Paylaş
Yeni çıkan Borçlar Kanunu’ndaki bir maddeye göre, komşunuzun bahçesine giren hayvanınız öldürülebilecek.
Düşünebiliyor musunuz; köyde yan tarlaya bilmeden giren koyun, keçi, köpek, kedi veya at, “Otlarımı çiğnedi” diyen tarla sahibi komşu tarafından öldürülebilecek!
Ee hayvan sahibi de boş durur mu? (Ben olsam durmam!) Taş, sopa Allah ne verdiyse girişir artık...
İşte Medeni Kanun içinde adeta bir orman kanunu!
Burada biraz İslam ahlakından bahsetmek istiyorum. Bir İslam alimi, “Kedinin adı Abdül Rahim’dir” der. Çünkü kediler, Allah’ın Rahim ismiyle zikir ederler.
Bazı insanlar kedi bakarlar. Kediyi birken iki eder, ikiyken beş eder, on ederler. Zannederler ki kedi seviyorlar.
Aslında onlar Allah’ın dileğine uymaktadırlar. Bunu kendileri bile bilmezler. (Hz. Peygamber’in de kedileri vardı, onları dizinde uyuturdu.)
Eğer kapınıza bir kedi gelirse, sakın aç göndermeyin.
Eğer evinizde kedi varsa, önce onu doyurun, sonra kendinizi.
Hz. Mevlana, “Köre renk, sağıra ahenk sorulmaz” diyor. Hiç gören gözle görmeyen göz bir olur mu? Gören gözün kâinata nasıl baktığının daha iyi bir kanıtı olabilir mi? Nasibi olmayana sevgiyi nasıl anlatırsın? Sevgi, daha çocuk yaşlarımızda varlıkları tanımaya başladığımızda karşımıza çıkar. Toprak, çimen, börtü böcek, ışık, nasıl şeylerdir bunlar! Karınca, kelebek, papatya, kuş...
Şaşırırsın, hayran olursun. Bilmeden seversin, bir kedi yavrusunun gözlerinde kâinatı bulursun, merhameti keşfedersin. Sonra bir köşede garip garip bakan sokak köpeğini görürsün, sana ihtiyacı olduğunu hissedersin.
Açtır, susuzdur, tabii önce su verirsin, karnını doyurmaya çalışırsın. Sevgili peygamberimiz de cennetle müjdelemiyor mu köpeğe su vereni?
Sonra bir bakarsın, meğer asıl senin ona ihtiyacın varmış.
Sana bilmediğin duyguları yaşatır; sadakati, minneti, merhameti...
Sonra bir fukara görürsün, bir yetim görürsün, iki büklüm bir yaşlı görürsün. Günahlarından ve sevaplarından başka hiçbir şeyin sahibi olamadığını anlarsın. Bir başka bakmaya başlarsın hayata. Artık vicdanı öğrenmişsindir. Merhamet her şeyin üzerindedir. O andan sonra öyle yaklaşırsın insanlara, tüm mahlûkata, öyle koşarsın yardıma, elindekileri paylaşmaya.
Adım, adım çıkarsın sevgi merdivenini, ta ki son maksada ulaşana kadar. Sonra elindekini verir, aşkı kazanırsın.
Zuhal Ardahanlı - AK Parti Hay-
van Hakları Komisyonu Başkanı
Bu güzel bilgileri bu ulvi duyguları bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Umarım, sözleriniz benim yüreğimi nasıl kanatlandırdıysa, merhamet bilmeyenleri de öyle etkiler. Cenabı Allah’tan hayvanlara ve samimi hislerle hayvanları himaye edenlere merhamet diliyorum.
Onların yerine kendimi koyuyorum açlığı, susuzluğu düşünüyorum
Güzin Hanım, ben bir köyde yaşıyorum. Yıllardır, kapıma bırakılmış üç köpeğe bakıyorum.
Bağlı olduğum ilçede hayvan barınağı var. Teoride belediye çok “hayvansever” ama ilk defa bu yıl bir esnafın dükkânının önünde su kabı gördüm. Adam, iki de bir çalınıyor olmalı ki, tasın yanına “Hayvanlar içindir” yazmış.
Kasapta tanıştığım kanser tedavisi gören bir hanım da “Evimin yanına hayvanlar için su tası koyuyorum, çalıyorlar. Halbuki para eden bir şey değil. 5 litrelik pet şişeyi kesip koyuyorum, onu bile çalıyorlar” dedi.
Ben de kedi köpekler için her gün fırından 10-12 ekmek, kasaptan kemik ve ciğer alıyorum. Zengin miyim? Keşke olsam... Sadece dört ayaklı dostlarımızın yerine kendimi koyuyorum, açlığı, susuzluğu düşünüyorum...
Rumuz: Savaş
Paylaş