Mektubu ilk okuduğumda aklıma hemen bizim Pazar ekimizin Delil Avcısı; Sevgili Sevil Atasoy geldi.
Tam onluk bir öykü bu diye düşündüm. Belki burada bir cinayet yok ama, bir adamın komplolarla usul usul yok edilişi var. Giderek, bana gelen bu tür mektupları aklım hiç almıyor. İki kadın arasındaki danışıklı dövüşün kurbanı olmuş bu genç adam. Belki de, ikisi birlikte planlarını, adamı internette tanıdıklarıanda yapmışlar... Onu soymak için; kim bilir?
Öncelikle sorunumun burada çözümlenemeyeceğini bile bile ilk kez köşenize yazıyorum. Ben üniversite mezunu, mastırını yapmış, orta halli bir ailenin bir ferdiyim. Benim anlatacaklarım hem toplumun kanayan bir yarası, hem de adaletin nasıl işlediği ya da işlemediği yönünde bir örnek...
Bundan 6 yıl önce bir hanımla internette tanışarak arkadaşlık kurdum ve kısa bir sürede de evlendim.
Bu hanımın bana anlattığı hayatıyla gerçekler arasında müthiş bir çelişki gördüğümden, kendisinden boşandım. Sadece 5 ay evli kalmıştık! Boşanmış olmama rağmen yaklaşık 5 yıldır da kurtulamıyorum kendisinden.
Ayrıldıktan sonra Tekirdağ’a yerleştim. Çalışmaya ve yeni bir hayat kurmaya başlamıştım ki, burada da beni rahat bırakmadı. Çevredekiherkese karım olarak tanıttıkendisini.
Onu reddetmeye başladıktan sonra da benim hakkımda asılsız suç duyurularında bulundu. Bu nasıl bir şeyse, benim için savcılığa verdiği dilekçe sayısı 20’yi buluyor.
ALEYHİME 15 DAVA
Ve her nasılsa ilgili savcılıklar hiçbir fiziksel delil olmamasına karşılık bu kadın lehine tarafıma 15’e yakın dava açtılar. İkisi tecavüz davası.
Sözde ben bir gün saat 10 sularında bu hanımın oturduğu apartmanın merdivenlerinden inerken, 2 kat aşağıdaki, kendisinin mal sahibi olduğu, kuaförün kalfası tarafından görülüyorum. Daha sonra apartmandan çıkarken de, bir hemşire arkadaşı tarafından görülüyorum. Kalfa mahkemede: "Ben apartmanda hanımın karşı komşusuyum. 2. katta oturuyoruz" diyor. Oysa bu adam ne o apartmanda oturuyor, ne de hanım 2. katta. Belli ki ezberletmişler ama unutmuş.
Yukarıdan gürültüler geliyormuş, apartmanın boşluğundan bakınca beni gördüğünü anlatıyor (ki bu arada apartmanın boşluğu yok. Eski tip bir bina, tarihi bir asansör geçiyor apartman boşluğundan). Kadın koşarak kuaföre gelip, benim ona tecavüz ettiğimi yanında çalıştırdığı kuaför kalfasına anlatıyor. Ama kimse polisi aramıyor. Ya da hanımı hastaneye götürmüyor.
Bu arada diğer yalancı tanık hemşire de beni apartmandan çıkarken gördüğünü, tecavüze uğradığını anlatan arkadaşına "sen duşa gir, rahatlarsın" dediğini söylüyor. O da polise ya da hastaneye haber vermiyor.
Bu arada, Alman hastanesi ve Taksim İlkyardım, çok yakın.
Ama her nasılsa, bu Hastane ve çevredeki yüzlerce polis ve karakolu es geçip, uzakta bir adliyedeki kendi özel! savcısına gidiyor. Özel adli tabip sperm için bir rapor tanzim edemese de bir darp raporu tanzim ediyor. Aynen şöyle ’’Serçe parmakta hassasiyet ve bacakta ağrı.’’
