Paylaş
Sevgili Güzin Abla, eşimi tanıdığım zaman üniversite sıralarında koşuşturan gencecik bir kızdım. Bundan 20 yıl kadar önceydi...
Onu ilk gördüğümde, “işte hayatımın erkeği” dedim. Nitekim tanıştık, görüştük, birbirimizi çok sevdik. Okul bitince evlendik. İkimiz de çalışmaya başladık, gelirimiz azdı ama çok mutluyduk. Daha sonra ikizlerimiz oldu, ben zorunlu olarak evde onlara bakmaya başladım.
Eşim ise Allahın izniyle iş hayatında çok ilerledi. Derken, kendi işini kurdu. Başarılı oldu. Mersin’in zengin işadamları arasına girdi. Saygın ve sevilen biri olarak tanındı.
Her şey çok iyi gidiyordu, şansıma şükürler ediyordum. Beni çok seven bir eşim, dünya tatlısı çocuklarım, dilediğimi yapabilecek kadar maddi imkanım ve çevremde çok iyi dostlarım vardı.
Tek sorunum ailemin İzmir’de kalmış olmasıydı. Ama arada bir torunlarını görmek için bize geliyorlardı. Eşimin ailesi beni severdi. Tek sorun yaşadığım kişi, eşimin kız kardeşiydi. İlk günden yıldızımız barışmamıştı.
Allahtan, sık görüşmüyorduk. Onun çok yakın bir arkadaşı vardı, eşimle de çocukluktan beri tanışırlarmış.
Görümcem onların evlenmesini çok istemiş, ama eşim her zaman bana o kızı kardeşi gibi görmeden öte hiçbir duygu besleyemeyeceğini söylerdi.
Bu da bana yeterli görünürdü. Zaman zaman görümcem bize geldiğinde onu da yanında getirirdi. Bu beni biraz rahatsız etse de, yine pek fazla önemsememeye çalışıyordum.
Meğer önem vermeliymişim, bunu anladığım zaman artık çok geçti. Eşim işi nedeniyle, zaman zaman yurtiçi, yurtdışı yolculuklara çıkardı. Çocuklar artık büyümüştü, bu nedenle yalnızlık çekmiyordum. Öyle mutlu ve huzurluydum ki, pek yakında başıma gelecek felaketin en ufak bir sezgisi bile yoktu içimde...
NASIL OLUR DA BU KORKUNÇ ÖLÜM BİZİ AYIRIR
O pazar sabahı, yine eşimin birkaç günlük iş seyahati yokluğundan yararlanıp, çocuklarla birlikte bir program yapmış, günümüzü değerlendirmeye karar vermiştik.
Beni karakoldan aradıklarında, evden ayrılmamamı, gelip benimle çok önemli bir konuda görüşeceklerini söylediklerinde hiçbir anlam veremedim. Çocuklarla endişe içinde bekledik. İki polis memuru geldi, yüzleri karmakarışıktı.
Önce bana eşimin fotoğrafını gösterdiler, “Eşiniz bu beyefendi mi?” diye sordular. “Ne var, yoksa eşime bir şey mi oldu?” dedim. Beni koltuğa oturttular...
Komiser olduğunu söyleyen iri yapılı memur, “Metin olmalısınız hanımefendi. Eşiniz Antalya Kemer yolu üzerinde arabasıyla bir kaza yaptı. Ne yazık ki hayatını kaybetti” dedi.
Feryatlar içinde kendimi yerlere attım, böyle bir şey olamazdı. Henüz ben 39, eşim ise 42. Nasıl olur da bu korkunç ölüm bizi ayırabilirdi? Ancak beni biraz yatıştırdıktan sonra komiser devam etti: “Bununla da bitmiyor ne yazık ki. Kaza sırasında yanında bulunan hanımı biz eşi sanmıştık. O da ağır yaralıydı. Şu anda hastanede. Bir de küçük bir kız çocuğu vardı arabada...”
7 YILLIK İMAM NİKAHLI EŞİ VARMIŞ
Resmen çökmüştüm... Canımdan bir parça olarak gördüğüm kocamın öldüğüne mi yanayım, yanındaki kim oluğunu bilemediğim kadın ve çocuk konusuna mı?
Ben kocamı yurtdışında diye biliyorken, bu kazadan sonra onun Antalya’da bir başka evi ve bir başka ailesi olduğunu öğreniyordum. Çocuk kocamdandı, kadın kocamın 7 yıllık imam nikahlı eşiydi. Kadın kim miydi; tabii ki görümcemin sürekli aramıza sokmaya çalıştığı, benim yerime onunla evlenmesini istediği en yakın arkadaşı.
