Elde edemediğini çekip vurmak aşk mı oluyor

Cumartesi günkü gazetemizde tüyler ürperten bir cinayet haberi vardı: 17 yaşında gencecik bir yavrucak, 1,5 yıldır peşinde olan ve arkadaşlık teklifini sürekli reddettiği bir gencin bıçak darbeleri ile hayatını kaybetti. Ve bu korkunç olay bir “aşk cinayeti” olarak tanımlandı.

Hayır, ben böyle bir aşkı kabul etmiyorum! Bu nasıl aşktır ki, kendisine karşılık verilmeyince “Benim olmuyorsan, bir başkasının da olamazsın, yaşamaya hakkın yok” şeklinde sapıkça bir düşünce ile “güya” sevdiğini yok etmeye yönelebiliyor. Aşk bu kadar basit bir duygu değildir. Tam tersine aşk, sevdiğinin kılına bile zarar gelmesini istememektir, aşk onu her an mutlu görmek istemektir, aşk onu kendi canından da çok sevmek ve üstün tutmaktır.
Bana göre bu sadece “ilkelliktir”, kendini her şeyden üstün görmenin getirdiği müthiş bir “bencillik” duygusudur. Kadına değer vermeyip, sadece “Benim olursan sana yaşama hakkı tanırım” diyebilen cahilce, kabaca, mantıksızca bir barbarlıktır.
Kadınlara yönelik cinayetlerin çoğunda bu ilkelliği görüyoruz. Adam, boşanıp gitmiş, belki de dayaklarına katlanamayıp kendisini terk etmiş eşini ya da sevgilisini de aynı ilkel zihniyetle yok etmeyi kendine hak sayıyor. Çünkü ona göre kadın bir maldır, eğer ona ait değilse de yok olup gitmelidir, yaşamaya hakkı yoktur!
Son zamanlarda bu tür cinayetlerin giderek arttığını görüyor ve çok acı çekiyorum. Çok kısa bir süre önce de ızmir’de bir üniversiteli genç kız, yine uzun süredir peşinde olan ama görüşmek istemediği bir genç tarafından öldürülmedi mi? Bostancı’da yine geçen aylarda böyle bir cinayet yaşanmadı mı? O ailelerin yangını sönmeden, bir başka aile şimdi “solan, kurutulan gelincikleri” için gözyaşı döküyor.
Eline bıçağı alan “Beni istemedi” deyip bir can almayı hak görebiliyor kendine... Bu nasıl şeydir, nasıl bir düşüncedir? Kim kime zorla sahip olabilir? Hatta ben bu köşeden ailelere bile sürekli “Kızlarınızı, oğullarınızı istemedikleri kişilerle zorla evlendirmeyin” diye bas bas bağırmıyor muyum?
şu da var tabii; gençler ne yazık ki giderek olağan kabul edilmeye başlayan korkunç cinayet filmleri, korku filmleri ile besleniyorlar. Bu tür filmlere internette, DVD’lerde, hatta televizyonda sıkça rastlanıyor. Gençlere bir insanın canını almanın ne kadar kolay olduğunu aşılayan bu tür yayınlara karşı çıkmak gerektiğine inanıyorum. Yoksa bu gidişle pek çok gelincik solacak!

Genç bir insanın cinsel arzuları çok mu anormal

Sevgili ablacığım, merhaba... Ben 23 yaşında bir gencim ve bir sıkıntım var.
Avrupa’da insanlar bizim alıştığımızın aksine son derece özgür... Özellikle de cinsellik açısından... Oysa bizim ailelerimiz, son derece kapalı. Cinselliği bize hep bir tabu, konuşulması ayıp ve değinilmesi utanç verici bir konu olarak gösterdiler.
Ben bekar bir gencim, normal olarak da güzel kızlara arzu duyuyorum. Onlarla beraber olmak istiyorum. Ama bilinçaltımda bir yerlerinde bir ses sanki kendimi tutmam gerektiğini, irademi kullanıp bu eğilimimden kurtulmam gerektiğini fısıldıyor bana... Sanırım bu aileden gelen bir eğitim sorunu.
Ablacığım, size göre cinsel heyecanlar duymak anormal mi?
RUMUZ: BıR DELıKANLI