Ve sanki adam öldürmüşüm gibi, 15 gün işten güçten kalır şekilde, ağır bir rapor veriliyor. İşin en ilginci ise ben o tarihte İstanbul’da değilim.
Hayatım boyunca hiç kimseyi ne dövdüm, ne de dövmeye teşebbüs ettim. Özellikle de kadın döven insandan nefret ederim. Çünkü annem ve kız kardeşlerim var benim. Bitmedi: Bu kadın arabasını saklayıp, benim çaldığımı ihbar ediyor. Tabii; jandarma, karakol, parmak izi, ifade, derken beni devamlı işimden gücümden ediyor. Yaklaşık 5 yıldır neredeyse tüm kazancımı avukat ve yasal prosedürlere harcıyorum. Bu arada ilk avukatım, eşimin etkileyici bakışlarından nasibini almış olacak ki; onları çok samimi bir şekilde gördüm. Bu benim yasal sürecime büyük bir darbe oldu. Tam 2 yıl bu avukat beni karımla işbirliği yaparak oyalamış.
Bu kadından kurtulamadığım için hayatım zindana dönmüş, bir aile kurma isteğim yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuşken, adliyeden bir tanıdık beni bir hanım avukatla tanıştırdı. Bu hanım, benimle çok kısa sürede arkadaşlık kurdu. Hatta şehir değiştirmiş olmama rağmen; her hafta sonu yanıma geldi, davalarımla ilgilendi, "Bunlardan bir şey çıkmaz hepsinin uydurma olduğu çok açık" diyerek bana cesaret verdi.
Beni sevdiğini ve bu davalardan çok çabuk sıyrılacağımı söyleyince arkadaşlığımıza yasal boyut kazandırarak onunla evlendim.
İLK EŞİM İKİNCİSİNİ ARADI
Ancak kader mi, bilemiyorum, balayı dönüşü avukat hanım da evde sürekli huzursuzluk çıkarmaya başladı. İstediği her şeyi yapmama rağmen, hemen boşanmamız gerektiğini söylüyordu. Bir gün tesadüf eseri, onun bürosunda otururken ofis telefonu çaldı ve arayanın sesi dışarıdan duyuldu. Sesi hemen tanıdım. İlk eşimdi bu. Ancak söylediğini çok iyi anlayamadım. Telefonu kapatınca eşime, kim olduğunu sordum; bir arkadaş, deyip geçiştirdi. İkinci eşim olan bu avukat hanım da, evlenmeden önce bana, kendi evini son moda döşettirdi; en az 2 senelik hepsi marka giyim eşyaları aldırttı, evini ve ofisini dekore ettirdi. Eşim olacağı için gözümü kırpmadan her şeyimi önüne serdim. Sonunda bir de sorunlu bir boşanma yaşadım.
Boşanma sebebi neydi biliyor musunuz? Dayak, tehdit, şantaj ve kötü muamele. Şoke oldum tebliği alınca. Hemen bunu düzeltmesini yoksa kendisinin bana yaptıklarını mahkemede anlatacağımı, zaten küçük çevrede herkes tarafından tanındığından, kendisi için kötü olacağını söyleyince, başka bir dilekçe verdi. Evlendikten 3 ay sonra boşandık. Bu iki kadın birbirleriyle işbirliği yaparak benden para sızdırmaya, hakkımda suç duyurusu yaparak hayatımı zehir etmeye yemin etmişler belli ki.
Ben ne cani, ne de suç makinesiyim. Ancak gelin görün ki, tarafıma ilk eşimden 7 dava, ikincisinden de 3 dava açılmış durumda. İlk eşim halen savcılıklara hakkımda yalan başvurularla dilekçeler vermeye devam ediyor. Bu hikaye yaşadıklarımın sadece bir bölümü. Geride kalanlar çok daha acı ve hüzünlü. Halen kötü bir rüya olabileceği ve her an uyanacağım ümidiyle yaşıyorum ve artık adalete hiç güvenmiyorum. Rumuz: A.Ü.