Biliyorsunuz, size birkaç ay önce yaşadığım bel fıtığı öykümü yazmıştım.
Sonunda ameliyata kadar giden bu uzun süreçte yaşadığım acılardan, ağrılardan, ameliyatımı yapan ve beni bu katlanılmaz ağrıdan kurtaran sevgili doktorumdan da söz etmiştim. Geçen hafta, beyin ve omurilik cerrahisi uzmanı Dr. Gökhan Özçınar’a kontrol için gittim. Bugün artık ufak tefek kramplar dışında çok iyiyim şükürler olsun. Ama eğer biraz daha geç kalsaymışım ayağımı ömür boyu kullanamayacağımı biliyorum artık. Şu anda yavaş yavaş kendini toparlayan bacak sinirlerim tümüyle ezilip işe yaramaz hale gelecekmiş. Doktorum "Biz sadece sinir üzerindeki baskıyı kaldırabiliyoruz. Sinirin kendini toparlaması ise en az 6 ay sürer" dedi. Bu arada bekleme odasındayken asistanı Adem Baş Bey, bana çok hoş bir öykü anlattı. Hep birlikte hem güldük hem de duygulandık. Hem gazetem Hürriyet’in gücünü hem de hasbelkader insanlara vermiş olduğum güven duygusunu gösteren bu öyküyü sizlerle paylaşmak istedim.
Anadolu’nun ücra köylerinden birinden, saçı başı ağarmış, yaşlı başlı, zorlukla yürüyen bir adam gelmiş hastaneye. Elindeki özenle kesilmiş, katlanmış bir gazete küpürünü açarak danışmadakilere göstermiş ve "Beni burada adı yazan doktora götürün" demiş. Danışmadaki memurlar şaşırmışlar. "Peki, ama bey amca kim bu doktor, hangi bölümde, ne için arıyorsun onu?" diye sormuşlar tabii. Yaşlı köylü, "Bakın, ben çok uzaklardan geldim, okuma yazma bilmem, bu hanım yazmış, o doktora ameliyat olmuş, belindeki ağrılardan kurtulmuş. Ben de ona ameliyat olmak istiyorum. O kim ise işte" demiş. Danışmadakiler köşe yazımı okumuşlar. Anlamışlar kimi aradığını. Hem gülümsemişler hem de koluna girip Adem Bey’in odasına çıkarmışlar yaşlı adamı. O da ilgilenmiş sağ olsun. Randevusu olmadığı halde, doktora ulaştırmış. Adamın ısrarlarına rağmen doktor Gökhan Bey ona "Senin ameliyatlık bir durumun yok, sadece bu ilaçları bir süre kullan, iyileşeceksin" demiş ve köyüne yollamış. Demek ki dürüstçe "Ameliyat gerekmiyor" diyebilen doktorlarımız da var, şükürler olsun!
Demek ki okuma yazma bilmeyenlerin bile yardımına koşabilen bir köşem var. Ne mutlu bana!..
Tanrı huzurunda yemin etmiştik yine de terk etti beni
Sevgili Güzin Ablacığım, yayınla ne olursun yazımı... Benim yaşım daha 18. Azıyla yetinmeyen çoğu hiç bulamazmış. Her şey para mı bu dünyada ablacığım? Artık evlenecek, yuva kuracak efendi, dürüst kız bulamıyoruz. Eskiden böyle değilmiş. Benim 4 yıllık kız arkadaşım vardı; dürüst, efendi, kapalı bir kızdı. İlk yılımızda ailesi ilişkimizi öğrendi ve bana hakaret, küfür ettiler. Ama ben karşılık vermedim, sustum. Oysa sevdiğim karşılık verdiğimi sandı o da bana hakaret etti. Psikolojim bozuldu, okulumdan oldum.
