Paylaş
Biliyorsunuz, ben politika yazarı değilim. Politik olaylarla ilgili yazı yazmak benim işim değil... Gazetemde öyle müthiş yazarlar var ki, ben kendimi onların arasında göremiyorum bile.
Yine de bu nedenle okurlarımdan sitemler alıyorum. “Bu olay karşısında neden sustunuz?”, “Hep aşk meşk yazmanız şart mı?” gibi.
Evet, haklısınız. Bu nedenle ilk kez bugün köşemi daha gençliğini bile yaşayamadan, hem de gösterici bile olmayan ve haince öldürülen 15 yaşındaki bir çocuğun ardından yazma gereği duydum.
Ha, gösterici olsaydı öldürülmeyi hak ediyor muydu? Hayır, asla!
Dünyanın tüm ülkelerinde, tabii demokrasiden söz edilebilen ülkelerde, halkın protesto hakkı vardır.
Eğer üzerlerine insafsızca saldırılmasaydı, o gençler de bu haklarını kullanacaklardı Taksim’de.
Ama onlara bu hak tanınmadı.
Onların tek isteği yaşam alanlarını, yeşili, özgürlüklerini korumaktı.
Ama yüzü o güzel gülümseyişiyle aydınlanmış Berkin Elvan’ın evine ekmek götürmekten başka bir amacı yoktu o akşam...
Berkin’in 9 ay süren yaşam mücadelesi sonunda ölümü, tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı, milyonlar sokağa döküldü. Ona son vazifelerini yapmak, yanında olduklarını hissettirmek, onu son yolculuğunda selamlamak istediler...
Beyefendilerin ondan esirgedikleri rahmet dualarıyla minik tabutunun yanında yer aldılar...
SUSKUNLUĞA İSYAN EDİYORUM
Beni bu yazıyı yazmaya iteleyen bir neden de Hürriyet’in önceki günkü baş sayfasında yer alan bir fotoğraf oldu. O güzel kadınların fotoğrafı... Ellerinde ekmek, sırtlarında avukatlık cüppesiyle, yüzlerinde isyan ve öfke bulunan, o güzel kadınların fotoğrafı...
Kadınları düşündüm... Her zaman haksızlığa karşı isyandadırlar... Her zaman ezilmişin, canı yanmışın yanındadırlar... Çocukların, hayvanların yanındadırlar... Şefkat ve sevgi nerede gerekliyse oradadırlar. Kadınlar her yerdedir. Onların isyanı erkeklerinkinden çok farklıdır...
Gezi olaylarında üzerine su püskürtülen, kırmızı elbiseli o güzel kadını hatırladım...
O üç güzel avukat kadının yüzlerine baktım ve ben de yazacağım artık isyanımı dedim.
Evet, bu kadar görmezden geliş karşısında, bu suskunluğa ve duyarsızlığa isyan ediyorum. İnsanların artık öfkesi burnunda. Her fırsatta sokaklara dökülüyor, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Ama ülkenin yönetimini ele almış kişiler, bu isyan karşısında sağır ve dilsizi oynuyor.
Meydanlara çıkıp hâlâ halkın duymaktan bıktığı, inanmadığı, tepki duyduğu nutukları atıyorlar.
Türk halkı isyanda, öfkede... Böyle acılar karşısında bu cenazelerin yanında bütünleşiyor, görmüyor musunuz?
Bu çocuk toplumun tek yürek olmasına yol açan bir kutsal simgedir. Onun ölümü, sakin kitleleri bile ayaklandıran bir işaret fişeği olmuştur.
Siz istediğiniz kadar yolları kesin, son görevlerini yapan bu insanlara saldırtın, onlar seslerini bir şekilde duyuracaklardır.
Paylaş