Karaciğer nakli bekleyen minik Sinem’le ilgili bir açıklama

Sayın Feyza Algan; bir okurunuz tarafından size gönderilen ve 5 Aralık 2007 tarihinde köşenizde yayınlanan "Minik Sinem karaciğer nakli yapılmazsa ölecek" başlıklı yazıdaki ifadelerde, bazı yanlışlar bulunmaktadır. Kamuoyunun yanlış bilgilendirilmesini önlemek amacıyla bu mesajı hazırladım. Açıklamalarımda, yazıdaki sıraya uydum. Köşenizde yayınlanması, hem ilgili konulara açıklık getirecek hem de nakil bekleyen birçok hastayı rahatlatacaktır. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

1- Hastamızın tıbbi durumu hakkında açıklama yapmam, temelde hasta haklarına aykırıdır. Ancak, yazınızda, "Acilen nakil gerektiği" ifadesi yer aldığı için, bu konuda bilgi verme mecburiyeti doğmuştur. Küçük Sinem’in karaciğer nakli olması gerektiği, sirozun nasıl ilerleyeceği yüzde yüz bir kesinlikle kestirilemeyeceği için, bu ameliyatın erken bir tarihte yapılmasının daha emniyetli olacağı doğrudur. Ancak, hastamızın mevcut durumunun, "Acilen karaciğer nakli yapılması gerekiyor" ifadesi ile özetlenmesi yanlıştır.

2- Bu cevap yazısının gecikmesine sebep olan ifade, kurumuzda son bir yılda sadece 1 nakil yapıldığı ifadesidir. Uzun araştırmalara rağmen, bu bilginin kim tarafından verildiği anlaşılamamıştır. İstanbul Tıp Fakültesi’nde, 2007 yılında kadavra vericiden 13, canlı vericiden 10, toplam 23 karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir.

3- İstanbul Tıp Fakültesi’nin, önceki karaciğer transplantasyon programı sorumlusu olan Prof. Dr. Koray Acarlı, 2006 yılı sonunda kurumumuzdan ayrılarak, Memorial Hastanesi’ne geçmiştir. Bu programı kuran ve büyük emeklerle bugünlere getiren bir öğretim üyesinin ayrılması bizleri çok üzmüştür. Ancak, bütün diğer öğretim üyeleri görevlerinin başındadır ve önceki maddede belirtildiği gibi, program başarıyla devam etmektedir.

4- Hastanın birinci derecedeki akrabalarından birinin kan grubu, küçük Sinem’e karaciğer verme açısından uygundur. Ancak bu kişi verici olmak istememektedir. Organ bağışı, adı üzerinde, isteğe bağlı bir bağıştır; hiç kimse, hastanın en yakını da olsa, canlı verici olmaya zorlanamaz. Ancak, hastanın durumunun "canlı verici şansı maalesef yok" şeklinde özetlenmesi yanlıştır.

5- Hasta sahibinin özel hastanede karşılaştığını ifade ettiği maddi problemler ile ilgili yorum yapmam uygun olmayacaktır.

Sonuç olarak, İstanbul Tıp Fakültesi, Karaciğer Transplantasyonu Ekibi, küçük Sinem’i sağlığına kavuşturmaya kararlıdır. Küçük Sinem, kadavra bekleme listemizdedir. Öte yandan, uygun bir canlı verici olursa, bir an evvel ameliyat yapmaktan büyük mutluluk duyacağız.

Bu konuları size ve okurlarınıza açıklamak istedik.

SAYGILARIMLA.

DOÇ. DR. İLGİN ÖZDEN

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ

KARACİĞER TRANSPLANTASYONU PROGRAMI SORUMLUSU

FAX: 0212 635 30 82

Çok sevgili Doç. Doktor İlgin Özden, açıklamalarınız için teşekkür ederim. Elbette hasta yakınları ya da onlara yardımcı olabilmek için seferber olan bazı kişilerin tıbbi bilgileri, konu hakkındaki resmi bilgileri sizlerin açıklamalarına benzemez. Bazı hatalar ve yanlışlar olmuşsa da bağışlanmalarını ve bağışlanmamı dilerim. Hastanenizin bu görevi üstlenmesi ve küçük Sinem için çabalarınız nedeniyle sizlere sonsuz teşekkürler... Önemli olan yavrucağın bir an önce hayatının normal akışına kavuşması...

Dul kadına toplumun bakış açısını biliyor, boşanamıyorum

Merhaba Güzin Ablacığım, ben 30 yaşlarında, iki kız çocuğu annesi, evli bir kadınım. Okumanın yaşı yoktur diyerek kendimi geliştirmek için, biraz da evdeki atmosferden kurtulmak için, okula devam ediyorum. Evdeki stresli hayat maalesef okul hayatımı da kötü yönde etkiliyor. Hoş ayrılmış olsam, yine kötü yönde etkileneceğimi düşünüyorum. Ben görücü usulü ile evlendirildim. Nişanlıyken evlenmek istemediğimi ailem biliyordu ama bizim oralarda maalesef bırakın boşanmış kadını nişanlısından ayrılmış kızı bile iyi saymazlar. Ailem şimdi çok pişman, ama iş işten geçti tabii. 14 senedir evliyiz, çok şiddetli kavgalarımız oldu ve olmakta. İlk zamanlar iyi gidiyordu her şey, ama şimdi gittikçe zorlaşıyor. Hani hep denir ya evlilikte saygı, sevgi çok önemli diye... Sanırım bizde bunlar tükenmek üzere. Tükenmek üzere diyorum çünkü hálá bir arada olduğumuza göre bitmeyen bir şeyler var diyorum. Ya da ikimizin de düşündüğü çocuklar. Ayrılırsak bu çocuklar ne olacak. Psikolojilerinin bozulmasından, derslerinden geri kalmalarından ya da çıkacak sorunlardan etkilenmelerinden çok korkuyorum. Diğer taraftan dul bir kadına toplumumuzun bakış açısını biliyorum ("basit kadın, kolay kadın" derler). Keşke bizim toplumumuzda boşanmak da evlenmek kadar normal görülse, çünkü sevginin bittiği evlikleri yürütmek gerçekten çok zor. Özellikle de kafa yapılarınız çok ayrı olunca eşinizle. Ailemi düşünüyorum, çok üzülecekler, aileler arasında tartışmalar, sorunlar yaşanmasından korkuyorum benim yüzümden. Hayatımın geri kalanını erkeksiz geçirebilecek miyim? Geçiremezsem, malum çocuklarım kız çocuğu, eşimin ailesi tarafından tepki gösterileceğini biliyorum. Karar alması o kadar güç ki bazen Avrupalı kadınlara özeniyorum, ne kadar özgürler. Bizim bazı geri kalmış adetlerimiz yıkılsın artık diyorum. Kadınlar da yaşamlarına istedikleri gibi yön versinler, verebilsinler...

Kadın olmak mı suçumuz? Neden ayrılık olduğunda yara alacak taraf hep kadın görülüyor. Özgür olmayı, kendi kararlarımı kendim vermeyi, verebilmeyi çok isterdim...

RUMUZ: GÖZ NURU

Her zaman söylediğim gibi, boşanan kadınlar toplumuzda hep dışlanır, yaşamlarını devam ettirmek için verdikleri mücadelede zorlanır, çalışmaya kalktıklarında kolay kadın muamelesi görürler. Sen de bana katılıyorsun gördüğüm kadarıyla. Ama bu demek değil ki, eziyet eden, ya da aldatan, ya da hiçbir ortak yönünün kalmadığı bir erkekle ömür tüketeceksin. Hele senin gibi bilinçli, eğitimli bir kadının bu konuda mücadele etmesi gerekiyor elbette... Yaşam çok kısa kızım, biraz da kendini düşünmelisin.
Yazarın Tüm Yazıları