telefonumu karıştırıyordu. Üzerimdeki baskı çok fazlaydı.
Dershanelerden, derslerden bunaldığım bir dönemdi. İnternetin ve bilgisayarın da evimize ilk girdiği zamanlardı.
Cinsellik adına hiçbir şey bilmiyordum. Bir erkekle öpüşmenin ne olduğunu bile bilmiyordum. O zamanlar, kızlığım bozulmadığı sürece erkek arkadaşlarımla her şeyi yapmanın doğal olduğunu düşünüyordum.
İnternetten sahte isimlerle birileriyle konuşuyordum. Fotoğraflar koyuyor, bana güzel desinler diye uğraşıyordum. Sonra çevrem genişledi, arkadaşlar edindim.
Gizli kaçamak yaptığım her şey, evdeki baskıdan uzaklaştırıyordu beni; cazip geliyordu.
Sonra bir gençle tanıştım. Onunla sadece öpüşüyor ama cinsel ilişkiye girmiyordum.
Bir gün “Eve gel” dedi. Gittim. Gitmez olaydım ama gittim...
Koltukta öylece oturuyorduk. Sonra öpüşmeye başladık.
Bunları yazarken bile nasıl utandığımı anlatamam.
Ben kötü bir şey yapmadım aslında. Çok iyi hatırlıyorum, çocuğun altında boxer’ı vardı, benim de iç çamaşırım. Cinsel anlamda bir birleşme olmadı.
Ama sonra eve geldim ve tuvalette kan geldiğini gördüm. Adet zamanıma daha vardı. Dünya başıma yıkıldı. Dondum kaldım. Bacaklarım tutmaz oldu. Hışımla kendimi dışarı attım. Sokaklarda aylak aylak dolaştım.
Sonra o genci aradım.
“Sen benim kızlığımı aldın” dedim. “Saçmalama” dedi, telefonu yüzüme kapattı.
Aklımda tek bir şey vardı; ya ölecektim ya da ölecektim...

Haberin Devamı

YILLARDIR BU SORU İŞARETİYLE YAŞIYORUM

Kararlıydım abla, kesin atacaktım kendimi bir yerlerden. Yolda tir tir titriyordum.
Bir parka sığındım.
Yolda bana dik dik bakan bir adam parkta yanıma geldi. Ölmeyi kafaya takmış bir insanın o dakikadaki psikolojisini anlayabilir misin bilmiyorum ama “Silahın var mı?” diye sordum ona. “Var” dedi. “Bana ver, ölmem lazım” dedim. “Neden?” dedi.
Ölmeye karar vermişken, yaşadıklarımı bir yabancıya anlatmanın zararsız olduğunu düşündüm ve o adama her şeyi anlattım.
Beni ikna etti adet olduğuma. Yaşamak için de öyle olduğuna inanmak istiyordum. Hâlâ da istiyorum.
Ben yıllarca kafamda bu soru işaretiyle yaşadım. O günden sonra erkeklerden olabildiğince kaçtım. Kendimi derslerime verdim.
ÖSS’ye hazırlandım. “Her şeyi unut, oku, meslek sahibi ol” diye avuttum kendimi. O yıl kazanamadım, yılmadım. Sonraki yıl daha fazla çalıştım, kazandım.
Yıllar geçti abla. Hep o kötü olayı, ölmeye çalıştığım zamanı unutmaya çalıştım. Bastırdım o duyguları ama içimde bir yerlerde hep korku var. Bu korkuyla yaşadım, psikolojim altüst oldu ama sokaklara düşmedim ben.
Şimdi anne olmak istiyorum, evlenmek istiyorum. Mutlu bir yuva kurmak istiyorum. Ama içimdeki korku yüzünden bir aday bulamıyorum.
Annem “Bu dünyada herkes namusu için yaşar” diyor. Eğer düşündüğüm şey gerçekten olduysa, kızlığım bozulduysa, nasıl bakarım eşimin yüzüne? Kadına cinayetlerine bir tane daha eklensin istemiyorum...
-Rumuz: Korkuyorum

Yazarın Tüm Yazıları