Paylaş
Tren yolculuklarını severim. Şimdi 1,5 saat sürecek kısa bir yolculuktayım. Göz açıp kapayıncaya kadar Eskişehir’deyim. Gözlerimi yumuyorum, içimde kocaman bir boşluk, bir ince sızı...
Yok yok, ayrıldıklarıma değil kederim. Nasılsa yine giderim Ankara’ya, özlem çekmem öyle uzun boylu. İçimdeki kederin nedeni aldığım şehit haberleri, geride kalan ailelerin, özellikle de anacıkların kaybettiklerinin ardından bükülen boyunları.
Göz kapaklarım ağırlaşıyor. Uyumak istiyorum, unutmak istiyorum ama olmuyor. O şehit düşen ana kuzuları gözlerimin önüne geliyor, arkalarında yakılan ağıtlar, sel olan gözyaşları...
BİR HİÇ UĞRUNA...
Sonra tren gara giderken, bir anda yan tarafta kanlar içindeki arka ayağını sürükleyerek geçen o beyaz köpek düşüyor aklıma.
Bir şey yapamadım, durup yaralarına bakamadım, baktıramadım. Ankara’da kimi arasam ki gelip baksa, alıp tedavi ettirse o zavallımı diye düşünürken geçti zaman acımasızca...
Yol bitmek bilmedi. 1,5 saatlik kısa zaman dilimi uzadıkça uzadı.
Bizler hayat gailelerinin içinde savrulup giderken, o gençler belki de bir hiç uğruna öldüler... İçimdeki dinmek bilmeyen sızı yine yeniden başladı.
Ankara dönüşü yarım bıraktığım işlerime sarılmaya çabalarken, bu kez de Van’dan deprem haberi geldi. Ölenler, sakat kalanlar, evlerini kaybedip sokaklarda yatanlar...
İNSANLAR NEDEN ÖLDÜRÜR
Acılar olmasa... İnsanlar neden birbirlerini öldürür ki? Hem de aynı ülkenin çocukları... Neden acılar yaşatırlar ki kendi cinslerine?
Ya depremler? Tamam, doğal afet insan iradesi dışında, peki depremlerde ölmek kader mi? Sağlam yapı, güvenli binalar olsa, ölümler çok azalmaz mı?
Acılar olmak zorunda mı? Acılar yaşanmak zorunda mı? Bunları en azından asgariye indiremez miyiz? Azaltamaz mıyız? Zaten ömür kaç günlük, neden bu ıstıraplar, neden?
Kardeşçe yaşasak...
Ozan Ahmet Arif’in dediği gibi; incitmesek serçenin kanadını, hor bakmasak karıncaya, korka korka yaşamak ne?
Daha az kazansak ama çalmasak çimentodan, harçtan... Adam gibi yaşanılır mekanlar inşa etsek... Yıkmasak masumların başlarına her sarsıntıda demiri çeliği harcı... Gömmesek canlı canlı kendi cinsimizi toprağa...
Acılar olmasa, acılar yaşatmasak birbirimize...
Gençleri, çocukları, bebeleri, kimseleri öldürmesek kendi ellerimizle... Kınalı elli anneler, nasır parmaklı babalar tabutlar taşımasa artık... Onun yerine iyilik, güzellik, insanlık taşısak hem yüreklerimizde hem de ellerimizde...
Ece Bilgin (Sakarya)
Acılar olmasa...
Sevgili dostum yazar Ece Bilgin’in bu yazısı, son zamanlarda yaşadığımız acılara ayna tutuyor. Bu güzel yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Bu vesileyle herkese kansız, acısız, tüm kırgınlıkları, dargınlıkları unutup sevdiklerimizle, büyüklerimizle kucaklaşabildiğimiz bayramlar diliyorum. Zaten sonuçta bayramların amacı bu değil miydi?
Paylaş