Biz ister istemez bu konuları görüştük, ortada bir çocuk vardı, mirasa o da giriyordu...
Bütün bunları size anlatmama gerek yok, eminim. Yılların tecrübesiyle beni ve yaşadıklarımı çok iyi anladığınızdan eminim. Bunlar henüz yatışmamış yeni acılar...
Zamanla üstesinden gelebilecek miyim, eşimi affedebilecek miyim? En önemlisi eski hayatıma dönebilecek miyim? İnsanlara yeniden güvenebilecek miyim? Dünyada asla benim başıma gelmez, demesin kimse. İşte bunlar da olabiliyor.
◊ Rumuz: Kabusum
YANIT
Sevgili kızım, her ne kadar yıllardır şahit olduğum hayat öyküleri yüzünden çok büyük tecrübe sahibi olsam da, yine şaşkınlıkla okudum öykünü.
Dünyada hiç kimseye güvenemeyecek mi insan? Seni el üstünde tutan, büyük bir aşkla seven eşin, nasıl olmuş da sana böyle kötü bir oyun oynayabilmiş? Akıl alır gibi değil.
Ancak yaşadığın bu maddi ve manevi travma biraz yatıştıktan sonra, ki elbette yatışacak, kendini toparlayacaksın, hayatına güzel evlatlarınla devam edeceksin, insanlara yeniden güvenmeyi öğreneceksin. Buna mecbursun...
Çünkü bu dünyada güven duygusu olmadan yaşanmaz. Senin başına gelen bu olay, aslında şu anda belki başka ailelerde de yaşanıyor.
Tek farkla ki, erkekler bunu gizlemeyi başarıyor, tıpkı senin eşin gibi...
O bu kazayı yapmasaydı, ortaya çıkmayacaktı belki de... Ama bunun gibi olaylar yüzünden ne sen, ne de başkaları, bütün insanlığa, bütün erkeklere kuşkuyla bakmak zorunda kalmalı.
Sen de elbette eski günlerdeki gibi yaşama ve hayatına yeni bir yön vereceksin.
Hayattan hiç zevk almıyorum
Merhaba Güzin Abla, ben gerçekten şanssız olarak gelmişim dünyaya. Şu anda da ne yapacağımı gerçekten bilemiyorum. 18 yaşındayım ama artık yaşamak istemiyorum.
Babam şu anda çok ağır hasta, ölüyor... Annemse, hain, katı ve kötü biri. Ben bu yaşımda hâlâ annemden sürekli dayak yiyorum. Kendimden, annemden, hayattan her şeyden nefret ediyorum. Her gece ağlıyorum...
Ne yaptımsa kimse beni umursamıyor. Halimi hatırımı soran yok. Herkese değer veriyorum fakat hiç kimse beni düşünmüyor, önemsemiyor...
Bu yüzden kendimden nefret ediyorum. İntiharın günah olduğunu bildiğim için cesaret edemiyorum. Ama artık yaşamak istemiyorum. Hiçbir şeyden zevk almıyorum. Böyle anne olmaz olsun, babama sığınmak istesem de, o yakında ölecek.
Onu bu son günlerinde üzmek istemiyorum. O ölünce bana ne olacak? Ben böyle bir evde nasıl yaşayacağım. Bana yardım edemezsiniz belki ama sadece size içimi açmak istedim.
◊ Rumuz: Hicran
YANIT
Kızım bu yaşta bu ne karamsarlık? Bu ne umutsuzluk böyle? Yaşadığın bu olaylar, babanın erken yaşta hastalanıp seni terk edeceği düşüncesi, annenin inanılır gibi değilse de, sana karşı bu acımasız ve düşmanca tavrı elbette genç bir kız için inanılmaz bir travma. Ama eminim anlattıkların dışında hayatında sana umut verecek bir şeyler vardır. Şu anda, hep olumsuz ve kötü düşünüyorsun ama elbette gencecik bir kızı ölüm düşüncesinden uzaklaştıracak, küçük ama değerli pek çok neden vardır güzel kızım. Ama zaman içinde hayatına yeni insanlar girecek, bir sevdiğin olacak, kendi dünyan olacak, eğitimini devam ettirebiliyorsan eğer, bir mesleğin, ya da bir işin olacak. Ve hayattan zevk almayı öğreneceksin. Bu evde yaşadıklarını ardında bırakacaksın, kendi evin olacak... Sana masal gibi gelebilir bu sözlerim ama inan bana hayatta hep de kötü insanlar, kötü olaylar, kötü günler yok... Her fırtınanın ardından güneşli ve güzel günler gelir, sakın unutma. Gençliğinin gücünden faydalan, hayata sıkı sıkı sarıl.
Paylaş