Bir yıl sonra tekrar aradı, özür diledi. Barıştık çünkü ona helalim demiştim, çok güveniyordum ama şimdi tekrar bıraktı beni. Nedeni ise okula gitmememmiş. Ben de gitmek istemez miyim? "Yıllar önce benim psikolojimi bozdunuz, okulumdan soğuttunuz" dedim. "Şimdi yeniden gitmek istiyorum ama artık yalnız açık liseye gidebilirim" dedim. Ama yine de bıraktı beni. Oysa yemin ettirmişti bana. "Sakın beni bırakma" diye. Bırakmayacağıma dair, Allah huzurunda yemin ettirmişti. Şimdi günaha sokmadı mı beni? Ablacığım bana akıl ver; bir ayağım uçurum kenarında, size açıldım, ne yapmam gerektiğini sormak istedim. Sizce konuşmalı mıyım onunla? Beni hálá seviyor mudur? İmanımı kaybedeceğim Allah korusun. Üzüntüden ibadetlerimi bile aksattım. İntihar edeceğim en sonunda!
RUMUZ: NE OLUR DUY SESİMİ
Canım oğlum, dediğin gibi şimdiki dünyamızda her şeyin başı para oldu. Çok üzücü ama bak işte gördüğün gibi, dürüst, dininde imanında bir kız bile, seni bunca severken, onu bırakacaksın diye ödü koparken, sanırım aile baskısı sonucu seni terk edivermiş. Karşılıklı ettiğiniz bağlılık yeminini unutuvermiş. Oysa eğitimini aksatmana, okulu bırakmana onlar neden olmuş. Burada suçlu varsa, kendisi ve ailesidir. Şimdi sen tam kendini toparlayıp, hayatınla ilgili planlar yaparken, yeniden sırtını dönmüş. Senin gibi genç bir insanın yaşamıyla oynamaya ne hakları var? Bu mu sevgi? Bu mu insanlık, bu mu iman, bu mu dine bağlılık?
Sana gelince, bilmiyor musun ki Allah katında affedilmeyen en büyük günahlardan biri intihardır derler... İnsanın yaşamına kendi elleriyle son vermesini Allah da affetmez. Saçmalama ve eğitimini tamamla, bir yandan da çalış, çabala adam ol. Onlar utansınlar seni görünce, pişman olsunlar.
Biraz yakınlaştık, günaha mı girdik acaba
Ben üniversitede okuyorum. 22 yaşındayım. Ailemin bildiği ve onayladığı, 9 aydır süren bir ilişkim var. Onunla çok mutluyum. Çok seviyoruz birbirimizi. Güvenim ise dağlar kadar. Ciddiyiz hatta yüzük bile taktık. Dindar bir insanım aslında ama insan şeytana uyuyor. Bu da bir mazeret olamaz ama oldu işte. Yani bir gün birbirimize sarılırken biraz ileriye gittik. Bekaretime dokunmadı tabii ama bazı şeyler yaşadık. Ve şimdi kendimi dinsiz gibi hissediyorum. Bir kere yapsak iyi de. Olunca devamı da geliyor. Okul bittikten 2 yıl sonra evleneceğiz. Ama bu sırada işlediğimiz bu günahlar devam edecek ve ağırlığını taşıyamaz oldum artık. Aslında dini nikáh yapalım diyorum ama ailenin izni olmayınca Allah tarafından da kabul olmaz ki. Her gün Rabbimize diyoruz ki "Allah’ım sen bize şahit ol ki, o benim kocam, bu da benim karım". Kabul oluyor mudur, bir bilginiz var mı? Allah razı gelsin inşallah cevap yazarsanız.
RUMUZ: VİCDANIMIN SESİ
Bugün biraz fazlaca dinden imandan söz eder olduk; zamana uyduk, ne yapalım? Sevgili kızım; için rahat olsun, her zaman söylediğim gibi Allah insanları cezalandırmak için elinde sopası bekleyen bir hükümdar değil ki... Ona sığınmak, ondan yardım istemek, onun bağışlayıcılığına inanmak yeterli. O zaten içimizi biliyor. Sonuçta birbirinizi seviyor ve evlenmeye hazırlanıyorsunuz. İki genç insanın birbirine yaklaşmasının nesi kötü?