Mektubunu gazetede görünce şok geçirdim diyebilirim ve çaresizliğime bir kez daha yandım. Hakkımda yazdıklarınıza da çok üzüldüm; beni kişiliksiz, kendi fikri olmayan, ailesinin etkisi altında kalan biri olarak değerlendirmişsiniz. Olaya dışardan bakan biri olarak belki haklısınız. Yine de beni dinlemek istersiniz diye yazıyorum. Nereden başlayacağımı da bilmiyorum aslında. Önce söyleyebileceğim şey, insanın ailesine arkasını dönmesi kolay mı? Ben çabalamadım mı sanıyorsunuz? Ben elimden geleni yaptığımı düşünüyorum ama duygusuz bir insan düşünün, sevgiye dair tüm duyguları yok olmuş bir insan. İşte ne yazık ki bu benim babam. Böyle biri nasıl ikna edilir, ben bilmiyorum ve size soruyorum? Ben kimse kırılmasın istedim. Bütün çabalarım bu yöndeydi. Belki de en çok kırılan ben oldum çünkü beni seven bir insana zarar verdim; bunun acısını da en derinden yaşıyorum zaten. Ama ne yapacağımı bilmiyorum, madem Güzin Ablasınız yardım edin bana... Kimse kırılmadan bu işi nasıl çözerim? Hiç arkama bakmadan ailemi bir kenara atarak sevdiğim insana mı gideyim? Böyle yaparsam ailemi unutmam lazım. Yoksa onu unutmaya çalışıp hayatıma devam mı edeyim?Hayat beni nereye sürüklerse oraya mı gideyim? Okurlarınız da bana yardımcı olsunlar. Böyle benim gibi iki arada kalanlar olmuştur, onlar ne yapmışlar? Hangi yolu seçmişler? Lütfen bana cevap versinler. Bir de buradan sevdiğim insana da sesleniyorum; 12 Haziran, yani bugün onun doğum günü. İnşallah bu yazı o güne denk gelir. Doğum günün kutlu olsun bir tanem; ben de seni beni sevdiğin kadar seviyorum. Böyle olmasını inan ben de istemezdim, biliyorsun. Sen benim canımın canısın, bunu hiçbir zaman unutma... RUMUZ: ÇARESİZSevgili oğlum, evet seni tanımadan, belki hakkında biraz fazla acımasızca fikir yürütmüş olabilirim. Ama sen de bana hak ver; gördüğün gibi, sevginin ardından gidemiyorsun. Aileni terk etmeni söyleyen kim? Elbette onlar senin en değerli varlıkların, sana hayat veren insanlar ama hayatının bu çok kritik noktasında, seni seviyorlarsa, seni düşünüyorlarsa, sevgine bu kadar karşı çıkmazlardı. Seni ve o genç kadını mutsuz etmeye hakları yok. Ben sana onları mutlaka ikna etmen gerektiğini söylüyorum. Bunu başarabileceğine de inanıyorum. Zayıf davrandığını söylerken bunu kastetmiştim. Baban sevgiyi anlamayan biri olabilir, ama sonuçta o da bir babadır, evladının mutsuz olmasına katlanamaz gibi geliyor bana. Ailene sırtını dönmeden, onları ikna edebilecek bir püf noktası biliyorsundur elbette. Sen onların bunca yıllık evladısın, mutlaka bir zayıf yönleri vardır. İşte bu zayıf noktayı yakalayıp, beklentilerini karşılarsan, eminim kalplerini yumuşatabilirsin. Söylediğin gibi bu sorununu okurlarıma danışmak istiyorum; tecrübelerini bizlerle paylaşırlarsa, ben de senin için yazarım."Eğreti Gelin" filminin yazarından söz etmedinizSevgili Güzin Hanım, 4 Haziran 2008 tarihli köşenizde "Senden Başka" rumuzuyla size dertlenen