Hiç terk edilmedim derken terk edileceğim günün korkusuyla yaşıyorum
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Rumuz: Ölü Ozanlar, M. M. C.
‘Güzin Abla’ ismi, sosyal sorunlara, deneyimli cevaplar veren bir ölçü oldu sanırım.
Hayatımın hiçbir bölümünde bir psikoloğun ya da özel bir kişinin tavsiyesine uyacağımı, bir fikir danışacağımı düşünmezdim de.
Ben yurtdışında da yaşayan bir gencim. Eşim sürekli sizin yazılarınızı okur. O okurken ben sürekli kızar, bırak bunları okumayı, derdim. Ama, bir ara eşim sizin bir yazınıza kızıp mail atmış, siz de ona güzel bir cevap vermiştiniz. O günden sonra ben de sizi okur oldum.
Benim sorunum çok kıskanç olmam... Son zamanlarda evliliğimizde çeşitli sorunlar yaşanmaya başladı, oysa ben kendimi tam anlamıyla evliliğe hazır hissettiğim, doğru kişiyi buldum dediğim bir an evlenmiştim.
Henüz evliliğimiz çok yeni, daha çocuğumuz da yok. Ki bu dünyada en çok istediğim şey şu an evli olduğum kadına ait bir varlık, yani çocuk! Bundan daha güzel bir şey olabilir mi ?
Evliliğimiz bugün yarın bitecek gibi. Çünkü eşim bana ayrılmak istediğini söyledi. Sebep benim kıskançlığım. Yaşamımın uzun bir kısmını yalnız başıma geçirdim. Yalnız yaşamanın ve yalnız kalmanın, çevrende güvenilir insan bulamamanın ne olduğunu çok iyi biliyorum. Hayatımda birçok günübirlik ilişki yaşamıştım, evlenmeden önce. İşte bunlar belki de beni paranoyak ya da hayatın gerçeklerini gören bir insan haline getirdi. Bu dönemlerde öğrendiğim şey, kendimce doğru bildiğim, evli bir kadının hiçbir zaman sosyal bir erkek arkadaşı olamayacağıydı. Kadınlar çok hassas ve zayıf bir yapıya sahiptir. Herkese çok çabuk güvenip bütün sırlarını anlatabilirler. Erkekler ise bu sırlardan ve zayıflıklardan yararlanmasını bilen, bu anı kollamaya çalışandır. Bunlar tabii benim düşüncelerim.
Asıl söz etmekten kaçındığım konu, eşimin beni kıskançlığım yüzünden terk etmek istemesi.
Hiç terk edilmedim, derken terk edileceğim günün korkusunu yaşamak da bu kadar ağırmış meğer. Korkulan başa geliyormuş gerçekten. Saçma sapan gereksiz, gerekçesiz, anlamsız, anlatılamaz bu ayrılık korkusu, beni ilk geceden beni kahreden bir felaket işte! Dedim ya. Korkmak fayda etmiyormuş. Tüm özveriler ya da her zaman en iyisini yapmış olmak değiştirmiyor bu acı gerçeği. Bunalım yaratacak yüreğimde. Yaşanan en güzel anılar yaralayacak beni aylarca. Biraz daha ufalanacağım. Ve aşktan beklentilerim iyice azalacak. Dostluklara daha çok inanmaya çalışıp, geride kalan dünyayı daha az seveceğim. Ayrılığa dair yazılmış her şey; şarkılar, şiirler, filmler... Hepsi hafif gelecek bana. Karşı tarafın duyarsızlığı, yaşama duyduğum saygıyla oynayacak. Herkes bu ayrılığı, tüm yaşadıklarımı hafife alıyor gibi gelecek. Bilmiyorlar, anlamıyorlar, diye düşüneceğim. Dünya küçülecek. Hayat küçülecek gözümde.
Yetmeyecek. Evinde içebileceğim arkadaşlar aranacak. Geçmişteki içki rekorlarım egale edilecek, yeni rekorlar gelecek. Sonra yine içime kapanıp, içime gömüleceğim.
Unutmaya niyet edip elime aldığım tüm uğraşlar elimi bulaştırdığım yerde kalacak. Hayatın yaşanılır bir hal almasının tek yolu zamana güvenmek olacak. Zaman beni taşımak zorunda kalacak. Birbirimize ağır geleceğiz.
İşte ayrılık bu, benim için.
Seni bu şekilde yazmaya yönelten eşine olan sevgin, besbelli. Ama sanırım bu sevgi, terk edilmeni önlemek için yeterli değil.
İster erkek, ister kadın olsun, hangi taraf kıskançsa, diğerinin yaşamını kabusa döndürür, bu bir gerçek. Kıskançlık bana kalırsa, senin saydıklarından çok farklı. Sanılanın aksine, yalnızca kişinin kendine güvensizliğinden, kendinde bazı eksik ve zayıf noktalar hissetmesinden kaynaklanır. Kişi bu güvensizliği açıkça hissetmese de, bilinçaltında yaşamaktadır. Güven duymadığı karşısındaki insan değildir, aslında.
Özellikle senin kadınlar hakkındaki düşüncelerine asla katılmıyorum. Bir kere şunu iyice bilmelisin ki, kadın zayıf bir yaratık değildir. Onu zayıf görmek isteyenler, erkeklerdir. Doğada olduğu gibi kadın seçer erkeğini, ilişkiyi kadın yönlendirir. Eğer kadın istemezse, hiçbir erkek (tecavüz manyakları dışında) kadına yaklaşamaz, onunla yakınlık kuramaz. Kadının tek zayıf olduğu alan duygusallığıdır. Tabii bu duygusallığından yararlanmayı planlayan kurtlar yok mu? Var elbette. Ama bu kadar kuşku içinde yaşamanı gerektirecek kadar değil.
Kadınla erkek arasında dostluk kurulamayacağını düşünmene şaşırmamak elde değil.
Bugüne kadar yaşadığın kötü tecrübeler senin ruhunda derin yaralar açmış, seni yanlış yönlendirmiş. İşte şimdi sevdiğin kadını, öylesine bunaltmış yıldırmışsın ki, evliliğini bitirmeye karar vermiş.. Tıpkı, geçen haftaki genç erkek okurum gibi. Çünkü insanoğlu, ne kadar severse sevsin, asla bu kadar baskıya katlanamaz.
Eşin de bu anlamsız kıskançlığa ve bu yüzden sürekli huzursuzluk, tartışma yaşamaya katlanamıyordur artık. O halde, hem kendi yaşamını, hem de onunkini mahvetmeden, gel kendini biraz eğit, hatalarını gör, bu hastalıklı kıskançlıktan kurtulmak için gerekiyorsa bir uzmana başvur, düzelmenin çarelerini ara. Umarım, beni sürekli okuduğuna göre, bu duygusal yazını eşin de okur, ona olan sevginin derinliğini hisseder, seni bağışlar. Belki de sana destek olmaya karar verir. Ama, sevgili oğlum, inan bana. Bu aşırı kıskançlık, hem kendine, hem de sevdiklerine zararlı. Bu sorun yüzünden nice yuvalar yıkılıyor, sevgiler yok oluyor, yaşamlar sönüyor. İşte bu yüzden iki haftadır, bu konuyu ısrarla ele alıyorum. Belki bir şeyleri kurtarabilirim diye.