Meğer tarih tekerrürden ibaretmiş

Sevgili Feyza Hanım, hayvanlara yönelik itlaf geleneğini internetten araştırdım; hayretler içinde kaldım. Bu konunun bu denli geniş olduğunu araştırıncaya kadar bilmiyordum.

Belediye görevlilerinin ve hayvanseverin de bildiğini sanmıyorum. Bu nedenle derlediğim bu yazının bilgilendirme amacıyla köşenizde yayınlanmasının, geniş kitlelere ulaşması açısından, uygun olacağını sanıyorum:

II.Mahmut dönemine kadar Osmanlı’da sokak köpekleri sorunsuz olarak yaşarlar.

1 ve 2. Meşrutiyet ile batılılaşma hareketleri, o günlerde hayvanlar için de sorunlar yaratmaya, özgürlüklerini kısıtlamaya başlar. İtlaflarla yok edilmeler başlatılır.

1865 yılında bir İngiliz turist gece yarısı, bastonuyla köpeklerden kendini savunmaya çalışır. Köpeklerin saldırısına uğrar, kaçmaya çalışırken yüksek bir duvardan düşüp ölür. İngiltere Kralı, Osmanlı’ya bir uyarı gönderir ve Batılılaşma hareketi içindeki II. Mahmut’un "Sokak köpekleri tez elden toplana, teknelere konula ve Hayırsız Ada’ya bırakıla" buyruğuyla sokak köpeklerini sürgüne gönderme harekatı başlar. Bu, İngiltere Kralı’nın uyarısı ile uygulanan tarihteki ilk büyük itlaftır.

1. Hayırsız Ada seferi İngiltere Kralı’nı memnun etmek için gerçekleşir! Toplanan 90 bin köpek Hayırsız Ada’ya gönderilir. O dönemde halkın köpek sevgisi hálá var olduğundan ve köpeklerin adaya atılması yüzünden lanetlenmeleri sonucunda yangın çıktığını düşünen halkın baskısı ile köpekler geri getirilir.

Asıl büyük itlaf 1910 yılında gerçekleşir. Sait Halim Paşa döneminde, Talat Paşa’nın dahiliye nazırı olduğu dönemde, İstanbul’daki köpek itlafı, kısacası tarihinin bilinen en büyüğü başlatılır.

Çingeneler tarafından büyük kerpetenlerle köpekler nerelerinden yakalanırsa, gemilere doldurulup 2. Hayırsız Ada seferini başlatırlar.

Bu itlaflar dönemin Şehremini (Belediye Başkanı) Ord. Prof. Dr. Cemil Topuzlu zamanında devam eder.

Ama bu sefer, halkın gittikçe azalan köpek sevgisi yüzünden bir daha geri dönüş olmaz.

Dönemin Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Cemil Topuzlu sokak köpekleri sorununu itlaf yoluyla çözdüğünden bu gelenek o zamandan beri günümüze kadar devam etmektedir. Ve bu geleneği; Bedrettin Dalan 1987 yılında gazeteye verdiği ilanla "25 adet komple köpek itlaf aracı satın alacağını" açıklayarak devam ettirir.

Günümüzdeki itlaflar ise dolaylı olarak yapılmakta.

Rehabilitasyon Merkezi (RM) denilen yerlerde, kısırlaşan sokak hayvanları, gidecek sokağı olmadığından en iyi ihtimalle, ormanlık alanlara atılır.

Önce tarihte itlaf geleneğini; Batılaşma hareketi uğruna başlatanları kınamak gerekiyor.

Bugün, adına medeniyet dedikleri, Batılaşma hareketinin sokak köpeklerinin kaderi üzerindeki gerçek oyununun hikayesi işte budur.

Ancak 1865 yılına kadar Osmanlı’da köpeklere asla dokunulmaz, taa ki İngiltere kralının buyruğuna uyuluncaya kadar...

Asude Ustaoğlu Hayvan

Hakları Aktivistleri Derneği

Yönetim kurulu

İnternetten derlediğiniz bu tarihi bilgiler gerçekten aydınlatıcı ve bir o kadar da ilginç sevgili Asude hanımcığım, bu nedenle size sonsuz teşekkürler. Ama hayretler içinde kaldım. Batıyı örnek alacağız diye köpeklerimize hayat hakkı tanımazken, meğer şu sırada en hayvansever millet olarak görünen İngiltere bizdeki itlaf hareketlerinin düğmesine bastırmış.

Bunalımdayım canım okula gitmek istemiyor

Sevgili Güzin Abla, ben Almanya’dan yazıyorum, 20 yaşında bir genç kızım. Son zamanlarda şiddetli psikolojik sorunlar yaşıyorum. Son sınıftayım, bu sene meslek eğitimi almaya başlamam lazım ama hiçbir yerde iş bulamadım. Okulda da durumum oldukça kötü.

Canım ne okula gitmek ne ders yapmak ne de öğretmenlerin yüzünü görmek istiyor. Çok çaresizim, ne yapsam bilmiyorum, hayattan hiç zevk alamıyorum yardımını bekliyorum.

RUMUZ: ÇOK KÖTÜYÜM

Son sınıflardaki gençlerin tipik öğrenci depresyonu bu... Çok sık görülen bir durum kızım... Yüzüp yüzüp de sonuna gelmiş olmanın getirdiği bir bıkkınlık hali...

Bir de derslerinin kötü gitmesi, staj için çalışacak yer bulamamış olman, seni iyice germiş anlaşılan. Aman kızım, dişini sık, azimli ol, başarılı olacağına inanıyorum ben. Bunca emeğine yazık etme sakın.

Evlenmeyi düşündüğüm gencin kör olma tehlikesi var

Sevgili Güzin Abla, 4 aydır biriyle çıkıyorum. Aramızda şimdiye kadar hiç büyük bir sorun olmadı. Ama beni üzen bir şey var. Kendisinde ciddi bir göz hastalığı var, yani bir gün gelecek, kör olacak. Bu hastalığın tedavisi maalesef yok. Ben onu bu hastalığı yüzünden bırakmak istemiyorum, ben onu baştan böyle kabul ettim.

Annem beraberliğimize karşı çıkıyor. "İlerde kör olursa ne yapacaksın" diyor, beni de düşündürüyor. Onu seviyorum ve bırakmak istemiyorum. Çevremde birilerinden yardım istedim, ne yapabilirim diye... Ama sadece "Kalbinin sesini dinle" diyorlar. Kalbime uygun davranıp, onunla ilişkimi sürdürüp, ilerde evlensem, ya kör olursa ne yaparım? Belki dayanamam. Şimdiden düşününce saatlerce ağlıyorum. Umarım bana da yardım edebilirsin.

RUMUZ: ÇARESİZ KIZ

Sevgili kızım, hayatta hiç kimsenin yarın ne olacağı belli mi olur? Bir kaza olur, bir hastalık olur, sapasağlam evlendiğin insan bir anda özürlü biri olur çıkar. Allah korusun ama gerçek anlamda sevdiğin ve anlaştığın bir insanı belki de sen koruyup kollayacaksın, hastalığının ilerlemesini durdurabileceksin, kimbilir?

Ben yine de sana Dünya Göz Hastanesi Altunizade’deki sevgili doktorum Doç. Dr. Yusuf Durlu’ya bir danışmanızı öneririm, o olmasaydı ben gözümü kaybediyordum...
Yazarın Tüm Yazıları