okurunuza sonuç bölümünde "Eğreti Gelin" filmini izlemesini öneriyorsunuz. Güzel... Ancak bu filmin kitabından ve yazarından hiç söz etmiyorsunuz. Oysa gerçek, eğreti gelinler filmde yansıtıldığı gibi işlenmediğinden, yanlış konularda kullanılıyor bu öneriler. Size de "Eğreti Gelinler" romanımı okuyup okumadığınızı sorsam? Rahmetli Atıf Yılmaz ne yazık ki konuyu hem yanlış aktardı perdeye hem de popülist bir çevre edinmek için bazı yabancı unsurlar kullandı. Bu yüzden ben de mahkemeye başvurdum.Bütün yazarların ortak kaderi: Yaratan ve yıllarını bir roman için harcayan yazardan (ki ben o romanı on yılda oluşturdum...) hiç söz edilmez. Konu tamamen bana aittir ve kitaptan en dolu, vurucu ve içeriksel olarak ilgi çekecek cümleler aynen filme replik olarak alınmıştır. Lütfen bu şikayetime köşenizde yer verin. Sevgi ve saygılarımla. Şükran Kozalı (Eğreti Gelin romanının yazarı)Lütfen beni bağışlayın. Dediğiniz gibi filme konu olan romanın yazarını hatırlayamadığım için çok büyük bir hata yapmışım. Sizi üzdümse tekrar özür dilerim. Yazınızı dilediğiniz gibi köşemde kullanacağım. Yanlış veya eksik aktarmış da olsam, "Eğreti Gelin" konusu ve rejisi ile gerçekten çok güzel, çok başarılı bir filmdi; şimdi bunda sizin de çok büyük bir payınız olduğunu içtenlikle düşünüyorum.Okul müdürü diplomamı vermiyorSevgili Güzin Abla; öncelikle sevgilerimi ve iyi dileklerimi sunarım. Şu anda size yazarken ağlıyorum. Zaten bir haftadır çok üzgünüm. Benim derdim aşk filan değil. Ben 25 yaşındayım ve üniversite kaydımı dondurdum. Bir arkadaşımla yerel bir dergi çıkartmaya niyetlendim. Her şey hazırlandı. Dergiler matbaada dağıtım için beklerken biz de savcılık için gerekli belgeleri hazırladık. Ancak benim lise diplomam ya üniversitede ya da kayıp. Savcı mezun olduğum liseden çıkış belgesi almam gerektiğini söyledi. Hemen liseye koştum. Ancak lise müdürü konumuna hiç yakışmayacak tarzda bağırıp çağırarak "Sana bu belgeyi vermeyeceğim, canım istemiyor" dedi. İl Milli Eğitim Müdürü’ne gittik. O da telefonda "Sonucu ne olursa olsun vermiyorum" dedi. Şimdi çok zor durumda kaldım. Bu durumda o güzelim edebiyat dergisi ziyan olacak. Tüm emeklerim boşa gidecek? Ayrıca bu müdür niye böyle acımasız? Neden bu kadar katı davranıyor? Üstelik eğitimci bir insan, kitap-dergi konusuna destek olacağına köstek oluyor. İlle araya tanıdık birini mi koymak gerekir?Başınızı ağrıttımsa bağışlayın ama ben de bu soruna karşı ne yapacağıma karar veremedim. Ellerinizden saygıyla öperim.RUMUZ: BALIKESİR’DEN ESRAKızım, ben bir lise müdürünün bu kadar katı davranmasının ardında bir neden olduğunu düşünüyorum. Bu neden umarım kişisel bir şey değildir. Yani bu müdür sana bir şekilde takmış olabilir mi? Yoksa böyle bir davranış mantıklı gelmiyor insana, üstelik sana diplomanın yerine geçecek bir belge vermeme yetkisi var mı, bunu araştırmalısın. Hatta Milli Eğitim Bakanlığı’na şikayette bulunup, hakkını arayabilirsin.