Sevgili oğlum, haklısın. Ben de birçok kez, bazı ailelerde cinselliğin ayıp bir şey, hatta ahlaksızlık olarak kabul edildiğine şahit oldum. Hatta cinsel yaşamın yalnızca erkeğin merakı olduğu, kadının bu işi görev edinmesi ve erkeğine boyun eğmesi gerektiği belirtiliyordu.
Bugün bile böyle düşünenlerin azınlıkta olmadığını görerek, gençlere cinselliğin tıpkı yemek yemek, uyumak, su içmek, heyecan duymak, müzik dinlemek, gülmek gibi doğal, onlar kadar önemli bir duygu ve gereksinim olduğunu hatırlatmak istedim. Bu da doğal ve hayati önem taşıyan bir duygudur.
Cinsel istek, insanda yalnızca hayvanlar gibi sırf üreme amacıyla ortaya çıkmaz. Dolayısıyla insanların ruhsal anlaşmasında, kalplerindeki sevginin coşmasında da önemli bir yer tutar. Cinsel istek ne kadar doğalsa, ne kadar insanın yapısından kaynaklanıyorsa, onun tatmini de bedensel ve ruhsal sağlığın korunmasında en önemli faktörlerden biridir.
Bu nedenle böyle heyecanlar duyduğun zaman asla suçluluk duygusuna kapılmamalısın. Bunun en doğal fizyolojik dürtülerden biri olduğunu düşünmelisin. Günün birinde uyumlu bir evlilik hayatın olduğunda, evliliğinin mutlu yürümesinde çok büyük bir payı olduğunu da anlamış olacaksın.

Kayınbiraderimin tacizlerinden eşimin haberi yok

Sevgili ablacığım, ben 5 yıllık evli genç bir kadınım. Eşimi çok seviyorum. Ama biz çok zor koşullarda evlendik ve maddi zorluklar yüzünden de bir süre onun ailesiyle birlikte oturmak zorunda kaldık. Bir süre sonra ise eşimin ailesiyle aramızda sorunlar çıkmaya başladı.
Benden 4 yaş küçük olan kayınbiraderim gizliden gizliye bana sarkıntılıkta bulunuyordu. Kalçama dokunmalar, eşim evde yokken odamın kapısını kurcalamalar, gözlerime baygın baygın bakıp işaret etmeler...
Eşime bunu açıkça söyleyemezdim, çünkü cinayet çıkardı. Bazı şeyleri anlatmaya çalıştımsa da bana kulak vermedi. Eşime evden ayrılmamız gerektiğini bir türlü anlatamadım.
şimdi çalışıyorum ama evliliğim bitti sayılır. Ayrılmak istiyorum, ama beni bırakmıyor. şimdilik ailemin yanına sığındım. Ne yapacağımı şaşırdım. Lütfen bana bir akıl verin, çıldırmak üzereyim.
RUMUZ: ZORDAYIM

Güzel kızım, bu tatsız olaylar yüzünden belli ki eşinle aranıza bir soğukluk girmiş. Ama sen mektubunun başında da belirttiğin gibi eşini hâlâ seviyorsun. Seni kıran onun pasif davranışları, sana sahip çıkamayışı... Ve tabii ailesinin yanına sığındığınızda karşılaştığın o affedilmez taciz...
Eşin ciddi bir işte çalışmıyor belli ki. Sen haklı olarak sana sahip çıkmayan, ailesine karşı bile ezik, zayıf davranan bu adama kırılmışsın. Ama asıl sorun ikinizin de evlilik sorumluluğunu taşıyamayacak kadar genç evlenmiş olmanız.
Bence hemen ayrılmaya karar verme. Bakarsın, o da senden uzak kalınca akıllanır. Seni kaybetmemek için sorumluluk alması gerektiğini öğrenir. ıyi bir iş bulursa bir ev tutar, yeniden bir araya gelebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları