"Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır; tanıdığı ilk kadının annesinin onu bıraktığı kat. Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde, değişen yalnızca bir kadın değildir, hayatın neredeyse bütünü değişir. " (Ahmet Altan)
"Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya çalışmak zor ama çok da keyifli bir yolculuğa çıkmaktır."
Ahmet Altan’ın kadınlarla ilgili çok sevdiğim satırlarıyla başlamak istedim bu haftaki yazıma. Ve yazarını bilmediğim bir başkasıyla devam ettim.
Geçtiğimiz çarşamba 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlandı. Kadınlar, bir elmanın ikinci yarısı. Erkeklerin sürekli yakındıkları, ama asla vazgeçemedikleri varlıklar. Yaşamımızı borçlu olduğumuz annelerimiz. Eşler, sevgililer...
TÜRKİYE’DE İLK KEZ 1921’DE KUTLANDI
Kadınlar Günü vesilesiyle elime geçen Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri B. Boutros Ghali’nin kadınlarla ilgili çok güzel bir yazısını sizinle paylaşmadan önce, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında kısaca bir hatırlatma yapayım:
Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1800’lü yıllarda ABD’nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınların daha iyi çalışma koşulları, hak ettikleri ücret ve daha iyi bir yaşam için mücadeleleri sırasında gündeme geldi. İşçi kadınlar greve gidince kadınları fabrika binasına kilitleyen patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıçramasını engellemek istediler. Ne yazık ki çıkan yangında, fabrikada bulunan kadın işçilerden fabrikanın çevresine kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129’u yanarak öldü.
Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez, 1910’da Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda ortaya atıldı ve kabul edildi.
İki dünya savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanılmaya başlayınca daha güçlü bir şekilde gündeme geldi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1977 yılında 8 Mart’ı, Dünya Kadınlar Günü olarak kabul etti.
Kadınların yürüttükleri mücadelenin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden düzenlenmesi gibi konular var. Dünya Kadınlar Günü’nde bugün hálá ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için çalışılıyor.
Türkiye’de ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de 1984’ten beri her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından da kutlanıyor. 90’lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.
Bütün bunlara rağmen Türkiye’de kadınların çok iyi durumda olduğu söylenemez. İşte bazı rakamlar:
1. Şehirlerde evli kadınların yüzde 18’i, köylerde de yüzde 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların yüzde 57.7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların yüzde 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
Bir kadına karşılık bir erkek...
Zayıfmış gibi davranmaktan yorulan her güçlü kadına karşı, güçlüymüş gibi davranmaktan yorulmuş, zayıf bir erkek vardır.
Aptal taklidi yapmaktan sıkılmış her kadına karşı, aklın sesi gibi davranmak zorunda olmaktan sıkılmış bir erkek vardır.
Duygusal diye etiketlenmekten bıkmış her kadına karşı, ağlama ve hassas olma hakkı elinden alınmış bir erkek vardır.
Dişiliği sorgulanan her kadın sporcuya karşı, erkekliğini kanıtlayabilmek için rekabet etmek zorunda bırakılmış bir erkek vardır.
Bir seks objesi olarak görülmekten bunalmış her kadına karşı, cinsel performansından kaygı duyan bir erkek vardır.
İnsanca bir gelire sahip olmayan her kadına karşı, bir başka insanın geçimini karşılama sorumluluğunu yüklenmiş bir erkek vardır.
"Araba tamirinin incelikleri"nden bihaber her kadına karşı, "yumurta haşlamayı" bile bilmeyen bir erkek vardır.
Özgürlüğüne adım atan her kadına karşı, hürriyete giden yolu yeniden keşfeden bir erkek vardır. İnsan ırkı iki kanatlı bir kuştur: Bir kanadı kadınlar, diğeri erkekler. Ve her iki kanat da eşit düzeyde gelişmedikçe, İnsan ırkı uçamayacaktır.
Kadının davası şimdi, her zamankinden daha da fazla, insanlığın davasıdır.
B. Boutros Ghali, Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri