Paylaş
Onların tek dayandıkları şey, “Çocuklarım ortada kalmasın, rayına oturmuş kurulu düzenim bozulmasın”dır...
Bana kalırsa, aslında bu da değil hanımlar! Siz, alışkanlıklarınızdan ayrılmak istemiyor, mücadele etmekten korkuyorsunuz. Yanıldığınız nokta, her şeyin ilelebet devam edeceği düşüncesi.
Bir insanın “seni çok seviyorum” demesi bir mumun “hiç sönmeyeceğim” demesine benzer. Aile ve ev bir alışkanlıktır. Yuvayı benimsemektir. “Bunlar benim”, diye düşünmektir.
Mesela canınız bir tost çekti. Ancak tost ekmeğinizin son kullanma tarihinin geçmiş olduğunu görüyorsunuz. Çok da açsınız boş verip, tost yapıp yediniz. Sonra
kendinizi kötü hissettiniz, doktora gittiniz. Doktor gıda zehirlenmesi, dedi.
Sizin de tost ekmeği aklınıza geldi hemen. Yemeden önce bunun yanlış olduğunu biliyordunuz. ışte zehirlendiniz. Aldatmada ise sizi eşiniz acımadan zehirliyor.
Çocuklarınızın karşısında sizi küçük düşürdü.
Belki ilk ihanetler hatadır. Ama devamı gelmeyecek diye de bir garantisi yoktur. Erkeklerin akıllarında şöyle kafiyeli bir söz vardır: “Helalim kıymetli, haramım tatlıdır” derler. Bırakın, kıymetlisi olmayın.
Eşinizin sizi aldattığını öğrendiniz zaman siz zannediyorsunuz ki, yuvamı bozmazsam, çocuklarım mutlu olacaklar, bana hak verecekler. Aslında belki de haklısınız ama gene de ben şunu savunuyorum: ılk önce siz kendinizi önemsemelisiniz ki, çocuklarınıza bilinçli, karakter sahibi bir anne olarak, destek ve yardımcı olabilesiniz. Önce siz kendinize güvenmelisiniz ki onlar da kafalarında soru işaretsiz size güvenebilsinler.
Siz kendi özelinizi yoluna koymaya korkan biriyken, neden çocuklarınız sizin gösterdiğiniz yolda ilerlesin?..
Bazı evliliklerde bir taraf eşini daha çok seviyor ve ayrılmaya korkuyor. Onsuz sanki nefes alamayacağını sanıyor ama hayat insana her şeyi öğretiyor; hiç endişeniz olmasın. Hayatınızda kendi seçiminize göre yeni gelişmeler olur. Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar, yeni dostlar... Çocuklarınız belki de sizden bunu bekliyorlar. Size yapılan haksızlığı kendilerine yapılmış gibi görüyorlar. ılk önce kendinizi toparlamanız gerekli. Bilinçli hareket edin. Kimseye güvenip yola çıkmayın; sadece kendinize güvenin. Kısaca özetlersek, ihanete uğrayan ve boşanmaktan kaçınan kadınlara sesleniyorum:
Asla gurursuz olma, yoksa herkesin elinde oyuncak olursun.
İlk önce kendine güvenmeli, kendini düşünmelisin.
Çocuklar hayatına engel değildir, tam tersi destektir.
Kimseden akıl isteme, sen kendin için en doğru yolu bulacaksın.
Çocukların senin mutsuzluğunla zehirlenmemeli. Özellikle gelecekteki tecrübeleri için bu çok önemli.
Rumuz: Bir anneden yorum
Harika bir yorum yapmışsınız, sevgili okurum. Size sonuna kadar katılıyorum. Kadınlar, ihanet karşısında, hatta bazen dayak ve şiddet karşısında bile sırf alıştıkları düzen bozulmasın diye cesaret gösterip, boşanmaya karar veremiyorlar.
Bu konuda onlara yol gösteren büyükler de “Aman kızım, canım kızım, her erkek aldatır, dayan, zamanla geçecektir” diyebiliyor. Belki eğitimsiz, zor durumda, baba ocağına dönemeyen bir kısım kadınlar için bunu düşünsek bile artık eğitimsiz kadın da çalışmayı, evine ve çocuklarına bir şekilde bakmayı göze alabiliyor.
Yeter ki, ailesi ona biraz olsun arka çıkabilsin.
Paylaş