Paylaş
Bu yazının, uzun yıllarını narkotik şubede çalışarak geçiren bir polis memurundan gelmesi gerçekten çok önemli.
Yazıyı üşenmeyip lütfen sonuna kadar okuyun ki, sandığınız gibi uyuşturucunun sadece zengin çocuklarının bulaştığı bir bela olduğu düşüncesinin yanlışlığını anlayıp evlatlarınıza karşı daha çok ilgili ve uyanık olabilin.
Kod Adı: Beyaz Ölüm
Kıymetli Feyza Hanım, 18 Mayıs 2013 tarihli “Uyuşturucu bağımlısı genç bir adamın öyküsü” isimli köşenizde bir bağımlının dramını işlemişsiniz.
Bu madde bağımlılığı denen illeti sürekli gündeme getirip halkı bu konuda duyarlı kıldığınız için de size şükranlarımı iletmek istiyorum. Uyuşturucu konularını ilgiyle ve bir o kadar da üzüntüyle okuyorum.
Ben polis memuruyum ve narkotik şubede uzun yıllar çalıştım.
Bu illetin ne kötü olduğunu yakinen gördüm.
Çeşitli dönemlerde sekiz gencin aşırı dozda ölümüne şahit olan bir baba olarak bu konuda iki kitap kaleme aldım.
Ben de sizin gibi topluma faydalı olmak istiyorum. 17 yıllık narkotik meslek birikimimi anlatan ve mart ayında okuyucularla buluşan “Kod Adı: Beyaz Ölüm” adlı kitapta da bu illetin toplumu nasıl da içten içe kemirdiğini ifade ettim.
Her evde bulunması gereken bu kitapta zehir tacirlerinin gençleri nasıl tuzağa düşürdüğünü bilmelerini istiyorum.
Ve ne acıdır ki aileler de bu konuda oldukça eğitimsiz ve bilinçsiz. Öyle ki aileler çocuklarının bağımlı olduklarını ancak iki yıl sonra fark edebiliyorlar.
Şahsım olarak köşenize yazan ‘kadersiz genç’ rumuzlu arkadaşa yardımcı olmak adına görüşmek isterim. Kaleme aldığım “Kod Adı: Beyaz Ölüm” isimli kitabımdaki tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
TİNERİN KOKUSU DEĞİŞMELİ
Tinerin kokusunun insanları cezp ettiğini ve bu yüzden insanların bu maddeye karşı kışkırtıcı olduğunu, kullanıcıların tolerans gösterdiği bilimsel bir gerçektir.
Gerekirse tinerin formülü üzerinde çalışma yapılarak, kokusunun değişmesini, bu maddenin içine tiksindirici madde katılırsa cazip olmaktan çıkacağını ve kullanıcı sayısının önemli oranda düşeceğini, hatta bu konudaki fikrimin gündeme getirilmesi ve kamuoyunda tartışılması gereklidir.
OKULLARA BAĞIMLILIK DERSİ KONULMALI
1995 yılından bu yana madde bağımlılığı ile ilgili yaptığım çalışmalarda görüyorum ki aileleri bekleyen en büyük tehdit, bağımlılık konusundaki bilincin ve duyarlılığın azlığı. Bunun da tek çaresi eğitim.
Çünkü ergenlerin merak duygusunu frenleyecek tek unsur eğitim.
Tehlikenin farkına varabilmek için eğitilmiş aile ve bireyler sağlıklı bir hayat için donanıma kavuşmuş insanlar demektir. ‘Bağımlılık’ ebeveynleri de kapsayacak şekilde acilen ders olarak okullarda okutulmalıdır.
Kokain maddesini kullanan bağımlılar arasında bir inanış vardır. Kokain burundan çekildiği vakit eğer burnu kanatırsa o mal iyi bir maldır inancı hâkimdir.
Bunu fırsat bilen ve kamuoyunda “torbacı” olarak bilinen satıcılar burnu kanatmak için flüoresan ampullerini kırıyorlar ve toz haline getirinceye kadar öğütüyorlar.
Kokaine katarak kullanıcılara satıyorlar.
Bağımlı da burnundan çektiği zaman flüoresanın içindeki kimyasal maddeler de burnu kanattığı için kaliteli mal bulduklarına inanıyorlar. Tabi bu vicdansız insanlar sadece bununla yetinmiyorlar.
Eroin satıcıları da zehrin etkisini artırmak için fare zehrinden tutun da kirece kadar birçok maddeyi karıştırmaktan kaçınmıyorlar.
Çünkü satılan maddeyi ağır getirmek için ne katarlarsa onlara kâr kalıyor.
Hatta sattıkları maddeleri eksik vererek bir anlamda hırsızlık bile yapıyorlar. Çünkü kimyasal uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin gramı 100 TL’den başlıyor.
Bir bağımlının günlük ihtiyacı en az 3 gram olduğuna göre dönen parasal vurgunun haddi hesabı yok.
Madde satıcılarının odağında kuşkusuz her yaştan insanlar var. Eskiden hedefte çocuklar ve gençler vardı. Özellikle de zengin aile çocukları.
Ama yapılan çalışmalarda görülüyor ki artık her yaştan insan var. Çünkü paranın yüzü tatlı.
TORBACILAR BAĞIMLILARIN İÇ ÇAMAŞIRINA BİLE GÖZ DİKMİŞ
Gaziantep ilinde görev yaparken vicdansız bir satıcının evinde yaptığımız baskında erkek ve kız çocuklarına ait yüzlerce iç çamaşırı ele geçirmiştik.
Kendisine “Nedir bu çamaşırlar?” diye sorduğumuzda “parası olmayanların iç çamaşır-larını alıyordum” diyecek kadar pişkin bir cevap almıştık.
Satıcıların kullanıcı üzerinde her türlü baskısı mevcut. Grup ve arkadaş baskısı oluşturarak “kullanmak istemiyorum” sözünü duymamak için kendilerine has yöntemler geliştiriyorlar.
Mesela, aşağılayarak ve hor görerek: “Hâlâ büyüyemedin be ana kuzusu, süt bebesi.”
Ödül sözü vererek: “Eğer bu maddeyi alırsan seni filan kızla/erkekle tanıştıracağım.”
Korkutarak: “Biliyorsun biz güçlüyüz. Seni takip ediyoruz.
Yanlış ya da hata yaparsan sonun olur.”
Yalakalık yaparak: “Akşama harika bir alem var. Gelmezsen bir kişi eksik kalacağız. Tadı tuzu da olmaz.“
Uyuşturucu madde suiistimali için birçok bakanlık mücadele vermektedir.
Ama bizler her şeyi devletten bekleyemeyiz.
Ailelerin de bu konuda yapacakları çok şey var. Aileler, çocuklarını mutlaka yakın takibe almalı, görüştükleri arkadaş gruplarını yakından tanımalılar.
Rumuz: İ. A.
Paylaş